"Yeni umutlar"
Bir silah sesi. Namludan çıkan ufacık, metal bir parça. İşte bu parça hayatımızı kör eden, insanlara durdurak bilmeyen kötülükler aşılayan parça.Sevim teyzenin ölüm nedeninin böyle olacağını kimse bilemezdi. Bütün bunlar olurken Ozan kalacak yer arıyordu. Malum, artık bu köyde kalınmazdı. Yanına aldığı az miktarda parayla otobüse binmeliydi. Başka çaresi yoktu. Otobüse binmek için otogarda beklerken yaşlı ama gururlu bir amcanın kendisine seslendiğini gördü. Yanına çağırıyordu amca onu. Ozan oraya doğru hareket etmeye başladı. İnsanlar oradan oraya bağırıp yolcu toplamaya çalışıyordu. Ozan, amcanın yanına gelince amcanın hasta olduğunu anladı. Apaçık belli oluyordu.
-Merhaba evladım. Bana yardım eder misin?
-Tabii ki de amca. Adınız ne ama?
-Hikmet.
-Tamam Hikmet amca. Ne konuda yardım edebilirim acaba size?
-Şu arkamdaki bankın üzerindeki poşetleri alır mısın?
-Tamam ama nereye gideceğiz?
-Evime götüreceğim.
-Ama ben otobüse bineceğim.
-Neden? Otobüse binmek için küçük değil misin?
-Yaşadıklarımı yaşasan küçüklüğüne dönersin. İnan bana.
-Tamam o zaman. Gel benim evimde kal.
-Aaa. Peki, olur herhalde.
-Tamam. Haydi takip et beni.
Poşetleri aldıktan sonra amcayı takip etmeye başladı. Amca, yaşlı olmasına rağmen o yaştaki birine göre gerçekten çok hızlı gidiyordu. Gerçekten uzunca bir yol gittiler. Ozan artık iyice yorulmuştu. Bir eve girdiler. Ev çok eski püsküydü. Ama büyük ve şaşalıydı. Ozan evin kapısına bakınca gereğinden fazla büyük olduğunu fark etti. Kapının boyu neredeyse 3 metreydi. Hikmet anahtarı çıkardı. Kapının tek bir kilidi vardı. Kapıyı açtıktan sonra içeri girdiler. Ozan evin içini incelerken ağzı açık kalakaldı. Çok büyüktü. Hikmet'in yanına gidip soru sordu.
-Ev neden bu kadar büyük?
-Bilmiyorum. Bu ev benim değil. Dedemden kaldı.
Bu cevabı alan Ozan şaşırdı. Dedesi yaşında bir kişinin evi dedesinden kalma. "Acaba durumu mu iyi değil" diye düşündü. Bir anda gelen bir soruyla irkildi:
-Şu karşı odayı alabilirsin.
-Teşekkürler, amca.
Topladığı bir avuç eşyayı yeni odasına götürdü. Yerleştirirken aklına yaşadıkları geldi. Aİlesi geldi aklına. O eski zamanlardaki mutlu hali ne kadar da güzeldi. Koşar, oynar, akşama kadar gelmezdi. Çocuk olmanın güzel birşey olduğunu geçirdi içinden. "Hayatla daha tanışmamışken anne ve babanın sevgisi ile sınırlandığın, sınırlandığın nokta kadar hayatı tattığın ve hayatı tattığın nokta kadar yaşadığın, düşündüğün bir ortamda yaşamak. İşte buna çocukluk denir."
Eşyalarını yerleştirdikten sonra yatağına baktı. Eski püskü birşeydi. Bazı yerlerin yayları çıkmış, bazılarının ki de çıkmak üzereydi. Burada yatılmazdı. Durumu Hikmet'e anlatmak için odasının dışına çıktı. Ön tarafına bakan iki oda vardı. O odaların kapılarını çalmaya başladı. 3. odanın kapısını çaldı. Kapıdan çok değişik bir ses çıktı. Kapıdan ziyade duvar sesine benziyordu. Ozan, bna aldırış etmeyip üst kata çıktı. Üst katta karşısında bir oda. Sağ ve sol tarafında birer oda ve o odaların yanlarında birer oda bulunuyordu. Ozan karşısındaki odanın kapısını incelemye başladı. Bu normal bir oda kapısına benziyordu. Kapıyı çaldı. Açan olmayınca sağ taraftaki odaya bakmak istedi. Tam o esnada yan tarafındaki odanın kapısının küçük bir aralık boyutunda açık olduğunu fark etti. İçinden, "Büyük ihtimal Hikmet amca buradadır." diye geçirdi. Odaya doğru yürüdü. Kapıyı yarısına kadar yavaşça açmaya başladı. Kapı inanılmaz derecede gıcırdadı ve içeride yatağına uzanmış kitap okuyan Hikmet, Ozan'ın geldiğini fark etti. Hemen elindeki kitabı bıraktı. Onu o halde uzanarak gören Ozan şaşırdı. Normal bir yaşlı adam için inanılmaz derecede çevikti. Hikmet ayağa kalktı:
-Ne oldu oğlum?
-Şey, benim yatağım biraz kötü de. Yaylarının bazıları çıkmış, bazıları da çıkmak üzere.
-Ha öyle mi. Tamam gel bakalım. Aşağı inip bir bakayım.
Ozan, Hikmet'i arkasından takip etti. Tam merdivenden inerken aklına o garip kapı geldi:
-Sizi ararken tek tek odaların kapısını çalarken şu odanın kapısından çok değişik bir ses geldi.
-Evet. Doğrudur. O odaya girilmesin diye kapısını çıkartıp duvarla kapattırmıştım. Sonra da fark edilmesin diye bir kapı maketi koydum.
Ozan bu cevabı garipsedi. "Bir odanın kapısına duvar çekilecek kadar içinde ne olabilir ki?", diye geçirdi içinden. Ozan'ın odasına gelince Hikmet yatağa dikkatle baktı. Gerçekten kötüydü.
-Bunu tamir edemeyiz. Yeni bir tane alırım ben sana. Ama bu gece bu yatakta yatmalısın. Yarın sana yeni bir yatak alabiliriz.
-Sağol, dedi Ozan.
Bunu duyduğuna sevindi Hikmet.
Akşam olmasına yakın bir vakitte günün son öğününü yemek için salona geçtiler. Salon oldukça büyük ve geniş bir yerdi. Kahvaltıda pek çeşit yoktu. İki dilim peynirin yanında 3-5 tane zeytinden başka birşey gözükmüyordu sofranın üstünde. Ama Ozan buna da razı olduğu için birşey demedi. Tam yemeye başlayacakken Birden Hikmet elinde yumurtayla geldi. Fevkalade sıcaktı ama tadı da bir o kadar güzeldi. Hikmet içeri tekrar gitti. Ozan da o arada yumurtayı yemeye başladı. Hikmet içeriden geldiğinde biraz telaşlıydı. Tam oturacakken kapıya vurulmaya başlandı. Hikmet tam kalkıp kapıya gelince kapıdan sesler gelmeye başladı. Bu sesler bir hayvan ulumasına benziyordu. "Bir kurt olabilir. Buralarda bolca var." dedi Hikmet. Ozan da hafiften telaşlandı. Ardından Hikmet devam etti:
-Kapıyı iyice kitleyeceğim. Gece kendi odanın kapısını da kilitle. Ne olur ne olmaz.
-Tamam.
-Ayrıca korkmana gerek yok. Buralar ıssızdır, kimse yoktur. Bu yüzden de kurtlar için iyi bir yer.
Ozan'ın korktuğunu sezen Hikmet onun korkusunu indirmek için kendi başından geçen hikayeleri anlatmaya başladı.
-Biliyor musun, küçükken ben de senin gibi kurtlardan çok korkardım, dedi Hikmet sofraya otururken. Sonra devam etti:
-En ufak bir kurt sesinde bile battaniyemi yüzümü örtene dek çekerdim. Ah o günler. Sonra büyüyünce babamın ne kadar cesur olduğunu öğrendim. Bir keresinde yanımda bir kurt öldürmüştü. Tam 2 taneydiler. Biri önümüzden çıkmıştı. Biri de onun arkasındaydı. Öndeki kurt ilk hamlesini yapmaya yeltenince babam yanındaki silahı alıp kurta 2 el ateş etti. Hatta o silah şu an arkandaki duvarda asılı olan silah.
-Vay be. Demek o silah.
-Evet, dedi Hikmet. Ardından devam etti:
-Babamın vurduğu kurt bir anda yere düştü. Diğer kurt da irkilip uzaklaşmaya başladı. Tabii bu babamın bana anlattıkları. O esnada ben eve doğru koşuyordum. Ama korktuğumdan değil ha. Babam demişti.
-Hahah. Haydi canım oradan. Daha baban demeden kaçmaya başlamışsındır sen, dedi Ozan alaycı bir ses tonuyla.
-Nereden anladın ya. Neyse. Yemeklerimiz de bittiğine göre artık yatabiliriz.
Ozan yatağına doğru yavaş adımlarla yürürken evin rutubet dolu kokusu burnunu sarıverdi. Cidden çok rutubetliydi. Tam kapısını kapatacakken gözüne o silah ilişti. Odadan çıktı ve silaha doğru yürümeye başladı. Silahın yanına geldiğinde ilk fark ettiği şey çok fazla büyük olduğuydu. Biraz fazla büyük, yanında çiçek deseni olan ve yarısı ahşap değişik bir silahtı. Sadece iki yerinden duvara asılıydı. Eline almak istedi. Zaten çiviyle çakılmamıştı. Elini almak için uzattı. Bir anda gelen kurt ulumasıyla korkan Ozan hızla yatağına koştu ve battaniyeyi üzerine örttü. Yatağı çok kötüydü. Bir yanda çıkmış teller, öbür yanda da çıkmayı bekleyenler. Gece gerçekten soğuk ve çetin geçecekti. Aklında yüzlerce şey olan Ozan, gözlerini yavaşça kapadı ve kendini uykuya teslim etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLİK GERÇEKLER
RandomBabası ve annesini yitirmiş bir çocuğun hikayesi..................... mi?