7. Bölüm

7.3K 264 1
                                    

"Ama bana emir vermeye kalktı!" Rory iç çekti. Son bir saattir aynı şeyi tartışıyorlardı. 

"Tanrım, daha kaç kez söylemem gerekiyor. O senin patronun, tabii ki sana emir verecek." Layla daha ilk günden işten kovulmuştu. Patronu Bay Gilbertson biraz ters bir adamdı ancak çok iyi biriydi. Gerekli olmadıkça kimseye bağırmazdı. Rory oraya vardığındaysa Layla'yla birbirlerine delirmiş gibi bağıryorlardı. İkisinin de yüzü kıpkırmızıydı. Bay Gilbertson'ı zor sakinleştirmiş, Layla'nın çenesini zor kapatabilmişti. Zavallı adamın yüzü kıpkırmızı olmuş, biraz sonra kalp krizi geçirecekmiş gibi duruyordu. Defalarca kez özür dileyerek kızı oradan çıkarmıştı. Şimdi de ufak bir kafede oturuyorlardı. 

"Patronum olması dallamanın bana emir verebileceği anlamına gelmez. Hem-" Rory araya girdi.

"Patronun olması sana emir verebileceği anlamına gelir." Layla onu dinlemeden devam etti. 

"- başlarım onun verdiği paraya. O bardağı almak için her seferinde iki basamak çıkmak zorunda değilim, ne olur sanki kullanılmayan ıvır zıvırları oraya tıkıp bardakları alta koysam?" 

"Aahh!" Rory başını ellerinin arasına alıp sıkıştırdı. Tanrı aşkına, tanışalı üç gün olmamıştı, daha şimdiden evli çiftler gibi kavga ediyorlardı. "Seninle nasıl başa çıkacağım ben?" 

"Neden bu kadar istiyorsun ki bunu?" Genç adamın gözlerinde yoğun bir ifade belirdi ancak cevap vermedi. 

"Akşam yemeğe davetliyiz." Kızın gözleri kocaman oldu.

"Kim, nereye? Benim de gelmem şart mı?" 

"Amaç seninle tanışmaları zaten. Dinle, onlar benim için çok değerliler ve seninle tanışmak istediler. Ortaklarım ve aileleri." Layla'nın yüzüne korkmuş bir ifade yerleşti. "Endişelenme, kimseyi dışlayamayacak kadar dost canlısıdırlar. Hele çocuklara bayılacaksın." 

Kız uzun bir süre sessiz kalınca Rory ortamı yumuşatma ihtiyacı duydu. 

"Susmanı sağlayacağını bilseydim çok daha önce teklif ederdim yemeğe gitmeyi." Kız gülerek hafifçe omzuna vurdu. 

      Yüzü gülümsüyor olsa bile içinde bir şeyler sızlıyordu ki bunun kalbi olduğunu asla kabul etmeyecekti. Aslında vicdanıydı sızlayan. Kalbi gibi ona oldukça yabancı bir şeydi. Rory belli ki bu insanları çok seviyordu ve şimdi onlarla tanıştırmak istiyorlardı. Ancak bunu yapmak istediğinden hiç emin değildi. Bugün iyiydi, yarın iyiydi ancak ondan sonra? Eğer aradığı kanıtı bulamazsa... Birlikte bir geleceği ummaya hakkı var mıydı? 

***

"Yeter artık, üzerindekilerle oynayıp durma. Kırıştırdın bütün her şeyi." 

Mendozalar'ın evinin önünde dikiliren bugün Layla'nın kötü gününde olduğunu düşünüyordu. Sabahtan beri ona bir laf anlatması için defalarca kez tekrar etmesi gerekiyordu. "Onlar kimseyi dış görünüşüne gire yargılayacak türde insanlar değiller. Göreceksin. Sadece sakinleş. Gayet iyi görüüyorsun." Layla derin bir nefes aldı. Rory'ye bakarak başını salladı ve zile bastı. Bir saniye sonra Chantal'ın gülümseyen mutlu yüzü kapıda göründü. 

"Zile ne zaman basacağınızı merak ediyordum doğrusu." Rory sırıttı.

"Şey, sanırım fark etmeden bir elektrik akımının ortasında kalmışız. Gerginliği atmamız biraz zaman aldı." Layla kadına gülümsedi ve çaktırmadan Rory'nin beline çimdik attı. 

"Orada öyle dikilmeye devam ederseniz çöpü elinize verip sizi göndereceğim sanırım." 

"Alec!" Chantal kocasının lafı üzerine şok olmuştu. Alec onu umursamadan ortağına sırıtmaya devam etti. 

OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin