2.Bölüm

175 20 25
                                    


2. BÖLÜM


Bunlardı benim hayatımı anlatan...

Bir adam vardı sanki cennetin güzel köşelerinden bana bahşedilmiş...

Fakat ona gidemeyecek bir ben vardı burada. O'na gidemeyecek ama O'ndan gidecek...

Lütuf muydu yoksa ceza mı?

Belki de imtihandı...

Bankı terk edip evime giden yolu seçti gözlerim. Soğuk hava iliklemediğim kabandan göğsüme vuruyordu. Yine de yüreğimdeki yangını söndürememişti.

Sokaktan çıkmamı sağlayacak aralığa girerken adamın sesini duydum:

"Canın mı yanıyor?"

"Bırak can yangısını, parmak uçlarıma kadar sızlıyor."

Boş sokak artık sadece ben ve düşüncelerimle doluydu. Sessizlik kulak çınlatacak cinstendi ve ben bunu duymuyordum bile.

Suskunluk ne ifade ederdi insana?

Korkaklık mı?

Cesaret mi?

Bıkmışlık mı?

Yoksa çaresizlik mi?

Herkesi bilemem ama bana bugün çaresizliği ifade ediyordu.

Yokluğu, olmayışı anlatıyordu.

Usulca yürüdüm eve giden yolda, düşüncelerimi de aldım yürüdüm. Cebimde titreyen telefona bakamadım bile. Daha da ağladım, daha da üzüldüm...

Ruhum bedenimi ele geçirmişti. Duygularım yönlendiriyordu beni. Merdivenleri çıkıp kapının kilidini açtım. Salondaki koltuklardan birine bıraktım kendimi.

Sehpanın üzerindeki resmi alıp yere oturdum.

"Beni öldürdüler anne. Canım yanıyor da alevi söndüremiyorum. Bari sen olsaydın bana teselli verebilecek. Sana anlatsaydım ya derdimi. Deseydim: "Anne ben anne olamıyorum."

Cümlemin devamını getiremeden hıçkırıklara boğulmuştum. Nefes alıp devam ettim ağlamaya.

"Bana anne demeyecek kimse, anne."

Kalbime uzandı ellerim.

"Bana koşulsuz şartsız bir ömür boyu aşık olacak bir evladım olmayacak benim."

Sırtımı kanepeye yaslayıp annemin resmini dudaklarıma götürdüm.

Ya çocuğum olduğunda ben de annem gibi onu arkamda bırakacak olsaydım?

Aklıma gelen düşünce ağlamamı daha da şiddetlendirdi.

Kabanımın cebindeki telefonum tekrar çalmaya başladı.

Elime alıp ismine baktım tekrar.

Ateş'im

Telefonu açıp kulağıma dayadım.

"Sana tekrar tekrar söylemem mi gerekiyor Anka. Beni ara demiyor muyum ben sana? Niye senin bu inatçılığın? Neden beni telaşlandırmakta ısrarcısın?"

Sesini dinledim uzun uzun. Belki bir daha duyamayacaktım.

"Seni seviyorum Ateş."

Ağladığım belli olan sesim onu tekrar telaşlandırmış olmalıydı.

"Ne oluyor Anka? Yanına gelmemi ister misin? Sen evdesin değil mi?"

Başımı dizlerime dayamış iç çeke çeke ağlıyordum.

ZİNDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin