7.4

1.3K 113 143
                                    

▪▪

"Selam, gençler!"

Will, duyduğu sesle oflayarak gözlerini kapattı ve başını sağa çevirdi. Çatık kaşlarıyla, elinde tepsiyle ona gülümseyen gence baktı.

"Selam." diyerek minik bir tebessüm etti, Autumn.

"Ne işin var burada?"

"Dustin ile sinemaya geldik ama beni sattı."

"Yani? Peşimi bırakmayacak mısın sen benim ya?!"

"Ya ne var? Sizi gördüm tek kalmamak için geldim."

"İyi. Şimdi de git."

"Kaba olma, Will," dedi ve Will'in elini tuttu, Autumn. Will, hızla bakışlarını sevgilisine çevirdi.

"Bırak otursun yanımıza."

Mike, zaferle gülümseyip Will'in yanına oturdu ve tepsisini önüne bıraktı.

"Salata mı yiyorsun?" diye sordu, Autumn'a.

"Evet. Fast food yemeği pek sevmem de."

"En güzeli." dedi ve gülümseyerek Will'e baktı.

"Sen fast food seviyor gibisin?"

"Severim sevmem. Seni ilgilendirmez."

"Will!" dedi ve kaba olmaması için Will'i uyardı, Autumn.

"Sorun değil, Autumn. Will hep böyleydi."

"Nasıl? Siz daha önceden de tanışıyor muydunuz?"

"Evet. Liseden tanışıyoruz, değil mi, Will?"

Will, sinirle Mike'a baktı ve kendini zaptetmeye çalışarak başını olumlu anlamda salladı.

"Ne güzel." deyip tebessüm etti ve yemeğine devam etti, Autumn.

"Ne güzel ya." dedi ağzının içinde, Will. Mike, kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırdı ve hamburgerini yemeğe başladı. Will zaten neredeyse bitirmişti.

"Bitirdiysen kalkalım, canım."

"Olur."

Autumn çantasını omuzuna takıp ayaklandı. Will de peçeteyle ağzını temizleyip ayağa kalkmak için harekete geçti. Ama bu işlevi gerçekleşmedi. Mike, alttan bacağına bastırmış ve kalkmasını engellemişti.

"Otoparka gel." dedi sessizce ve Will'den önce ayağa kalktı.

"Gidiyor musun?"

"Dustin'i bulup canına okuyacağım, Autumn." dedi ve gülüp hızla oradan ayrıldı.

Will, sertçe yutkundu. Dudaklarını gergince yalayıp ayağa kalktı ve Autumn ile beraber mağazalara bakmak için ilerlemeye başladılar.

"Neden bu kadar kaba davrandın? Hem önceden de tanışıyormuşsunuz."

"Çok iyi bir geçmişimiz yok, Autumn." dedi ve kolunu omuzuna attı.

"Aranız iyi değildi yani?"

"Kesinlikle. Yani bazen iyi bazen kötüydü. Dengesiz biri anlayacağın."

"Ama nazik davranıyordu. Değişmiş olamaz mı?"

"Sanmam."

Autumn, Will'e daha çok sokuldu ve gülümsedi. Beraber birkaç mağazaya baktılar. Autumn'un amacı Will'in yaklaşan doğum günü için hediye almaktı. Bu yüzden bir bahane bulmalıydı.

"Sevgilim!" dedi ve birden durdu.

"Ne oldu?"

"Şey...Sen dolaş, benim lavaboya gitmem lazım."

"Tamam, sen git ben de bekliyorum burada."

"Yok! Bekleme, uzun sürebilir yani işim."

Will, bir süre dikkatle Autumn'u inceledi. Ardından başını olumlu anlamda salladı. Autumn, sevinçle Will'in dudaklarına minik bir buse kondurup koşar adım ilerlemeye başladı.

Otoparka gel.

Will, ellerini ceketinin cebine koydu. Gözlerini kapattı, ofladı. Ardından merakına yenik düşerek asansörlere gitti.

"Hadi ama bunu yapma!" dedi, asansörü çağırmak için düğmeye basacakken. Durdu ve elini geri çekti. Oflayarak ne yapacağını düşündü. Ardından bedeni ondan izinsiz davranıyormuş gibi düğmeye bastı. Asansör birkaç saniye içinde geldi. Kapısı açıldı ve Will, tek bir adımla asansöre bindi. Gerilmişti. Sürekli elleriyle oynuyordu. Bir taraftan gitmek istemiyordu ama gidiyordu işte. Nedenini ise bilmiyordu.

Asansör otopark katında durdu, kapısı açıldı. Will, asansörden çıktı ve etrafına bakındı. Kimsecikler yoktu. Bu durum onu daha fazla gerdi.

"Buradayım!"

Boş otoparkta yankılanan sesle irkilerek sol tarafa döndü, Will. Lacivert bir arabaya yaslanmış olan Mike, şaşkın olmasına rağmen gülümsüyordu.

"Geleceğini düşünmemiştim."

"Neden bekledin o zaman?"

"İçimden bir his 'umut var' dedi de ondan."

Will, Mike'a cevap vermedi. Mike, yaslandığı arabadan çekildi ve ellerini pantolonunun cebinden çıkarıp Will'e doğru iki adım attı.

"Ne istiyorsun, Wheeler?"

"Bilmiyorum." dedi Mike, sesli bir şekilde gülerek.

"Ne demek bilmiyorum ya? Niye beni yanına çağırdın o zaman?"

"Onu da bilmiyorum,"

Will, sabırla derin bir nefes aldı.

"Tek bildiğim bir şey var,"

Mike, Will'e bir adım daha yaklaştı ve tam gözlerinin içine baktı.

"Beni delirttin sen, Will. Nasıl oldu, sana neden bu kadar bağlandım bilmiyorum ama beni delirttin."

"Saçmalıyorsu-"

"YILLAR ÖNCE BANA MESAJ ATIP BANA KARŞI DUYGULARIN OLDUĞUNU SÖYLEDİĞİNDE BEN SANA SAÇMALIYORSUN DEMEDİM, BYERS!!!!"

Mike, birdenbire öyle sinirle bağırıp içindekileri Will'e karşı söylemişti ki, sesi boş otoparkta şiddetle yankılandı. Will ise fal taşı gibi açılmış gözleriyle Mike'a baktı. Ondan böyle bir tepki beklemiyordu ve beklenmedik tepkisi yüzünden donakalmıştı.

"Belki geç kaldım! Hem de çok geç!! Bunun farkındayım, tamam mı?! Ama unutamadım!!"

"Artık üniversiteli olduk, Mike. Çoktan unutmuş olman gerekirdi."

"Üniversiteli olmamız hiçbir boku değiştirmiyor!! Ben hâlâ aynı benim ve sen de hâlâ aynı sen!"

"Mike-"

"Bugün konuşma sırası bende, William Byers,"

Will, derince bir iç çekip yutkundu. Mike'ın yüzü kıpkırmızı olmuştu ve bu Will'i tedirgin etmişti.

"Bugüne kadar konuşan hep sendin ama şimdi sıra bende."

▪▪




















Why Not? | BylerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin