4 -Geçmişin İzleri-

341 15 8
                                    

Dün olanlar beni çok yıpratmıştı. Her ne olursa olsun benimde bir yaşamım vardı. Evet dışarıdan gözüktüğü gibi harika değildi ama kendimi yiyip bitirmenin hiçbir faydası olmayacaktı. Ne Irmakı geri getirebilirdim ne de Kuzeyin katil olduğu gerçeğini değiştirebilirdim.  Artık başka şeylere yönelmeliydim. Irmak’ın katili bunmuştu. Bunları düşünmeyecektim.

Sabah kalktım. Bugün yeni bir başlangıç yapacaktım. Mavi eteğimi üstüne de beyaz bir gömleğimi aldım ve giydim. İçimden gelmiyodu fakat bir yerden başlamam gerektiğini kendime hatırlatıp durmam benim iyiliğimeydi. Çok değil 1 ay sonra alışırdım.

 Sabah kahvaltısı için aşağı indim. Düşüncelerimi Irmak ve Kuzeye değil sevgili aileme yöneltmeye hazır olmasam da iyi yanım bir yerden başlamam gerektiğini hatırlatmaya başlamıştı bile. Kabul.  Başlangıca göre bu iyi bir durumdu

Yemek odasındaki uzun yemek masasının bir başına babam, diğer başına annem oturmuştu. Babamın olduğu tarafa oturdum. Bu babamı daha çok sevdiğim anlamına gelmezdi. Bana yakın sandalye o taraftaydı yani tamamen benim üşengeçliğimden kaynaklanan bir durumdu.

 Babam yeni iş projesinden bahsediyodu anneme. Tabiki dinlememiştim sadece bir iki cümlesiyle bunu anlamak yeterliydi.  Birden babamın telefonu çaldı. Kahvaltıda telefon açmazdı. Meşgule atardı veya sessize alırdı. Bu sefer açtı. Önemli bi telefon olmalıydı. İşte ilgimi çeken buydu. Söylediği sözlerden kim olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

“Kahvaltımı bölmeme değecek bir şey söyle – Sen ciddisin – Peki istediğin herhangi bir şey varsa hazırlık yaptırayım – İyi yolculuklar.” Abim geliyodu. Tahmin ediyodum geleceğini. Irmakın ölümünden sonra orada durması beklenmezdi zaten. Annem de benim gibi çok sevdiği oğlunun geleceğini tahmin etmişti.

“Ne zaman geliyomuş” bir insan bu kadar mı belli ederdi oğlunun gelmesinden memnun olmadığını? Benim yanımda yapması hiç hoş değildi. Zaten bana onların yaptığı ne hoş geliyodu ki?

“Yarın” işte bu harikaydı. Hem annem hem babam olmaya çalışan ve benim kanımdan olmayan abimin gelmesi beni bu ruh halinden kurtarabilirdi belki…

“Erken değil mi” oda seni görmeye bayılmıyodu zaten anneciğim demek istedim ama çenemi kapattım. Zamanı değildi.

“Ne diyim gelmesin mi diyim Nermin? O bizim oğlumuz her ne kadar öz olmasa da oğlumuz. Bunu kafana sok” işte bu çıkışı babamdan beklemiyodum. Aslında kimi daha çok sevdiğim tartışılabilirdi. Sevmek yanlış bi kelime sanırım. Kimden daha çok nefret ettiğim tartışılırdı daha iyi dururdu.

“ İkide bir şunu hatırlatıp durma. Neyse ben haber veriyim de hazırlıkları yapsınlar” deyip dizindeki kumaşı-peçeteyi-aldı ve dudağının kenarını silip masaya bıraktı. Sonrada kalkıp gitti.

 Babamla yalnız kalmak istemediğimden bende kalktım ve odama çıktım.

 Gözde’yi arasa mıydım? Kesinlikle. Nasıl olup olmadığı hakkında hiçbir fikrim yoktu ama en son görüştüğümüzde benden pek  farkı yoktu. Kaç gündür benim aramamı bekliyodur o beni arayamayacağı için Gözde’yi aradım. 2. çalışında açtı. Bu da bir gelişmeydi.

“Çağla? Kaç gündür aramanı bekliyodum” içimden ona küfürler ettim. Şu gerizekalı hareketleri bi türlü bırakamamıştı. Bu durumda bile aramıyodu. Bi gün arasan geberir misin aptal?

“Aradım işte. Nasılsın” açıkçası iyiyim demesini beklemezdim ama yanıldım.

“ İyiyim. Buluşalım mı” yine de çok kuru bi ‘iyiyim’di.

“Yarın bize gel” konuşma çok mu resmiydi? Tamam bebeğimlerin havada uçuşması saçma olurdu ama yine de çok mu mesafeliydi.

“ Olur kaçta”

Kimseye GüvenmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin