Londra'da kalmak hiç de dizilerde göründüğü gibi değilmiş.Yaz bile olsa,mecburen bir iş bulup çalışmak zorundasınız ki böylelikle bu mevsimde şehrin güzelliklerinden soyutlanıyorsunuz.Her ne kadar iyi bir üniversite bitirmiş olsam da insan sevdiği işi yapmadığı sürece mutlu olması beklenemez.Çocukluğumdan beri FBI, CIA gibi özel timlere bir ilgim var.
Akşam güneşinin vurduğu sokaklarda özgürce dolaştığımda duyduğum güzel his bile birazdan gideceğim son şansım olan iş görüşmesi de olumsuz geçerse elimden alınacaktı.Devasa şirketin önüne geldiğimde göreceğim tepkiyi biliyordum.
"Sen mi?" diye alaycı bir sesle sorarlardı hepsi anlaşmış gibi. Neden insanlar bu kadar dar görüşlü olmak zorunda?
Benim cevabımsa soğuk bir şekilde "Evet,ben" olurdu ve klişe "Biz sizi ararız" sözüyle gönderirlerdi.
Şu anda kapının önünde duran iki korumaya da taş çıkartırdım.İnsanların gözündeki tek avantajları iri yarı ve erkek olmalarıydı.Dönen kapılardan geçip güvenliğe iş görüşmesine geldiğimi söyledim.Beni en üst kata yönlendirdi.
Asansörü beklerken düşüncelere daldım.Bakalım bu sefer ki görüşme nasıl olacaktı? Bana göre yaşlı kişilerin özel korumaları olmak saldırı düzenlenmediği sürece mutfakta yemek yapmakla aynı sıkıcılıkla eş değerdi.' Lütfen genç olsun ve kabul edileyim' diye içimden geçirerek asansöre binip en üst katın düğmesine bastım.
En üst kata geldiğimde nefesimi hayranlıkla tutup dışarı adımımı attım.Vay be! Gerçekten muhteşem dizayn edilmiş bir yerdi.Hayran hayran etrafa bakınırken sekreterin yanına gittim.
"Bay Morell ile görüşmek istiyorum.İş görüşmesi için gelmiştim." Dedim koyu renkli saçlarımı düzeltirken.Sekreter kadın kırklarında gibiydi.Şaşkındım çünkü bilindiği üzere sekreterler genç ve manken gibi güzel olurlardı.Kadın "Eğer halkla ilişkiler bölümü için geldiyseniz 2 gün önce Abigail adında bir bayan tarafından o pozisyon dolduruldu." Dedi hoş sesiyle.Evet şimdi sıra ezberlenen repliklere gelmişti.
"Hayır, ben özel koruma işi için görüşmeye gelmiştim." Kahve renkli gözleri şaşkınca açıldı ve beni bir anda detaylıca süzmeye başladı.Belli bir süreden sonra sonunda cevap verebildi. "Siz mi?" Etrafta bir sürü insan vardı da ben mi göremiyorum acaba? Ses tonumu sakin tutmaya çalışarak "Evet." dedim. "Bir dakika bekleyin haber vereyim.Siz de şöyle oturun isterseniz."
Giderken gösterdiği sandalyeye oturdum ve bu muhteşem tasarlanmış iş yerini yeniden incelemeye başladım.Çok temiz,düzenli bir yerdi.Boylu boyunca uzanan camlardan ise bütün şehir resmen görülüyordu.Hava kararmıştı.Dakikalar dakikaları kovalarken kendimi içerde göreceğim tepkiye karşı hazırlamıştım bile.
Kadın ifadesiz bir yüzle "Üzgünüm hanımefendi,Bay Morell bir kadın korumaya ihtiyaç duymadığını bildirdi." Nasıl ya! Daha adam beni görmemişti bile!
"Tekrar görüşmek istediğimi iletir misiniz lütfen?" dedim sabırsızca. Bu son şansımdı elimden kaçıramazdım.
"Bakın bayan, Bay Mo..." Sözünü kestim.
"Lütfen tekrar iletir misiniz? Yoksa pek de uygun olmayan bir şekilde içeriye ben gireceğim.Eminim öylesi sizin açınızdan da hoş olmaz."
Kadın pes etti ve az önce geldiği yolu beraber ilerledik.Kapının önüne gelince kadın çaresizce bana bir bakış atarak kapıyı isteksiz bir biçimde çaldı. İçeriden gelen 'gel' komutu ile içeri girdi.
"Efendim hanımefendi sizin görüşmek isteği konusunda ısrar ediyor." Kadının tereddütlü bir şekilde çıkan sesine karşılık adamın sıkıntıyla ofladığını duydum.
Adam "Pekala,içeri yolla,Evalina." dedi ve bu sözle az önce yok olmaya başlayan öz güvenim geri geldi. Adının Evalina olduğunu öğrendiğim sekreter kapıyı bana doğru açarak içeriye doğru yönlendirdi.Ona minnettar bir bakış attım ve içeriye adımımı attım.
Odaya girer girmez gördüğüm ilk şey buradan yüzü tam olarak gözükmeyen ama genç olduğunu anladığım Bay Morell'di.Genç olduğu için rahat bir nefes aldım.Başını eğmiş yığılı dosyalarından birisini inceliyordu.
"Normalde bayan özel korumalarla çalışmıyorum ama ısrarınızdan iyi bir iş deneyiminizden olduğunu umarak sizi dinliyorum." Sesindeki buz odaya giren güneş ışığını dahi keserdi.
Az önce genç olmasından duyduğum rahatlama birden uçmuştu bu ses tonuyla.Yavaşça başını kaldırdı.İşte o an hayatımdaki en yakışıklı erkeği gördüğüme yemin edebilirdim.
Dümdüz bir burun,biçimli, erkeksi dudaklar ve gök mavisi gözler... Hayatımda bu kadar etkileyici mavilikte gözler görmemiştim. Belki filmlerde... Şeytan görünümlü aktörlerde... Hafif sakallı, köşeli ve sert çenesi tehlikeli havasını diğer parçaları gibi tamamlıyordu. Yüzünden hiçbir şey okunmuyordu.Bir eliyle koltuğu gösterdi oturmam için.Yutkunup,toparlandım ve koltuğa oturdum.
"Lütfen Bay Morell.Siz son şansımsınız.Evet kadın koruma alışılmış bir şey değil ancak ben senelerce bu eğitimi aldım.Daha önce de önemli kişilerin yanında çalıştım.Birçok erkek korumadan iyi olduğumu göstermem için lütfen bir fırsat verin bana...?" diye sordum umutsuzca cv mi masasının üzerine koyarken.
Adam bir süre içimi delercesine bakmaya devam etti ve eline birkaç dosya alıp ayağa kalktı.Çok uzun boyluydu ve her adımıyla kasları belirginleşiyordu.Yutkundum.
Adam dosyaları odadaki dolabın rafına yerleştirirken "Pekala,özgeçmişinize bakacağım.Ondan sonra işe alınıp alınmamanız konusunda sekreterim sizi arayıp bilgilendirir." Dedi nazikçe.
Bu kadar mıydı yani? Ah kahretsin! Son şansımı da kaybediyordum sanırım.
"Bay Morell bakın lütfen bu işe çok ihtiyacım var." Dedim çaresizce.
Masasının üzerine bırakmış olduğum dosyamı aldı ve konuşmaya başladı."Bayan Luke,ben sözümü söyledim.Söyleyeceğiniz hiçbir şey bunu değiştirmeyecek.Şimdi izin verirseniz evime gitmek istiyorum." Dedi evrak çantasını alıp kapıya yönelirken.
Ne yapacağımı bilemeyerek peşinden gittim.Bu kattaki bütün çalışanlar gitmişti.Temizlikçiler vardı sadece.Asansörü çağırma düğmesine bastı ve bezgince bana döndü.Güzel gözleriyle beni süzdü.Biraz koyulaşmıştı galiba mavilikleri.Boğazım kurudu.O anda aramızda benim hissettiğim yoğun çekim tenimi karıncalandırıyordu.Asansörün geldiğini belli eden sesiyle hafifçe irkildim.Bay Morell de önüne döndü ve o uzun bacaklarıyla asansörün içine adımını attı.Ben de onu takip ettim.Asansörle aşağı inerken yalnızca bir kez göz göze geldik ve kalbim duracaktı neredeyse.Niye böyle ergen gibi hissediyordum ki? 'Topla kendini Amy' diye kendimi içimden azarladım.
Zemin kata gelip bu devasa şirketten dışarı çıkarken ben son cesaretimi toplamış işe alınmam için dil döküyordum Bay Morell'e.Bana attığı keskin bir bakışla sustum ve şirketin önündeki geniş merdivenlerden inmeye başladık.O sırada ileride Bay Morell'e doğru silah doğrultmuş süratle giden motorsikletliyi gördüm.Yıllarımın verdiği çalışma tecrübesiyle bunun bir suikast olduğunu beynim hızlıca kavradı.
"Bay Morell!" diye bağırdım telaşla.Ona doğru hızla atılıp yere devirdim.
Üç el ateş sesi ve birkaç bağrışma duydum.Ama o anda daha güzel bir şeyi farketmiştim.Bay Morell ile üst üsteydik ve ben bu pozisyonda o muhteşem,yakışıklı yüzünü çok yakından görebiliyordum.Çok yakındık.Nefesi hafifçe yüzüme değiyordu.Ah Tanrım!