Olivia neden bilmiyordu ama bu çocuğu sevmişti, ondan kendine zarar gelmeyeceğine inanıyordu. Hani insanlar ilk görüşte izlenim edinirlermiş ya, hah işte Olivia’nın izlenimi de buydu. Yinede temkinli olması gerektiğinin farkındaydı da… Çok fazla gitmediler, Ares onları yer altına inen merdivenlerden birine götürdü. Aşağıda yol devam ediyordu ama onlar üzerinde Dikkat, Girmeyiniz yazan kapıdan geçtiler ve birkaç basamakla daha da aşağıya inerek yola devam ettiler.
Olivia merdivenlerden bisikletini ve çantasını birlikte indirmekte zaten zorlanıyordu, bir de bu yerin derinliklerine inen karanlık yolun toprak zemini ile mücadele etmek zorunda kaldı.
“Kapıda neden’ girilmez’ yazıyordu? Burası hiç de tehlikeli bir yere benzemiyor.” dedi Olivia.
Ares gülümsedi, “Belkide tehlikeli olmadığı için yazılmıştır.” dedi.
Bu cevap Olivia’nın kafasını allak bullak etti. Ne demek ‘tehlikeli olmadığı için’? Kafasını iki yana salladı ve bunu düşünmemeye karar verdi.
Tek odaklandığı şey bisikletini daha da ileriye taşımaktı. Sonra bu karanlıkta tekerleklerden birisi ayağını ezince küfretti ve bisikletini bıraktı. Eğer ihtiyacı olursa buraya geri döner alırdı, yoluna bisikletsiz devam etmek yükünün çok fazla hafiflemesine neden olmuştu. Bu hafiflik onu rahatsız edince Reyes’in öbür omzundan ona destek yaptı, böylece adamcağızın daha hızlı yürünmesini sağlamış oluyorlardı Ares ile beraber.
Biraz daha karanlıkta ilerlediler. Ares yolunu duvarlara tutunarak buluyordu anlaşılan. Çünkü sağ eli sürekli duvarı yokluyordu.
“Ee Oliv, anlatsana evden niye kaçtın?” Oliv mi? İsminin kısaltılmasından nefret ediyordu, sanki… sanki ‘zeytin’ der gibi.
“Adım Olivia. VE,” dedi dramatik bir bekleyiş yaparak. “sen bana neden cevap bekleyen sorular sorduğunu ve benim hiç neden yokken tanımadığım bir insana bu soruların cevaplarını anlattığımı, buna rağmen neden senin benim sorularımı yanıtlamadığını açıklarsan, tabiî ki sana neden evden kaçtığımı anlatırım.” Birden sinirlenivermişti, sanki büyüye kapılmış birisi gibi davrandığını aniden fark etmişti. Derin uykusundan uyanan birisi gibi hissediyordu.
“Ohoo, sakin ol kızım.”
“Bana kızım deme!” cevaplarını bekler bir şekilde durdu. O durunca Reyes’i diğer tarafından destekleyen Ares de durmak zorunda kaldı. “Neresi burası?” diye sordu Olivia.
“Bizim gibilerin kampına giden gizli bir geçit.” sanki söylememesi gereken yasak bir şeyi söylemiş gibi gözlerini öne indirdi Ares.
“Bizim gibiler?” Evsizleri kast etmediğini sesindeki tondan ve davranışlarından anlıyordu.
Ares omuz silkti.”Bu kadar soru yeter.” Ares’in cevabı cidden kabaydı, ama sanki sabret az sonra öğreneceksin der gibiydi de.
“Hah, çok açıklayıcı oldu. Teşekkürler.” dedi Olivia.
Sadece birkaç dakika daha ilerlediler. Sonra Ares yeniden konuştu, “Az ileride çıkış var.”
“Nereye açılıyor?”
Ancak Olivia’nın sorusunu yine havada bırakan bir şey söyledi Ares, “Benimle gel.” Reyes’in omzunun altından çıkıp elini Olivia’ya uzattı. O da Reyes’i bırakarak duvara yaslanmasına yardım ettikten sonra Ares’in eline baktı. El uzatmasını açıklamak ister gibi, “İleride bir tümsek var, geçmene yardım edeceğim.” dedi.
Ares’in elini tutarken, “Kendi isteğimle kaçırıldığımı hissediyorum.” dedi.
“Şşt.” yaptı onun öndeki yamuk yumuk taştan basamaklara çıkmasına yardım ederken. Hemen arkasından da Ares geliyordu.
Biraz sonra tahtadan nemlenmiş bir şeye rastladılar. Kapıydı bu, çıkışın kapısı. Kapı kolunu aşağıya indirdi Olivia, tahta kapı dışarıya doğru açılırken gıcırdadı. Dışarısı öyle aydınlıktı ki, beyaz ışığın gözlerini kamaştırdığını hissetti.
Dışarıya çıktığında beyaz ışık azalmış, yerini doğanın güzelliklerini canlandıran figürler ortaya çıkmıştı. Yyemyeşil otların kapladığı ağaçların gölge yaptığı bir alandı. Her yerde ağaçlar vardı. Arkasını dönüp kapıdan içeriye bakmak istediğinde arkasındaki kapının olmadığını fark etti.
“REYES?!” Gözleri Ares’i arıyordu, Ares, Reyes’in ve kapının nereye gittiğini söyleyebilirdi. Sonra hemen solunda birkaç adım ileride Ares’i gördü. “Reyes nerede? İçeride kaldı! Ama kapı-…” kelimeleri arka arkaya diziyordu.
“Sakin ol Olivia.” gülümsüyordu, yavaş yavaş Olivia’ya yaklaşıyordu.
“Ama anlamıyorum, kapı nerede?” Onunsa kafası hala karışıktı, Reyes’i bulmaları gerektiğini düşünüyordu.
“Tüm bunlar senin buraya ulaşabilmen için bir testti.” Ares’in bu sözleri ona her şeyi açıkladı. Aptalca bir rüyanın içindeydi işte, o bankta uykuya dalmıştı ve şimdi de rüya görüyordu. Hah.
Ama Ares’in bir sonraki cümlesi tekrardan iliklerine kadar onu ürpertmeye yetti, bu da tamamen uyanık olduğunun kanıtıydı. “Hayır, hayır rüya değil.”
Zihninden… Geçenleri… Söylemişti… Öyle değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Güç
Chick-LitArkadaşları ve üvey annesi ile yaşadığı sefil hayattan kendisini kurtarmak için başlangıçta evden kaçmak hiç aklında yoktu! Bu yüzden kaçtığındaysa nereye gideceği hakkında bir fikri de yoktu, ne bir akraba ne de bir dost. Kaçarken tanıştığı bir ge...