jeongguk 9, taehyung 11
"bak hyung," dedi tavşan dişli çocuk. hyungunu kolunda çekeleyip odanın köşesine çekerken bütün kontrol onda olduğundan oldukça bilmiş bir tavır takınmıştı. "ikimizden biri prenses olacak, birisi de prensesi kurtaran yakışıklı prens olacak. tamam mı?"
taehyung küçüğüne onun istediği bir oyunu oynama sözü verdikten sonra ertesi gün kendini jeongguk'un odasında, onun sevdiği çeşitli masal canlandırmalarını yaparken buluvermişti. aslında komik bulsa bile jeongguk'un işini ciddiye alır tavrı ve onu yönlendiriş şekli hoşuna gidiyordu. sabahtan beri pamuk prenses ve yedi cücelerden kırmızı başlıklı kıza kadar çeşitli masalları canlandırmışlardı bile. şimdi sıra, uyuyan güzel'deydi ve jeongguk oldukça heyecanlı gözüküyordu.
"pamuk prenses'i oynarken prenses sen olduğun için bu sefer ben prenses olacağım, hyung. tamam mı?"
taehyung sabahtan beri yaptığı gibi küçüğü onaylayıp tekrar onu yönlendirmesine izin verdi.
"ben şimdi şu köşeye," dedikten sonra odanın diğer tarafındaki yatağını gösterdi. "gidip kendi kısmımı yapacağım, yatağım şato olacak. sen de ben elime iğneyi batırıp uyuduğumda şatoya girip beni uyandırmak için öpeceksin."
pamuk prenses'i oynarlarken jeongguk'un onu gözlerinden öptüğünü hatırlayıp gülümseyen taehyung, "tamam, hadi." diyip onu öbür köşeye itekledi. küçük çocuk da koşarak kendi rolünü oynamak üzere yatağın üstüne oturup yalandan elinde bir şeyle uğraşıyormuş gibi yaptı. taehyung'un iğne olduğunu düşündüğü şeyi eline batırırmış gibi yaptıktan sonra, "ah!" diye bağırıp yatağının üstüne serdi kendini. bu bayılma numarası taehyung için fazla komik olduğundan ağzından çıkan püskürüklü kahkahaya engel olamadı.
"ya hyung!" diye cırladı küçük olan. "gülmesene!" bunun üstüne taehyung daha fazla güldü.
kızgınlıktan çattığı kaşlarını düzeltmeden oflayıp puflayıp "tekrar yapacağım. gülme sakın bak." dedi. ciddiyetini kaybetmeden yaptığı işe odaklandı ve tekrar elini rastgele oynatıp rolünü yaptı. bu seferki bayılışı daha gerçekçi olmasına rağmen hala taehyung için oldukça komikti ama büyük olan bu kez, azarlanmak istemediği için kahkahasını içinde tutmayı başardı. elinde atının eyerini tutarmış gibi yapıp şato kapısı diye belirledikleri yatak kenarına geldi. prenses diye yatakta uzanan jeongguk'u yatakta ilk defa görüyormuş gibi bir şaşkınlık nidası çıkartarak, "güzel prenses! sana ne oldu böyle?" diye bağırıp yatakta yanına çöktü. işte şimdi kendini rolüne kaptırmış hissediyordu. elleri küçüğün saçları arasında dolanıp yüzünü turluyordu.
"ne kadar da güzelsin... seni nasıl iyileştirebilirim acaba?"
yüzünü yavaşça küçük olana doğru uzattı. jeongguk'un solukları yüzünü okşarken derin bir nefes alıp küçüğünün onu öptüğü gibi gözlerine birer öpücük kondurdu. uyanması için beklerken biraz fazla sürenin geçtiğini fark edip jeongguk'u dürtükledi. "hadi uyansana be."
jeongguk tek gözünü açıp —sanki yüksek sesle konuşursa oyun bozulacakmış gibi– kısık sesle, "hyung, gözlerimden değil." dedi.
taehyung anlamayıp suratına dümdüz bakarken jeongguk hiç çekinmesi olmadan, "dudaktan," demişti. "masalda dudaktan öpüyordu, hyung. yoksa uyanamam."
taehyung ise hiç garipsemeden tekrar gözlerini kapayan küçüğüne doğru uzandı ve minik dudaklarını onunkilere bastırdı. birkaç saniyelik temastan sonra geri çekildi ve tavşan dişlinin gözlerini açmasını bekledi. jeongguk rolünden kopmadan gözlerini ağır ağır açtı ve yerinde doğruldu. sonra da kollarını açıp büyüğüne kocaman sarıldı. "beni kurtardın, prensim."
taehyung da onun sarılışına karşılık verirken sırtını patpatlıyordu. geri çekilip yüz yüze geldiklerinde, "bir dahakine prenses olma, jeongguk," demişti. "ikimiz de prens olalım."
jeongguk'un yüzü düşmüştü. parmaklarıyla oynarken mırıldandı. "beni öpmek istemediğin için mi hyung?"
"hayır," diye karşı çıktı büyüğü. yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. "asıl o zaman daha çok öpmek isterdim çünkü."
öf bu bölümü beğenemedim, zaten sonradan eklenti oldu. keşke eklemeseydim.
neyse aşklarım siz seversiniz umarım (umutlu değilim de neyse)