"Acılarım büyüttü beni."
Tüm hayatını oğlu Hayri için yaşamış olan bir anne. Kocasını kaybettikten sonra yaşam enerjisini oğlundan bulan bir anne. Oğlu yaşasın diye evden kaçan bir anne.
Nota tekrar tekrar baktı. Neredeyse 10 dakika boyunca oğlunun adını okudu. Zor da olsa kalkmaya çalıştı. Yüreğindeki acı bacaklarına vurmuş, yürümekte güçlük çekiyordu. Nota son kez baktı. Ardından yırttı ve yere attı. Ozan bağırıyordu evin içinden:
-Sevim teyze! Odunları getirdin mi? Ben çok üşüyorum!
Sevim teyze hemen eline birkaç tane odun parçası aldı. Cesetlerin üzerini tekrar kapattı ağlayarak. Kömürlükten çıktı ve kapıyı kapattı. Hayatı, yaşamı son 30 dakikada kararmıştı. Gözyaşlarını sildikten sonra evin içine girdi.
-Sen çok mu üşüdün bakayım?
-Evet.
Sevim teyze sobayı yaktıktan sonra Ozan'ın yüzü güldü. Ona bakan Sevim teyzenin yüzü pek de güzel değildi. Ozan anlamasın, üzülmesin diye yüzüne yalandan bir gülümseme oturttu. Hızlı adımlarla lavaboya doğru ilerledi. Kapıyı açtı ve içeri girdi. Üzgündü. Son 3 gündür bir katille kalıyordu. Aynı evde. Üstelik, o oğluydu. Kendi öz ve öz oğlu. Bu gerçeği düşünmek beynini ve bedenini çok yoruyordu. Elini ve yüzünü yıkarken istemsizce ağlamaya başladı. Havlu ile kurulandıktan sonra lavabodan çıktı.
3 GÜN SONRA...
Ozan sabah kalkmış, oyun oynuyordu. Sevim teyze ise saat 10 olmasına rağmen hala yatağında uyumanın derdindeydi. Uykusu olmasa bile kıvranıyor, dönüp duruyor ve aynı zamanda da gözüne çarpan yakıcı güneş ışığını üzerine yorgan atarak engellemeye çalışıyordu. Ozan artık sıkılmış ve acıkmıştı. Tabii o hala Hayri abisinin bir katil olduğunu bilmiyordu. Bir de Hayri abinin nerede olduğunu merak ediyor, onun için dua ediyordu.
Saat 11 olmuş ve güneş artık tepeye yaklaşarak sıcağını ve yakıcılığını artırmaya başlamıştı. Ozan ise daha da sıkılmış ve televizyon açmıştı. Sevim teyze daha fazla dayanamayarak uyanmak zorunda kaldı. Saate baktı. Geçti. Odanın içi çok güneşli ve sıcaktı. Bu günlerde böyle havalar pek de hayra alamet değildi.
Ozan Sevim teyzeyi görünce sevindi ve hemen yanına koştu.
-Açım, dedi.
-Dur oğlum, dur. Önce kahvaltıyı hazırlayayım.
-Tamam.
Sevim teyze elini yıkayıp kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Ozan ise televizyon izlemeye devam etti. Kendi evlerinde izlediği kanallardan çoğu Sevim teyzenin tarih öncesinden kalma televizyonunda yoktu. Sevim teyze kahvaltıyı çeşit çeşit hazırlarken birden kapı sesi duyuldu. Gelen kişi komşusu Mehtap'tan başkası değildi. Sevim teyze Mehtap'ı sever, sayardı. Aynı zamanda Mehtap, Hayri'nin sevdalısıydı. Sevim teyze kapıyı açtı. Karşısında Mehtap'ı görünce sevindi. Kaç gündür ne arayan vardı, ne de soran. Mehtap korkmuştu ama bir o kadar da meraklıydı. Hayri için geldiği apaçık ortadaydı. "Kaç gündür gelmeyince merak etti herhalde" diye düşündü Sevim teyze. Sevim teyze içeri buyur etti. Mehtap tedirgin adımlarla eve girerken Hayri'ye bir şey olacak korkusunu taşıdığı yüzünden belli oluyordu. Yine de belli etmemeye çalıştı.
-Nasılsın Sevim teyze?
-İyidir. Geçip gidiyor işte günler, hayat, İNSANLAR.
Mehtap Sevim teyzenin konuşmasına kuşkuyla yaklaşmış ama bir o kadar da acımıştı.Ozan gelenin Mehtap olduğunu duyunca garipsedi. Ozan, Mehtap'ı çok iyi tanırdı. Mehtap, Ozan'ın haylazlıklarından az çekmemişti. Kimi zaman yumurtasını çalar, kimi zaman çamaşırını. Küçüktü o zaman. Tek isteği oyundu. Mehtap uzun bir süre sessiz kalınca Sevim teyze konuşmasına devam etti:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİLİK GERÇEKLER
RandomBabası ve annesini yitirmiş bir çocuğun hikayesi..................... mi?