x.

18K 2.1K 1.7K
                                    

jeongguk 15, taehyung 17

jeongguk çoktan gözlerini kapatmış ve teslim bayrağını çekmişti. taehyung ise dudaklarının kavuşma ihtiyacını karşılayacak mesafeyi dudaklarıyla kat etmeye karar verdiğinde az önce sorduğu soru çoktan aklından uçmuş gibiydi.

ancak büyük olanın dolgun dudakları küçüğünkini bulamadan kapının zangır zangır çalan sesi, ikisini de o andan koparıp birbirlerine boş boş baktıkları birkaç saniyenin içine çekti.

"b-ben-" diye geveledi jeongguk taehyung'u nazikçe üzerinden iterken. "kapıya bakayım." odadan çıkarken yanaklarının aldığı renk, ona rol kesmesine yardımcı olduğu andan tonlarca daha koyuydu.

taehyung da sinirle iç çekip ellerini saçlarının arasından geçirdi, sakinleşmeye çalışırken onu odada öylece bırakmış olan küçüğün peşinden gitti.

"senin burada ne işin var? okulda olman gerekmiyor mu?"

merdivenlerden inerken duyduğu şaşkın sesten bile, kapıda göreceği kişi yüzünden ne kadar sinirlenebileceğini tahmin ediyordu.

jeongguk karşısında gördüğü yüzle gözlerini kocaman açmışken onu içeri buyur etti.

"aslında okulda olmam gerekiyordu ama değilim." dedi jaehyun gülerek içeri geçerken. o sırada taehyung da merdivenleri inmiş, çatık kaşları ve göğsünde bağlanmış elleriyle gelen çocuğa rahatsız edici bakışlarını dikmişti.

"neden değilsin?" jeongguk kafası karışmış gibi sorgularken bütün bir sabah sanki zihninde bir rüyaymışçasına hülyalı görünüyordu.

"çünkü sen hastasın ve ben de seni merak ettim."

"oh," jeongguk bu küçük yalanın neden bu kadar büyüyüp bu kadar insana yayıldığını merak ederken kendini pataklama isteğiyle savaşıyordu. bu aptalca plana kalmayıp okula gitseydi, taehyung'un birkaç alayına maruz kalmasıyla işten sıyrılacaktı. ama tanrı aşkına, şimdi her şeyi gözden geçirdiğinde neler olmuştu öyle? bir dakika, hatta az önce onlar neredeyse öpüşüyorlar mıydı?

"evet, yanakların da kıpkırmızı olmuş," dedi jaehyun tavşan dişli ve şimdi şaşkın bakan çocuğa ilerlerken. avcunun içini yavaşça onun alnına konumlandırdı. "ateşin mi var senin?"
o sırada taehyung'un yanlarında bitip jaehyun'un kolunu, sert oluşunu umursamayan bir tavırla küçüğünden koparması bir olmuştu.

"yok ateşi falan, ben aldım onun ateşini."

jeongguk sinir bozucu bir tavırla sarf edilen cümlenin altında yatan müstehcen manayla daha da fazla kızarırken dirseğini hiç acımadan hyungunun karnına geçirdi.

"ah!"

jeongguk birden sahte olduğu bariz olan bir kahkaha atmaya başlamıştı. "ne kadar da komik bir hyung." dedikten sonra kahkahalarından cümlesine devam edemiyormuş gibi katıla katıla güldü. daha sonra karnını tuttu ve neredeyse kendini yerlere attı. iki çocuk şaşkınca ona bakarken onun bu abartılı tepkisine güler gibi oldular ama daha çok şaşkınlardı.

jeongguk aniden yerinde dikleşip az önce gülmekten katılan kendisi değilmiş gibi ciddi bir ifadeyi yüzüne yerleştirdi. "iyiyim ben, şimdi ikiniz de gidin."

"ama jeongguk ben-"

taehyung, jaehyun'un sözünü kesme kabalığında bulunmasını umursamadan jeongguk'un omuzlarına kolunun tekini sarıp onu kendine çekmeye çalıştı. ancak ona öfkeyle bakan ve neredeyse kükreyecek gibi görünen küçük tavşan suratlı çocuk yüzünden kendini geri çekmek zorunda kalmıştı. "biz zaten uyuyacaktık sen gelmeseydin."

My Little PlaymateHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin