Nick’den
Bugün onsuz bir sabaha daha uyandığım 478. gün. Uyandığımda aklıma gelen ilk şey yine o. Benden başka herkes atlatmış gibi geliyor.Liam,Amy ve diğerleri… Alıştılar onsuzluğa. Ben de alıştım sanırım.Onun yokluğu hepimizden bir şeyler götürdü.
İçeri dolan gün ışığı yüzümü aydınlatıp,beni kalkmam için zorlarken,yan yatakta Liam uykusunda homurdanıyordu.Ona bakıp gülümsedim.Aslında Liam hergün böyleydi işte.
Onun yokluğu Liam’ı da etkiledi.Amelia’yı da.Asla itiraf etmeselerde ikisininde eskiye dönmek istediğini adım gibi biliyordum.Liam hala çocukluğumuzdaki gibi.Amy de değişmedi onu tanıdığımdan beri.Ama hepimiz etkilendik işte.En çokta ben.
Yataktan kalktım. Kolay olan kalkmamak aslında. Telefonuma baktım üç yeni mesaj.
Eminim Serena’ dandı.Ya da geçen hafta takıldığım kızda olabilir.Ya da… Aklım kız isimleriyle dolduğunda kimden geldiğine emin olamadığım için mesajı açıyorum.Doğru tahmin: Serena.
Telefonu yatağa fırlatıp giyinip dışarı çıktım.Koşu için güzel bir gün.
Merdivenler ve koridor boş .Daha iyi.Çok daha iyi. Sessizlik ve yalnızlık bu aralar sabahları olmasını sevdiğim üç şeyin başını çektiği için sanırım.Merdivenleri tamamlayıp akademinin kapısına yöneldim ve bahçeye çıktım.Akademiden biraz uzaklaştığımda koşmaya ve etrafında turlamaya başladım.Sık yaptığım bir şeydir koşmak. Neden bilmiyorum koşarken daha az düşünürüm ben.
Bir saat sonra bilmem kaçıncı turumu attığımda yorulduğumu fark ettim.Durdum ve soluklandım.Ama dinlenmek için daha iyi bir yer bildiğim kesin:Orman.
Ormana girerken neden tereddüt ettiğimi bilmiyorum.Belki o kız orada olabilir diye sanırım.
Nehrin sesini duyduğumda daha önce oturduğum o ağaca yaklaştığımı anladım.
O kız yoktu.
Nehre yaklaşıp uzanıp terden ıslanmış yüzümü yıkadım.Ayağa kalkıp arkamı döndüğümde ağacın üzerinde dalına batırılmış bi kağıt dikkatimi çekti.Uzanıp kağıdı çektim ve benim için olduğunu anladığım büyük harflerle yazılmış yazıyı okudum:
ZOE’NİN MALIDIR.
Not: Eğer okuyabiliyorsan ukalalığın kendini ispatlamış demektir.
Bu kız gerçekten tuhaftı.Bana çektiği onca nutuktan ve akıllıca ettiği onca laftan sonra bu kadar saçma bir şey yazması onun gerçekten saf olduğunu gösteriyordu.
Yine de okurken gülümsediğimi fark ettim.Aptal kız.Bir sonraki derste onun canını okuyacağı tahmin etmeden birşeyler karalamıştı.Gerçi bir şeyler yazmasa ve bana bağırıp nutuk çekmesede sonuç aynı olurdu.
Ne? Evet yine onu minderde döverdim.Biliyorum bazıları bu yaptığıma öküzlük diyebilir.Ama bu bir ders ve hayat adil değildir.
Ormandan çıktığımda saat dokuzu çoktan geçiyordu ve insanlar çoktan kahvaltı için kafeteryada toplanmıştı.
Kafeteryaya gittiğimde Liam ve Amelia’nın bi masada oturduğunu gördüm.Amelia hararetli bi şekilde bir şeyler anlatırken Liam anlattığı şeye gülüyordu.Büyük ihtimalle onu ciddiye almıyordu.Beni gördüğünde kurtar beni dercesine elini yakasına koyup çekiştirdi ve Amelia’nın ona bakan sinirli yüzüne korkarmışçasına baktı.Amy sinirli olduğunda dehşet saçıyordu bu yüzden onu anlıyordum.Tepsime bir şeyler alıp yanlarına oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İşaretliler Akademisi
FantasyFantastik filmler,efsaneler,macera romanları duyunca nerden geldiğini merak ettiğimiz hayalet hikayeleri.... Aslında tümüne hayal gücü deriz...YA DEĞİLSE!Aslında hepsinde gerçeklik payı varsa. Zoe boynunda beliren o gizemli işaretle ne yapacak?Peki...