15. Bölüm

4.6K 220 1
                                    

     İçeri giren bu ilginç tiple beraber bütün başlar ona çevrilmişti. Herkes kendini Rory ve Tony'nin ufak gösterisine o kadar kaptırmıştı ki kimse kapıdaki beş adamın nereye gittiğini ve dilencinin buraya kadar gelmeyi nasıl başardığını anlamamıştı. Layla bile kocaman açtığı gözleriyle adama bakıyordu. Birkaç yıl boyunca burada yaşamış olmasına rağmen Tony'nin izni olmadan tuvalete bile gittiğini hatırlamıyordu. Deli görünümlü bir adamın bunca korumayı aşmasına imkan yoktu. Tabii o düşündüğü kişi değilse...

      Tony şaşkınlık dolu bir ses çıkardı. Partinin en eğlenceli kısmına gelmişken eğlencesini bozan bu lanet herif de kimdi? Bu patavatsızlığının bedelini cehennemde şeytana komşu olmakla ödeyecekti. Ancak önce bitirmesi gereken bir işi vardı ve işlerini yarım bırakmayı hiç sevmezdi. Adam içeride serbestçe dolanır ve var olduğunu söylediği kedisini çağırırken görevinin bilincinde olarak arkasına dönmeye yeltendi. 

     Rory aniden hareket ederek kadının tüm planlarını bir anda bozdu. Tony'nin arkasına geçerek ellerini sıkıca tuttu ve uzun kollu tişörtünün bileğindeki kınında duran ufak bıçağı çekerek kadının narin beyaz boynuna bastırdı. O sırada cam tavan içeri doğru kırıldı ve her delikten içeri polis yağmaya başladı. Tony'nin adamları bir bir yere yıkılır veya silahlarını atarken Tony'nin kendisi önce kaskatı kesildi, sonra kahkaha atmaya başladı. Rory ve o tam ateş hattında duruyorlardı. Mafya ve polis bulabildikleri her koruyucu kalkanın arkasına saklanmış karşılıklı ateş ediyorlardı. Kurşunların biri Tony'nin başına o kadar yakın geçti ki kızıl saçları havalandı. Başlarını eğerek bir köşeye kaçtılar ve ateş hattından çıktılar. 

     Saklandıklarını düşünüyordu ki Tony'den tam soluk borusunun üzerine yediği dirsek darbesi üzerine iki büklüm oldu. Beklenmedik güçteki darbe tüm soluğunu kesmişti. Boğazı ve genzi lav yutmuş gibi yanıyordu. Aşağılık fahişe. Bu fırsattan yararlanıp elinden kaçmıştı. Rory gözlerine dolan yaşları geri gönderdi. Sesli bir şekilde küfrederek silahını çekti ve gördüğü her mafyaya kurşun yağdırmaya başladı. 

    Layla'nın neler olduğunu anlaması biraz zaman almıştı. Bir an Tony'yi ayak üstü Rory'yi yerken midesi bulanarak izliyordu, bir an sonra ise dilenci üzerine atlayıp saklanması için onu çekiştiriyordu. Aklını toparlayınca adamın kollarında kıvranmaya başladı. Adam onu çoktan Tony'nin yaslandığı devrilmiş masanın arkasına çekmişti bile. Layla ona vuruyor, uzaklaşmaya çalışıyordu. 

"Kıpırdanmayı keser misin artık?" Bu ses... Adamdan gelen bu sesi tanıyordu. 

Şaşkınlıkla "Alec?" diye sordu gözlerinin içine bakarak. İnanamıordu o olduğuna. O kadar iyi saklamıştı ki kimliğini kendi karısının bile tanıyacağından şüpheliydi. Sahip olduğu gümüş gözleri o kadar nadirdi ki onların ele vereceğini düşünürdü. Oysaki Alec lens takmıştı. Sıcak bir çikolata kahvesi olmuştu gözleri. Layla kendi rengi kadar olmasa da kahve gözlerin de ona çok yakıştığını düşündü.  

     Alec sırıtarak sahte sakalını ve peruğunu çıkardı. Sanki Layla'nın gözleri önünde on kat gençleşmiş gibiydi. 

"Sürpriz!" diye şakıdı. Layla onun böyle bir anda bile neşesinden hiçbir şey kaybetmediğini fark edince kahkaha atma isteğine yenildi ve gülmeye başladı. İkisinin tam arasında tahta masaya saplanan kurşun dikkatlerini toplamasına yardım ederek nerede olduklarını hatırlattı. Alec de silahını çıkardı ve karşı saldırıya geçti. 

     Layla orada saklanırken Alec sürekli birilerine ateş ediyordu. Oyun merkezlerinde tepelerine sopala vurulan köstebekler gibi başını çıkarıyor, tetiği çektikten sonra yeniden saklanıyordu. Layla Rory'ye neler olduğunu merak ediyordu. Çatışma başlayalı ne kadar olmuştu? Beş dakika? On? Belki yarım saat. Hiçbir fikti yoktu. Kalbi göğüs kafesinde hızla atıyor, korku yılan gibi sinsice damarlarında dolaşıyordu. 

     Yan taraflarında saklanan bir polisin kanlar içinde yere yığılışını dehşet dolu gözlerle izledi. Genç polisin yerde acılar içinde kıvranan bedenine bakıyordu hala. Fakat gördüğü o değildi. O adamda Rory'nin yüzünü görüyordu. Alec'in yüzünü. Ve Noah'nın. Orada yatan onlardan biri de olabilirdi. Ve tek suçları onu hayatlarına kabul etmekti. Layla kendini ve onları içine attığı pisliğin boyutlarını şu ana kadar tam olarak anlayamamıştı. Göz yaşlarının gözlerine hücum ettiğini hissetti. O sırada Alec yüksek sesle biri dizi küfür sıralayarak dikkatini ölen polisten çekti. 

      Alec başını uzatıp etrafını kontrol ettikten sonra fırlayarak kurşunların arasın atladı. Layla bunu yapmasına neden olan şeyi görmek için yavaşça başını çıkardı. Sahneden çıkarabildiği kadarıyla Tony bir kez daha Rory'nin elinden kurtulmuş, çıkışa doğru kaçıyordu. Ve yaralıydı. Rory de onun peşinden gitmek için atılmış ama oraya ulaşamadan kurşun yağmuru altında kalmıştı. Alec'le sırt sırta gelip karşılıklı ateşlere cevap veriyorlardı. 

     Layla gözüne takılan bir hareketle korku dolu bakışlarını Tony'ye çevirdi. Kadının yüzünde korku, en azından endişe veya acı görmeyi beklerken o sırıtıyordu. Ölümcül bir sırıtıştı bu. Üstelik elinde bir silah vardı. Yaralı olduğunu tahmin ettiği kolunu yavaşça yukaru kaldırdı ve tek gözünü kapatarak nişan aldı. Layla bakışlarını takip ederek nereyi vuracağına baktı. Düşünmesine fırsat kalmadan bedeni kendiliğinden harekete geçti ve saklandığı yerden çıkarak  Rory ve Alec'in hiçbir şeyden habersiz sırt sırta durdukları noktanın önüne koştu. Tony'nin patlayan silahının sesi ona zamanında yetişemeyeceğini fısıldasa bile başarmıştı. Boynundaki şiddetli acı bunun kanıtıydı. 

     Son bir gayretle başını çevirip bembeyaz olmuş yüzü ve korkudan küçülmüş gözleriyle ona bakan Rory'ye gülümsedi. Birden her şey netliğini yitirdi. Dünya dönmeye başladı. Bacakları onu taşıyamayacak kadar zayıftı. En azından aşık olduğu adamı ve değer verdiği bir ajanı kurtarmıştı. Dünyası karanlığın en derin noktalarına doğru batarken yüzündeki ufak gülümsemeyi korumayı başarmıştı. 

     Her şey yavaşlamıştı. Dünya ağır çekimde hareket ediyordu. Layla sonbaharda dalından düşen bir yaprak gibi yere düşüyordu. Rory kımıldayamıyordu. Sadece izliyordu. Beyni kendi içinde bir geri dönüş yaşıyordu. Yere yıkılan Adrianna'ydı sanki. Kendini Layla'yı vuran sürtük için feda eden Adrianna... Bir anda gerçeklik geri dönd. Rory elindeki silahı atarak kızın yanına koştu. Başının üzerinde ızıldayarak yol alan kurşunların en ufak bir önemi yoktu. Bu sefer de olamazdı. İmkansızsdı. Layla'yı da kaybetmeyecekti. İzin veremezdi. 

     Hiddetle gözlerini kaldırdı ve onu vuran kadına baktı. Tony kanlar içinde yerde yatıyordu. Karnı kanla kaplıydı. Başını kaldırdığında silahını ona doğrulmuş Noah'yı gördü. Tony'nin bayıldığına emin olduktan sonra o da koşarak yanlarına geldi. Kurşunlar susmuş, iyiler savaşı kazanmıştı. Ama Rory her şeyini kaybetmiş gibi hissediyordu. Kızın boyunundan oluk oluk akan kan hem Layla'yı hem Rory'yi hayattan koparıyordu. Genç adam ne yapacağını bilmiyordu. Başka bir yerinden vurulsa turnike yaparak daha fazla kan kaybetmesini önlerdi. Ama boyunda ne yapabilirdi ki? Turnike soluğunu keserek onu daha çabuk bir ölüme sürüklerdi. Şimdiden yüzü kireç gibi bembeyaz olmuştu. Tanrım ne olur, bu sefer de olmasın.

     Alec de yanlarına geldi. Noah üzerindeki gömleği çıkarmış Layla'nın boynuna bastırıyordu. Ancak kanı vücudunu o kadar hızlı terk ediyordu ki gömlek çoktan sırılsıklam olmuştu. 

"Alec! Çabuk tişörtünü ver bana!" Noah endişeyle ona bağırırken Alec çoktan işe koyulmuştu bile. Noah dikkatli bir şekilde Layla'yı kucaklayarak ayağa kalktı. O kızı tutuyor, Alec de tişörtünü yaraya bastıyrıyordu. Donmuş gözlerle yerdeki kanın çokluğuna bakan Rory'yi orada bırakarak dışarıda bekleyen sağlık ekiplerine doğru koşmaya başladılar. 

     Rory'nin zihninde şimşekler çakıyordu. Bunun olduğuna inanmak istemiyordu. İmkansızdı. Ama olmuştu. Bir an önce kendine gelmeliydi. Bunu yapabileceğinden emin değildi. Gözleri görmeye başlayınca üçünün de orada olmadığını fark etti. Layla! Onu bulmalıydı! Koşarak deponun dışına çıktı. Layla'yı bir sedyeye yatırmış sağlık aracına bindiriyorlardı. Noah da onunla gitmek için arabaya doğru bir hamle yaptı. Ancak Rory çoktan yetişmişti. Boğazından tutarak Noah'yı geri çekti ve araca binerek kapıyı kapattı. Noah bir yandan öksürür bir yandan da öfke endişe dolu gözlerle onlara bakarken ambulans son hızla hastaneye doğru yola çıktı. 

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin