4. Bölüm

3.7K 250 2
                                    

    Uzun bir süre suda oyunlar oynadılar. İki arkadaştan çok aşık ergenler gibilerdi. Birbirlerini kızdırmaktan büyük zevk alıyorlardı. Ödülleri de cezaları da hem eğlenceli hem ateşli oluyordu. Diana uzun zamandır bu kadar güldüğünü hatırlamıyordu. Sıradan bir sokak serserisiyle denizin ortasında kahkaha atıyordu. Şirketinin batıyor oluşu aklından tamamen uçmuştu. 

     Sahile geldiklerinde saat öğleni geçiyordu. Şimdi de güneş batmak üzereydi. Zaman sudan daha hızlı geçmişti. İkisi de yorgunluktan ölüyordu. 

"Ama hile yaptın!" diye kıkırdadı Diana vücudunu sıcak kumlara bırakırken. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Büyük ihtimalle pancar gibi kızarmış olmalıydı. 

"Hayır, yavrum, buna güç derler." Tate havai bir tavırla kolunu kaldırdı; yumruğunu sıkarak pazılarını ortaya çıkardı. Onun bu hareketi üzerine kızın kıkırtıları kahkahalara döndü. Tate de ona eşlik etmeden geri kalmadı. Gülüşmeleri içlerinden geliyordu. 

     Genç adam da bedenini onun yanına kuma yerleştirdi. Yan yana batan göğe bakarak uzanıyorlardı. 

"Acıktım." dedi Diana. Başını çevirip erkeğin altın gözlerine baktı. Güçlü bedeni güneş ışığı altında altın gibi ışıldıyordu. Tate gülümsedi.

"Hadi eve gidip banyo yapalım ve üstümüzü değiştirelim. Seni nereye götüreceğimi biliyorum. Ben ısmarlıyorum." 

***

     Eve gelir gelmez ikisi de kendilerini duşlara atmışlardı. Tate dün kullandığı banyoya, Diana da yattıkları odadaki banyoyu kullanmıştı. 

     Tate hemen işini bitirip üstünü giyindi. Hızla dişlerini fırçaladı ve ıslak saçlarını parmaklarıyla düzene sokmaya çalıştı. Boş bir çaba olduğunu biliyordu ama yine de denedi. Küçüklüğünden beri asla şekle girmezdi saçları. Hafif uzamış kirli sakalıyla vahşi bir görüntüsü vardı. Parmaklarıyla çenesini sıvazladı. Şimdi kesmeye gerek yoktu. Sabah hallederdi. 

     Üstüne son bir bakış attı. Altında koyu lacivert kot pantolon, üstüne beyaz bir gömlek giymişti. Gömleğinin paçaları gevşekçe pantolonun içine sokulmuştu. Evet, kabul ediyordu, biraz hile yapmıştı. Tüm sevgilileri onun bu kılıkta karşı konulmaz olduğunu düşünüyordu. Yine de... biraz hilenin kime zararı vardı ki? Aynadaki görüntüsüne son bir kez gülümsedi ve kendinden emin adımlarla merdivenleri inmeye başladı. 

     Diana çoktan hazırlanmış ve aşağı inmişti. Nemli sarı saçlarının perçemlerini ufak bir toka yardımıyla kulaklarının üzerinde tutturmuştu. Üzerinde saçlarına uygun açık sarı, diz üstünde askılı bir elbise giymişti. Yüzünde gram makya yoktu ama zaten güneş yeterince doğal pembelik yaratmıştı. Elbisesine uygun topukluları zaten uzun olan bacaklarını daha da uzun göstermişti. Tate bir an durup yutkundu. Vücudundaki aşağı yönlü kan akışını tersine çevirmek ister gibi derin bir nefes aldı. Diana nasıl oluyordu da aynı anda hem bu kadar masum hem de bu kadar ağız sulandırıcı görünebiliyordu? Kahretsin, çok seksiydi! 

     Yüzün en yakıcı ifadesini yerleştirip arkadan kızın beline sarıldı. Denizde bunu çok yapmıştı. Bir şey diyeceğini sanmıyordu. 

      Ellerini dümdüz karnının üzerinde kenetleyerek ufak vücudunu kendi bedenine bastırdı. Burnunu ensesine sürterken kızın kendine has tatlı kiraz çiçeği kokusunu içine çekti. Bu hareketten gıdıklanana Diana kıkırdadı. Yüzünü Tate'e dönerek ellerini genç adamın kaslı boynunda birleştirdi. Bu halleriyle dans eden sevgilileri andırıyordular. Tabii arka fondaki atmosferin deniz manzarası yerine mutfak olması biraz sinir bozucuydu. 

"Harika görünüyorsun." dedi Tate içtenlikle. Diana'nın minik burnuna bir öpücük kondurdu. Genç kadın sevimli sevimli gülümsedi. 

"Gay'lerin de kadınları beğendiğini duymak güzel." 

"Gay mi?" Tate şaşkınlıkla geri çekildi. Kendini tutamadan kahkaha atmaya başladı. Onun bu tepkisine anlam veremeyen Diana kafası karışmış bir halde sordu. 

"Gay değil misin?" Tate gülmeye devam ederek uzun zamandır içinde tuttuğu şeyi serbest bıraktı. Kızı ensesinden yakaladığı gibi dudaklarını doğal pembe, dolgun dudaklara yapıştırdı. Öpüşü biraz hoyratça, biraz sahiplenir ve çokça da ateşliydi. Kirli sakalı kızın narin tenini gıdıklıyordu. Tate diğer elini Diana'nın biçimli kalçasına götürdü ve yumuşak bedenini kendisine sıkıca bastırdı. Karnına değen sert erkekliğin farkına varan Diana'nın içi titredi. Gözlerini mutlulukla yuman genç kadın kendini ilk öpücüğünün verdiği zevke bıraktı. Tate dilini çok iyi kullanıyordu. Bunu her zaman iğrenç bulacağını düşünen Diana aslında ne kadar lezzetli olduğunu keşfetti. 

     Tate başladığı gibi aniden bitirdi öpücüğü. Dudaklarını çekerek alnını alnına yasladı. Diana'nın gözleri kapalıydı. Yavaşça göz kapakları yukarı doğru hareket etti ve tutkudan kahverengiye yakınlaşmış muhteşem bir çift ela göz altın gözlere kilitlendi. 

"Sen söyle." dedi Tate kızın titreyen dudaklarına doğru. Diana'nın aklı karışmıştı. Neyi söylemesi gerekiyordu? Tate bunu anlamış gibi devam etti. "Gay miyim değil miyim?" 

     Oh, kesinlikle hayır! Bir kızla bu derece ateşli öpüşen bir adam gay olamazdı. Şaşkınlıkla onu tutan güçlü kolların arasından kaçtı. 

"Tanrım, senin önünde sadece iç çamaşırımla gezdim ben!" Yüzü utançla yanıyor olmasına rağmen sesinde öfke ve şok karışımı bir ton vardı. Tate karşısına geçmiş sırıtırken öfkesi tırmanıyordu. 

"Şey, evet. İnan bana kendimi tutmak için harcadığım güç Herkül'de bile yoktur. Bu arada, söylememe izin ver. Hayatımda gördüğüm en güzel göğüslere sahipsin." Diana'nın eli istemsizce göğüslerine gidince Tate dişlerini göstererek sırıtmaya başladı bu sefer. Tanrım ne kadar da beyaz ve düzgün dişleri vardı!

Aklını topla! 

"Seni aşağılık alçak herif!" diye sinirle haykırdı. Sonra birden içi kıskançlıkla doldu. "Çok fazla gördün mü?" 

Tate altın gözlerinde açlık ve muziplik dolu bakışlarla hala göğüslerine bakıyordu. "Ne gördüm mü?" 

Lanet olası zorba! Dikkatini bile vermiyordu!

"Göğüs!" diye haykırdı genç kadın. Bu sefer sesinde öfkeden çok kıskançlık seziliyordu. Bunu fark eden Tate alaycı bakışlarını kadının yüzüne çevirdi. 

"Bu neden umurunda olsun ki?" 

      Yirmi dört yaşındaki ateşli, zengin sarışın Diana Avery sıradan bir sokak serserisine sinirle dil çıkararak hızla odadan kaçtı! Sinirle arabasına doğru yürürken Tate'in dolu dolu attığı kahkahalar hala kulaklarında yankılanıyordu.

***

     Yılın yarısını burada geçiren Tate için nereye gideceğini bilmek kolaydı. Çoğu kişi tarafından tanınıyor olması biraz sorun yaratabilirdi. Kadın onu işsiz güçsüz fakir bir sokaka serserisi sanıyordu. O da bu gerçeği keşfetmesini pek istemiyordu. Burada o güzel bir kız, Tate de basit bir erkekti. Ama eğer kimliğini açıklarsa o koskoca Kiora Holding'in kim olduğu bilinmeyen sahibi, zengin iş adamı Tate Conard, Diana da geleceği pamuk ipliğinde sallanan Avery Holding'in sahibesi olurdu. Bir kere kaçarsa bu arkadaşça atmosferi yakalayamazlardı. Tate bunun olmasını hiç istemiyordu. Diana'yla birlikte kendi gibi olabiliyordu. İşi olmayan, zengin olmayan, sıradan bir insan oluyordu. Mevcut durumdan çok hoşnuttu.

     Elini uzatarak sürücü koltuğuna oturmak üzere olan kızın ela gözlerinin içine baktı. 

"Ben kullanıyorum."

     Diana dudaklarını ısırdı. Şüpheliydi. Araba kullanma konusunda kimseye güvenmiyordu. Omuz silkti. Kaybedecek neyi vardı ki? Hayatında bir kez olsun kendini gerçek bir kadın gibi hissetmek istiyordu. Anahtarları ona fırlattı ve yolcu koltuğuna yerleşti. Tate de gerekli ayarlamaları yaptıktan sonra motoru çalıştırdı ve yola çıktılar. İkisi de az önce yaşanan sahneden bahsetmiyorlardı. Ama Diana için ilk öpücüğünü unutmak o kadar da kolay değildi. Farkında olmadan bir parmağı dudağının üzerine gitti ve yol boyunca orada kaldı.

Aşk OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin