"Televizyonunuzu açabilir miyim?"
Kapı deliler gibi çalınıyordu. Sevim teyze korkmaya başladı. Bir yandan da gözünden yaşlar akıyordu. Ozan da uyandı uyanacak bir haldeydi. Kapının çalınması artık çok fazlaydı. Sevim teyze korka korka yürüdü kapıya doğru.
-K...kk..kim o...o?
-Anne kapıyı aç hemen anne!
-Oğlum ne oldu?
-Anne aç kapıyı anlatırım!
Sevim teyze kapıyı açmak için hareketlendi. Kapıyı açtıktan sonra Hayri içeri koşarak daldı.
-Anne kapa kapıyı!
Sevim teyze kapıyı kapattı. Hayri derin bir oh çekti.
-Ne oldu oğlum?
-Anne, tam hayvanları teslim ettikten sonra iki tane kurt beni gördü. Koşmaya başladım. Arkamdan geldiler. Bende korktum.
-Oğlum. Meraklandırdın beni. Ben kaybolduğunu sanmıştım.
-Yok anne. Bütün gecedir şu itlerden kaçıyorum.
Hayri ve Sevim teyze akşam yemeğini yedikten sonra erkenden uyudu. O gece çok soğuktu. Kış şimdiden gelmeye başlamış, hava bozmuştu. Kurtkapan köyünde hava hep kapalıydı zaten. Güneş çok az çıkar ama fazla kalırdı. O gün sıcak hava son demlerini yaşıyordu.
Sabah olduktan sonra uyandılar. Ozan pencereden dışarıyı izliyordu. İnsanlar koşa koşa gidiyordu soğuktan. Evlerde sobalar çoktan yakılmaya başlanmıştı. Herkes evini geçindirmenin derdindeydi. Havada bulutlar dans ediyordu adeta. Sevim teyze de uyandı. Gözlerini ovuşturup lavaboya ilerliyor, ve aynı zamanda da ayakta uyuyordu. Lavabonun kapısını açmak için yöneldiğinde pencereden dışarıda olan biteni izlemekte olan Ozan'ı gördü. İçinden "Bu çocuk ne kadar şanssız. Ama Allah Teala ne isterse o olur." Lavabonun kapısının sesinin açıldığını duyan Ozan, kendini düzeltip kanepeye oturdu. Evdeki eski televizyon geldi gözünün önüne. Ne kadar da güzeldi o televizyon. Her gün açar, annesi kızınca da kapardı. "Sevim teyzelerin televizyonu da çok küçükmüş.Bizim evdeki televizyon daha büyüktü oysa." diye geçirdi. Sevim teyze elini yıkarken lavaboda musluğun arkasında bir kağıt gördü. İlk başta garipsedi. Orada bir kağıdın ne işi olabilirdi ki? Kağıdı aldı. İçinde bir yazı olmasını beklerken kağıt beyaz bir güvercin gibi tertemizdi. Çöpe attı ve lavabonun kapısını açtı. Sesi duyan Ozan lavaboya doğru baktı. Çıkan Sevim teyzesiydi.
-Günaydın oğlum.
-Günaydın Sevim teyze.
-Üşümüyor musun sen. Bir tane daha kazak giymek ister misin?
-Hayır Sevim teyze, sağ ol. Ben üşümüyorum.
-Tamam öyleyse.
Sevim teyze pencereden dışarı baktı. Manzarayı o da gördü. Ozan televizyonu açmak için izin almak istedi ama utanıyordu. Önceden hiç kendi başına bir eve gidip oranın eşyalarını kendi eşyası gibi kullanmamıştı. Bu yüzden utanıyordu. En sonunda söylemeye karar verdi. Derin bir nefes aldı.
-Sevim teyze acaba izin verirsen televizyonunuzu açabilir miyim?
-Tabii ki oğlum.Bir daha da "televizyonunuzu" deme. O artık senin de televizyonun.
-Teşekkür ederim.
Büyük bir heyecanla televizyonu açan Ozan, çizgi dizi izlemeye başladı. Onun yüzündeki mutluluğu gören Sevim teyze sevindi. Derken aklına gerçek oğlu Hayri geldi. Sabah hiç görmemişti Hayri'yi. Hayri'nin odasına doğru yönelirken ayağı halıya takıldı, düşecek gibi oldu. Ozan da içinden kıkırdadı. Hayri'nin odasının kapısı açıktı. Oysa ki Hayri bu durumdan hiç hoşlanmazdı. İçeri giren Sevim teyze, yatağın boş ve düzenli olduğunu görünce daha da şaşırdı. Hayri yatağını hiç toplamaz, topluysa da bozmak için çaba sarf ederdi. Dolabı da bomboştu nedense. Sevim teyze, Ozan'a Hayri'nin nerede olduğunu sormaya karar verdi. İçeriye doğru ilerledi. Ozan hala çizgi dizi izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLİK GERÇEKLER
RandomBabası ve annesini yitirmiş bir çocuğun hikayesi..................... mi?