Ek Bölüm

4.2K 260 4
                                    

Okurken bu parçayı dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur. Tate'in söylediği şarkı aynı zamanda. http://www.youtube.com/watch?v=maAyfcO-X3k

     Dışarıda kar son şiddetiyle yağarken ne güzeldi sevdiklerine sarılarak sıcacık yatağında uzanabilmek. Kollarında onun sıcaklığıyla canlı olduğunu derinden hissedebilmek… Parmak uçlarında minik kalbinin hızlı atışlarını duyumsayabilmek… Cennet dedikleri yer yatak odalarına saklanmış olmalıydı.

“Mükemmel bir şey, öyle değil mi?” diye fısıldadı Diana yavaşça. Bakışlarını yukarı çevirerek dünyanın en mükemmel varlığını göğsünde uyutan adamın yakışıklı çehresini izledi. Altın rengi gözlerinin içindeki insanın içini ısıtan kahverengi beneklerin titreyişine daldı. Dağılmış kum rengi saçlarının ve aynı renkteki birkaç günlük sakalının kalp atışlarını hızlandırmasına izin verdi.

“En az senin kadar mükemmel.”

     Diana kocasından ufak bir öpücük çaldı. Uzamış sakalları tahrik edici bir biçimde yumuşacık, pürüzsüz yanaklarını gıdıkladı.

     Milyar dolarlara sahip zengin bir kadın olabilirdi; ama en büyük zevki kocasının öpücükleriydi. Kısa bir süre önce bu inanılmaz adamı neredeyse kaybedeceği o an aklına gelince hüzünlendi. Hala saklıyorlardı o bıçak ve gülü. Bir anı, bir hatıra ve aşklarının en büyük somut simgesi… Yada bir ay öncesine kadar öyleydi. Şimdi o simge babasının sıcak, sert ve sevgi dolu göğsünde uyuklamakla meşguldü.

“Bunu bir hakaret olarak mı almalıyım?” diye sordu büyüklük taslayarak. Tate ciddi bir yüzle başını yukarı kaldırdı. Sanki kurduğu hayali görmek ister gibiydi hali.

“Şimdi sen bunu hakaret olarak alsan, alınsan, her zaman şikayet ettiğin o aptal hormonların yüzünden ağlamaya başlasan… Ve birden ben çıksam ortaya. Ama Superman gibi ‘Ben gay’im!’ diye bağıran bir kostümle değil. Her zaman bayıldığını söylediğin o siyah takımlarımın biriyle. Gerçi damatlığım da aynı işi görebilir. Neyse, sen içeride ağlarken birden dışarının soğuğu üzerine gelse. Her milimine taptığım o harika bedenin ufak bir titremeyle sarsılırken şaşkınca başını kaldırıp bana baksan. Sen kollarımda ağlarken ben seni teselli etsem. Ilık, kadınsı kokunun üzerime sindiği o anlarda sevgimizi bir de sevişmeyle mühürlesek. Bu durumda evet, kesinlikle hakaret olarak algılamalısın söylediklerimi.”

     Diana gülmemek için dudaklarını ısırıyordu. Yaptığı bu hareketin Tate’i ne kadar tahrik ettiğinden bir haberdi. Hiçbir haber vermeksizin yatağın soğuk yüzeyine yasladığı buz gibi olmuş elini kocasının ensesinden içeri soktu. Tate’in sıcacık vücudu bu habersiz darbeye karşı savunmasızdı; kocaman bedeni titremeyle sarsıldı.

“Seni alçak, işgüzar adam. Demek benden bu şekilde yararlanmak istiyorsun.”

      Tate kötü kötü karısına baktı. Alacağı intikamın acı olacağı alev alev yanan gözlerinden okunuyordu. Diana korkması gerektiğinin farkındaydı. Nedense canı korkmak istemiyordu. Bunun yerinde gülümsemesini genişleterek kocasına sırıttı.

“Harika. Çocuğu uyandırdın işte. Ne biçim annesin sen böyle?” Tate bilmiş bilmiş cıklayarak göğsündeki minik kızları Grace’i sakinleştirmek amacıyla okşamaya başladı. Babasının ürpertisi onu uyandırmış olmalıydı. Mızırdanıp hala üzerinde kontrol sağlayamadığı minik başını hareket ettirmeyi deniyordu Grace. Tate pışpışlayarak minik kızını sakinleştirdi ve yeniden uykuya dalmasını sağladı. Diana, Grace’in rahatı bozulmasın diye neredeyse nefes bile almadığından emindi. Belki de bu yüzden bu kadar çok seviyordu bu adamı. Sadece yakışıklı değil, iyi yürekli, merhametli, şefkat dolu ve asla bencil değildi. İşte bu yüzden ona tapıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 07, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşk OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin