8 -Huzur-

218 15 11
                                    

3 GÜN SONRA

Abim Kuzeyi almaya gitmişti. Onu önce kendi evine bırakacak ardından da bize getirecekti. Ona saatlerce yalvardığım halde dinlememişti. Yüzüne bakmaya cesaretim yoktu. Tek umudum Kuzeyin beni görmek istemediğini söyleyip bize gelmemesiydi. Büyük ihtimal istemeyecekti ama abim salağı zorla getirecekti.

Evde Yarenle ben vardım. Babamlar çoktan çıkmıştı. Odamda oturmuş tırnaklarımı yemekle meşguldüm. Karnımdaki ağrı beni yalnız bırakmamıştı. Kulaklarım her an kapı zilini duymaya hazırdı. 2 saat olmuştu. Neden gelmemişlerdi? Tamam. Gelmeseler daha iyiydi aslında. Ama gelmelerini istiyordum. Hem de deli gibi. Çok mu özlemiştim?

Her şeye hazırlıklı olmam gerekirdi. Yüzüme bakmayacaktı, konuşmayacaktı, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Bencildim, bu durumda bile o delikten çıktığı için şükretmem gerekirken benimle konuşmasını istiyordum. Açgözlüydüm, konuşması yetmezdi bana. Eskisi gibi olmak istiyordum.

Olmayacaktı.

Kapı zilini duydum. Karnımdaki ağrıyı tekrar ve daha şiddetli hissetmeye başlamıştım. Korkuyordum. Yüzüme bile bakmayacak olmasından, beni görmezden gelecek olmasından korkuyordum. Zil sesi nihayet kesilmişti, Yaren kapıyı açmış olmalıydı.

Bir ses duyma umuduyla kulak kesildim ama ses falan yoktu. Karnımdaki ağrı dayanılmaz olmuştu. Lavaboya gitmem gerekiyordu. Neyim vardı benim?

Koltuğumdan kalkarak odamdaki lavaboya koştum. Sanki her an ben ayaktayken birisi odaya gelecek gibiydi.

Öyle olmadı. Çıt yoktu. Suyu açtım, boşa akarken aynadaki yansımama baktım. Acizliğim yüzümden okunuyordu. Örgülü saçlarımı geriye atıp yüzümü yıkamaya başladım. Soğuk su yüzüme değdikçe rahatlıyordum sanki. Yüzümü kurulamadan kapağı kapalı olan klozetin üstüne oturdum.

Aşağı inmeliydim. Ne zamana kadar saklanabilirdim ki? Korkak gibi davranmak bana tamamen aykırıydı. Ama korkuyordum. Birisi gelip Kuzey seni çok özledi dese koşa koşa gidecektim. Ama hayal kırıklığı yaşamaktan korkuyordum.

Yapacaktım. Aşağı inecektim. İnmeliydim. Kendimi içten içe cesaretlendirip kalktım. Kapıyı açtığımda koltukta oturan Kuzeyi gördüm.

Kuzey Kara.

Gözlerini gözlerime dikmişti. Yüz ifadesi bomboştu. Hiçbir şey anlaşılmıyordu. Yüzüne dikkatlice baktığımda zayıflamış olduğunu fark ettim. O pis yerde mi olmuştu bu? Yoksa biz ayrıldıktan sonra mı? Ne olursa olsun, ikisi de benim eserimdi.

Karnımdaki ağrı durulduğu yerden tekrar harekete geçmiş, ağrıdan çok midemi düğümleyen bir yumru halini almıştı.

Hala gözlerime baktığını fark ettiğimde, hızlıca kendi gözlerimi kaçırdım. Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemediğimden saçma hareketler yapıp duruyordum. En sonunda saniyelik bir kararla yere mühürlenmiş olan ayaklarımı hareket ettirip karşısındaki küçük parmak koltuğuma oturdum.

Ellerimi nereye koyacağımı bilemediğimden ikisiyle eteğimin dantelini tutmuştum. Gözlerim odamla uyumlu olan halılara kaymış, desenlerini inceliyordu. Başım öne eğikti.

Gözyaşlarım gözümün içinde dışarıya çıkmak için savaşıyordu. Ama bu sefer gereğinden fazla kendimi sıkmıştım ve gelen yaşları içime geri itiyordum. Kendimden beklemediğim başarılardı bunlar.

“Nasılsın?” bu soruyu beklemediğimden gözlerim halıdan onun yüzüne çevrilmişti.

“İyiyim sen nasılsın?” sesimi düzgünce çıkarabildiğim için kendimi tebrik etmeyi bir köşeye yazmalıydım.

Kimseye GüvenmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin