15. Bölüm

124 7 1
                                    

Başıma düştüğüm sırada çok ağır bir darbe aldığım için beyin kanaması geçirmiştim. Yatağımda bağlı olduğum makinaların seslerini duyarak hafif gözlerimi araladım. Herkes camın arkasından bana bakıyordu. Nefes almakta bile zorluk çekiyordum. Burnumda takılı olan hortum beni oldukça rahatsız ediyordu. Konuşmak istedim ama yok ağzımı dahi açamadım. Gözümden damlayan yaşlara engel olamıyordum. Ağlıyordum ama sesim çıkmıyordu. Birden başımda bir sıcaklık hissettim, giderek artıyordu. Hareket dahi edemiyordum. Birden bağlı olduğum cihazın sesinin değişmesiyle bir sürü doktor ve hemşire içeri girdi. Onları duyabiliyor ama tepki veremiyordum. Doktorun birisinin son sözünü hatırlıyorum sadece acele edin komaya giriyor. Kendimi birden çölün ortasında buldum. Güneş okadar çok ışık saçıyor ki; gözlerim kamaşıyordu. Sıcağın etkisini dalga dalga yükselen kumların üzerindeki şeklini görebiliyordum. Çok susadım. Ellerimi dudaklarıma götürdüğümde kuruluktan çatladıklarını fark ettim. Ne işim var benim burda? Ne zaman buraya geldim ben? Etrafta hiç bir yaşam belirtisi yok tek başıma çölün ortasında yapayalnızdım. Elimi başıma götürdüm, off biraz acıyor. En iyisi biraz yürümek belki bir su birikintisi bulurum diye düşündüm. Ayaklarım kumun içinde bata çıka yürümeye başladım. Etraf sıcaktan kavrulurken ayağıma değen kumlar tenimde acı bir yanmaya sebep oluyordu. Bu yakıcı sıcağın altındaysa ben donuyordum, üşüyordum hemde çok ama bu çok anlamsız etraf kavrulurken ben neden üşüyorum. Kimse yokmu diye bağırdım. Sesimi duyan bir Allah ın kulu yokmu? Lütfen yardım edin! diyerek olduğum yere çöktüm. Başımı kollarımın arasına alıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Allah ım bana bir çıkış yolu göster. Bana yardım et gözümden damlayan yaşlar kuma damladığı anda buhar oluyordu. Birden omzumda bir el hissettim. Arkamı dönüp baktığımda üzerinde haki yeşil bir cübbesiyle bembeyaz sakallı bir ihtiyar yüzünden nur akıyor derler ya tamda öyle biri bana bakıyordu. "Kalk kızım Allahın izniyle ben sana yardım edeceğim." Gözlerimi silerek yerimden doğruldum. Siz kimsiniz diye daha sormadan ne söyleyeceğimi sezmiş bir şekilde yüzüme gülümseyip
- Ben sizin eski ev sahibinizim
dedi
-Nasıl yani anlamadım.
-Şöyleki güzel kızım bundan tam 355 yıl önce sizin evinizin olduğu yerde benim evim vardı. Ben orada doğdum büyüdüm ve öldüm.
Tedirgin olmuştum.
-Öldüm derken, ama sapa sağlam karşımdasınız ve yine tatlı bir şekilde gülümsedi. Ton ton dedelere benziyordu. Birden ayaklarına gözüm gitti. Ayakları çok büyüktü. Ben ayağa kalktığımda ayak bileklerimin yarısından fazlası kuma gömülmüştü ama o sanki düz betonun üzerinde duruyormuş gibi hiç batmyordu ve yine ekledi.
-Benim sizin ve amcanın evinin arasındaki boşlukta mezarım var. Sen küçükken hergün gelir üzerime çiçekler koyardın. Sonrada amin derdin sanki bilirmişçesine bende çok mutlu olurdum.
-Siz bir veli bir abidmisiniz? diyebildim kekeleyerek. Yani o boşlukta sizin yatırınız var öylemi?
Evet güzel kızım bunu annende babanda biliyor. Onlara ve eve zamanında musallat olan kötülüklere nasıl engel olmaya çalıştıysam sanada yardım edeceğim.
Nasıl? Diyebildim sadece, belinde sarılı olan kuşağın içinden dışı mavi renk çantalı küçük bir Kur'an ve siyah bir ipin ucuna bağlı olan deri kaplama bir muska çıkarıp bana verdi. Muskayı boynuma geçirdiğim an içimdeki titreme üşüme bir anda geçti. Ilık ılık ısınıyordum. Küçük Kur'an-ı Kerimide sağ elime verdi. Muskanı boynundan hiç çıkarma, bu Kur'an ı Kerimide yatağının baş ucuna as, seni onlara karşı koruyacak, daha güçlü yapacaktır.
Onlar kim?
Sen dediklerimi unutma sadece. Şimdi artık senin geri dönme vaktin geldi Allah yolunu açık etsin dedi. O uzaklaşarak gözden kaybolurken bende bir anda kendime geldim. Hemşirelerin gözünü açtı diye yükselen seslerini duymaya başladım. Doktor yanıma gelerek aramıza geri döndüğüne sevindim diyerek gülümsedi. Beş gündür komadaydın çok korkuttun bizi ama artık bütün tehlikeler geçti. Gülümserken yanağındaki gamzesi belli oluyordu. Çok tatlı bir doktor olduğunu söylemeden edemicem genç siyah saçlı uzun boylu yakışıklı Allah sahibine bağışlasın diye geçirdim içimden, o benimle konuşurken bir taraftan da benim hastane çizelgemi kontrol ediyordu. Birden elimle sımsıkı bir şey tuttuğumu fark ettim. Elime baktığımda o yaşlı amcanın bana verdiği Kur'an olduğunu fark ettim. Boynumu yokladım muska da boynumdaydı. Yaşadıklarımın bir rüya olduğunu düşünmüştüm oysaki elimdeki üzerinde Bismillahirrahmanirrahim yazan çıtçıtlı mavi kılıfı olan Kuran-ı incelemeye başladım gerçekti incelerken kapağının kenarında kalmış olan ince kum taneleri elime dökülmüştü bile....

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin