6.BÖLÜM

14 0 0
                                    

          

Benliğimde sıkışmış sırlarımdan kurtulduğum zamanın teslimiyeti ile uyuşmuş başımı yastığa koymuş gibiydim. Ruhumun kenarlarında duyduğum ağırlığın hafiflediğini hissediyordum. Ama uzaktan gizlemeye çalıştığım her şey, kendi içimde bile tek tek yok oluyordu. Ben, insanların bedenlerine sarılmış, ruhlarını teslim almıştım. Öldükten sonra bile bana birkaç saniye boyunca bakan darmadağın gözlerin gerisinde kalmış sancılı bakışları seziyor, gittikçe çaresizleşiyordum. Aklımın bir köşesinde sabitlenmiş düşünce buhranlarım, fısıltılar karmaşası bir sarmaşık misali beni sarıyor ve bu kadını korkunç bir suç ortaklığına sürüklüyordu. Artık bana doğru mırıldanan İstanbul'a savaş açma vakti gelmişti. Biliyordum ki: İçimde ki boşluk hiçbir zaman dolmayacak ve beni ölümlü ışıkların arasında, tenime işleyerek mahvedecekti. Hastalıklı beyinler İstanbul'un aynasına savaş açacak kadar cesaretlenmişse, bu kadın da herkese meydan okuyacak kadar güçlenmişti. Şimdi sendelenen hayallerime veda etme vaktiydi. Kararmış, hareketsiz düşüncelerim eskisi gibi canlı değildi. Mantığım bile körelmiş ve beni sinsi koğuşuma doğru sıkıştırmıştı. Burası hastalıklı bir koğuştu. Bu kadına zarar vermek isteyen herkes burada bekliyor, namluyu bu kadına doğru kaldırıyordu. Şiddetli ve kesik bir nefes, nereye gittiği bilinmeyen ayaklar, elinde, dakikalar öncesine ait yerlere yuvarlanmadan kalan birkaç damla kurumuş çamur şuan ki durumu özetleyen en iyi manşetti. Karanlığın ortasında titrek vücudum salınırken, gözlerim bulanıklaşıyor ve kulaklarım uğulduyordu. Hatta bazen uğuldayamıyordu bile. Hastaneden çıkmadan önce yaraladığım görevli ya da bakıcı belki de doktor her neyse, tüm korkularımı daha da arttırıyor, belki rengimi solduruyor ama derinleşmiş titrek nefesimi kesemiyordu. Sanki kesintili nefesim tıpkı korkum gibi etrafa yayılıyor ve uğultulu kulaklarıma son ses çarpıyordu. Bunlar, doktorun yüzüme çarptığı gerçekler gibiydi. ''Hasta, şizofren, hiçbiri gerçek değil, sen kimseyi öldürmedin.'' Evet, ona inanmıyordum. Elime tutuşturulan rapora bile inanmıyor olsam da bu, az önce birisini öldürdüğüm ya da yaraladığım gerçeğini değiştirmiyordu. Düşüncelerimin verdiği yoğunluk ile yanaklarıma doğru süzülen gözyaşlarımı sildim. Şimdi, sendeleniyor ve önümü bile göremeyecek halde yürümeye çalışıyordum. Gözlerimin önünden geçen parıltılar adımlarımı geriye doğru döndürse de sanki bir güç beni ileriye doğru yuvarlıyor, gözyaşlarımı soğumuş yanaklarımdan aşağı daha çevik akıtıyordu. Az sonra cebimde duran sağlık raporunu sıktım, titremelerim daha da artmıştı. Arkamdan gelen polis sesleri, alarm sesleri ya da çekilmiş tetiğin sesi bile ruhen kaçışımı gerçek kılıyordu. Bedenim hala yerinde sayıyor ve tüm zavallılığı ile bu kadını yeniyordu. Şimdi boşluğa doğru düşüyor, düşüyor ve doğru sandığım tüm yalanlarıma tekrar kucak açıyordum.

-

Ait olmadığım bir yerde barındığımı hissediyordum. Herhangi bir yer değildi burası. Sıcaktı, sessizdi ama hastane olamazdı. Orayı bir bulmaca gibi çözmüştüm. Kokusundan rengine kadar, bana çok uzak bir alandı. Ama uyanıklık ve baygınlık arası dönen gözlerim tam olarak nerede olduğumu seçemiyordu. Belki bir evdi. Yabancı bir ev.

''Uyanıyor galiba.'' Kulaklarım yabancı bir kızın sesini algılandığında telaşlanmıştım. İster istemez iniltili sesler çıkarıyordum. Bedenimde görünür bir ağrı sezmiyordum ama ruhen yaratılmış bir ağrı, beni ister istemez etkiliyordu. Başım, tüm düşmanlarım ile savaşırcasına adeta çarpıyordu. Gözlerimi dakikalar sonra tamamen açtığımda karşımda kolları bağlı, beni izleyen bir kız gördüm. Neredeyse aynı yaştaydık. Koyu renk iri gözleri ve beline kadar salınan dağınık siyah saçları kadınsı edasını daha da arttırıyordu. Etrafımda olan diğer insanları da gördüğümde telaşla yattığım yerden doğruldum. İki erkekti ve birisi oldukça tepkisizdi. Az sonra içlerinden diğeri omzuma dokundu, ''Yat lütfen, dinlenmen gerek. Birazdan doktor gelir.'' Doktor kelimesini duyunca paniklemiştim. ''Ne, doktor mu? Hayır gitmek istiyorum.'' Üzerimdeki pikeyi üstümden atmış tam doğrulacaktım ki aynı kişi tekrar omzuma dokundu. ''Seni baygın bulduk. Hastaneye götürecektik ama sabah olmuştu. Açıkçası uyanmanı bekledik uyanmadığını fark edince doktor çağırdık.'' Derin bir nefes verdim. ''Sadece iyi olup olmadığını kontrol edecek.'' Bir süre bir şey söylemedim. Sadece etrafı süzüyor ve bana, kuşkulu gözler ile bakan o kızdan kaçmaya çalışıyordum. Beni ikna etmeye çalışan çocuğa baktığımda gözleri ile beni oyaladığını fark ettim. Benden oldukça büyüktü. Bunun yanı sıra olgun duruyordu. Belki yirmi beş yaşında vardı. Diğeri tepkisizdi. Tekli koltukta elinde ki telefonla oyalanıyor ara ara beni süzüyordu. Eve kısa bir göz gezdirdiğimde hayatımda böyle bir evin yanından bile geçmediğimi fark ettim. Ev kocamandı ve hem ön, hem arka kapısı bahçeye açılıyordu. Arka bahçeyi karşılayan büyük bir havuz vardı. Ön bahçe daha çok bitkiler ve oturma alanlarıyla doluydu. Evin içi de oldukça büyüktü. Kocaman bir salon ve salona ait kocaman odalar... ve yukarıya pencere açan bir merdiven... Şaşkınlık ile açılan ağzımı kapattım. Az sonra kapı çaldı. Beni ikna etmeye çalışan kişi ile doktor selamlaştıktan sonra yanıma geldiler. Doktor kısa bir süre beni muayene ettikten sonra reçeteye birkaç ilaç yazdı ve kağıdı bana doğru uzattı. ''Stresli günler geçirmişsin, biraz rahatla. Geçmiş olsun.'' Kağıdı aldım ve ayağa kalktım. Evdekiler doktoru uğurlarken tedirgin bir şekilde etrafı süzüyordum. Belki, onlar da benim nereden kaçtığımı biliyor ve bana zarar vermek istiyorlardı. Az sonra karşılarında gitmeye hazır birisini gördüler. ''Her şey için teşekkürler. Artık gitmem gerek.'' Kapıya doğru ilerlerken beni ikna etmeye çalışan kişi önüme geçti. ''Seni gideceğin yere kadar bırakmama izin ver. İyi görünmüyorsun.'' Boğazımı temizledim. ''İstersen aileni de çağırabiliriz.'' Şimdi beynimi yokluyordum. ''Yok, kendim giderim. Teşekkürler.'' ''Eve bırakayım bari.'' Sinirlerim bozulmuştu. ''Senden bir şey isteyen olmadı. İstemiyorum dedim ya!'' Hepsi şaşkınlıkla birbirlerine bakıyordu. Kız topuklarını zemine çalarak karşıma geçti, ikisine doğru dönmeyi de ihmal etmemişti. ''Haklı. Bizi ilgilendirmiyor, bırakın gitsin.''

AYBALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin