766 GÜN SONRA
4 Ağustos 2014. Pazartesi. Bazı günler vardır. Hayatınızın şansı, doğrusu kapınızın önünden geçer. Yakalamak size kalır. Bazı günler vardır. Sahip olduğunuz herşeyi yok etmek için,hayatın anlamını yitirmenizi gözler hayatınızın dibe vuruş sebebi. Herkes için farklı durumlardır bunlar. Gelinliği ile trafik kazası yapan ve eşini kaybeden insanlar tanıyorum. Hayatının aşkına tamamen sahip olduğunu düşünürken bir anda elinden alınmış. Şaşkın, çaresiz, ürkmüş. Başkaları var mesela. İntihar edecekken ihtiyacı olan insanı buluyor. Aynı köprünün üzerindeler mesela. Ya da ayaklarına taş bağlayıp aynı denize atlayacaklar. Birbirleri görünce vazgeçiyor ve yepyeni bir hayata el ele adım atıyorlar. Şansa ve mucizeye inanıyorum. İnanmamak hayallerinizi baltalamak olurdu çünkü. En realist insan bile yeri gelir küçük bir mucize olsun ister. İnsanların buna ihtiyacı var.
Bense bir kez daha duvara toslamış bulunuyorum. Allah bizi birbirimize 461.79 km uzak yaratmış. Ama nasıl olduysa birbirimize yazılmışız. Tanışmamız, aşık olmamız, acı çekmemiz kaderimizde varmış. Garip. Aslında Güneş bize 149.6 milyon km uzakta ama çıplak gözle bakamayacak kadar etkiliyor yada tenimizi ısıtacak kadar yakın. Önceden yazılmış bir oyun içindeyiz ve rollerimizi değiştirmek gibi bir şansımız yok. Bu oyun öyle garip ki. Sen sağa doğru gitsen de sola doğru gitsen de bilinen bir şeyi yapmış olacaksın. Değişim bile oyunu yazan kişi tarafından izin verilirse başına gelecek. Herşey ince ince düşünülmüş. Saatin içindeki mekanizma gibi. Birbirine bağlı milyonlarca kişi. Onları birbirine bağlayan milyonlarca olay. Ve sen. O kadar insanın arasından bana bahşedilensin. Başka birisi yokmuş gibi birbirimizi bulduk. Şimdi devam etseydik 766 gün olmuş olacaktı.Uzun bir süre. Tuğçe ile 1348 gündü. Bu daha uzun tabii ama ben farklı konularda iddialıyım. Hasrete dayandım bunca süre. Tabii kokusunu bilmediğin, tenine dokunamadığın, gözlerine bile bakamadığın birine hasret duymak daha ağır. Katlandım. Ödüllendirileceğime inandım. Ya inandığım şey bir yalan yada daha vaktim var. Göreceğiz. Aramızda geçen şeyler herkesin başına gelmez. Hakkını verdik ilişkimizin. Yeri geldi birbirimizle çatıştık yeri geldi ailelerimizle. Yeri geldi tüm dünyaya savaş açtık. Gerçek anlamda elini tutmasamda her zaman yanımdaydın ve elim senin sıcaklığını hissediyordu. Buna hayranım.
İlk başladığımızda inancım yoktu. Zaten bunu biliyorsun. Gerçekçi davranıyordum. Sen bana seni seviyorum dediğinde "Sevmiyorsun.En fazla hoşlanıyorsun." demiştim. Bu bizim şarkımız olsun dediğinde "Daha önce kiminle şarkındı?" demiştim. Cevabını hatırlıyorum. "Piçiz ama o kadar da değil." İlk sesini duyacağım zamanı hatırlıyorum. Uzun uzun çalmıştı telefon ve sen açmamıştın. Sonra heyecandan oldu hadi bir daha ara demiştin. Gülmüştüm baya. Aradığımda sus pus olmuştun, bense açtım ağzımı yumdum gözümü. Zaman geçsin açılırım, susturamazsın demiştin. Öyle de olmuştu. O yaz bizim sayemizde Vodafone bayram etmiştir eminim. Neredeyse her gün 24 saat telefonla konuşuyorduk. Yanında olsam bu kadar anını bilmem. Bütün çocukluk anıların aklımda. Beni korkuttuğun zamanı hatırlıyorum. Astımın tutmuştu. Canımdan can gitmişti. 7 Temmuz gibi babanla kavga etmiştin. Evden gitmeyi falan düşünüyordun. Sinirliydin ve gözün birşey görmüyordu. Ayrılalım demiştin. Ama ben sana söz vermiştim. Bırakmam seni diye. O gün bırakmadım. Uzun bir mesaj atmıştın. Aşık oldum galiba diye. Zaten o günden sonra aramızdaki herşey değişti. Ciddiye binmiştik yavaş yavaş. Derin ve Mete. Bir kız ve bir erkek. Oğlumuzu kendine benzetecektin. Hovarda biraz. Derin'i koruyacaktı. Evimiz kocaman olacaktı. Bir odası sana ait. Oyun konsolları, müzik sistemi falan. Koca bebek seni. Yanıma gelecektin Furkan ile ilgili durumlar olmuştu. Yurtta hastalandım diye anneme mesaj atmıştın. Telefonu elime aldığımda hem annemden hem senden aynı mesaji almıştım. Senin anneme attığın mesaj. Annemle o günden sonra baya iyi gibiydiniz. Oğlum diye seni bana anlatıyordu. Kıskanıyordum birazcık. Çok az. Gerçi senin annenlede ben iyi anlaşmıştım. Buradan çok selamlar ona. Ellerinden öperim. Ablanla konuşmuştum. Çok utanmıştım cidden. Sen yeni bir okula gidecektin. Ben yeni bir sınıfa. Gerçi arkadaşların vardı ama yeni okul sonuçta. Kıskançlık krizlerin tutuyordu hep. Haklıydın çoğunlukla. Ama hepsinde değil. Kaan'dan nefret ederdin. İlknur ve Elif'i severdin. İrem'e çok gıcık olurdun. Bir ara sürekli ayrılıp barışıyorduk. Bizimkiler benimle dalga geçiyordu. Yalama oldu falan diye. Hatırlıyorum 1 nisanda ayrılık şakası yapmıştın sonra cidden ayrılmıştık. Telefonu yere fırlatmıştım ya. Bir de pislik yapıyordun karşımda şöyle güzel bir kız var böyle tatlı bir kız var. Töbe ya. Kız demişken. İlayda! Kız resmen sana ilan-ı aşk yapmıştı. Benimle kavga etmişti. "Bir gün sende yaşadığın o aptalca aşktan vazgeçip benim olacaksın, bekleyeceğim hep." demişti sana. Gerizekalı. İpek düğünümüzde dans edecekti. Bunların hepsi ayrı alem ya. Sana yanlışlarım olmuştu. Bunları saklayacak değilim. Kişilik meselesi. Yaptıklarım şerefsizlik olabilir. Cezamı çektim ama. Senden gizli bir twitter açmıştım. Bir sürü tweet, insan. Ya senden ayrılmalıydım ya da o dünyayı bırakmalıydım. Sana anlatsaydım benden nefret ederdin. Ettin de. Geçen yaz ayrılmak istediğimde sebebi buydu. Ama dayanamadım. Hastalığın falan. Hepsi doğru olmayabilir ama inanıyorum sana. Ayrılamadık. Sana söylemeyi düşündüğüm sıralar da sen zaten öğrenmiştin bunları. O gece aklımda. Aradığımda sesin titriyordu. "Günün nasıl geçti?" dedin. Bir anda başımdan aşağı litrelerce kaynar su döküldü. Cevap veremeden telefonu kapattım. Elim ayağım dolandı. Ellerim ve ayaklarım buz kesmişti. Kalbim öyle kuvvetli atıyordu ki boğazımda hissediyordun ritmini. Senin bana söyleyemediğin sıfatların hepsini kendime haykırdım. Ruhumun duvarlarına çarptı sert bir tokat gibi. Canımı yaktı. Fark ettiysen o gece ve onu takip eden günlerde seninle konuşurken asla barışalım demedim. Hak etmediğimi biliyordum. Boşuna savaşmak gereksizdi. Okula gitmiyordum. Yüzümden gülücükler eksik olmayan ben gülmeye utanıyordum. Kendime lanetler ediyordum. Sen bana acı çektirmeye çalışıyordun yada bir çeşit intikam. Bir kızla yatacağını söylemiştin. Kalbimde birşeyler kopuyordu, birşeyler alev alıyordu. Söylemek istediklerim boğazımda düğümleniyordu ve gözlerim doluyordu. Çığlık çığlığa ağlamak istiyordum. Nefessiz kalarak boğulmak yerine deli gibi bağırıp ağlamak istiyordum. Gözlerimse bana ihanet ediyordu. Yaş akmıyordu. Kendimden nefret ediyordum. Ruhum şimdi kirliydi. Asla temizlenmeyecek bir kir. Senin sesini duydukça,adını andıkça hatta senin gözlerine benzer bir göz gördükçe, beraber dinlediğimiz şarkıları duydukça, Derin ve Mete aklıma geldikçe, fırında patates-köfte yaptıkça, kendi burcuma bakarken yengeç burcunu gördükçe, her 9 Temmuz ve 30 Haziran'da çok acıyacak, bedenime sığmayacak kirli bir ruhum vardı. Herkes tarafından yargılanacaktım. Senin haklı olduğunu düşünenler farklı sıfatlar koyacaklardı adımın önüne. Varoş gibi. Ya da şuan ki sevgilin ne diyorsa o. Hak ettim evet ama onlar bana yorum yapamazlar. Beni tanımıyorlar. Onlara mı ihanet ettim? Onlarla mı geçmişim var? Hayır. Benim tek muhattabım sensin. Sen ne dersen de bana. Onlarınsa hakkı yok. Ben onlara yorum yapmıyorum. Onlarda bana yapamazlar. Konu kapanmıştır.
Objektif yazmaya çalışıyorum. Eminin insanlar benden bunu bekliyor. Kendileri olaylara, yaşanmışlıklara objektif bakamayıp taraf tutsalarda bencilce bir hareketle benden bunu bekliyorlar. Bende onların bu isteğini yerine getireceğim. Evet çok hata yaptım ama sende kendin söyledin. Hataların vardı. Bana ciddi büyüklüklerde yalan söyledin. Sadece ben sana, seninki gibi tepkiler vermedim, veremedim. Neyse boşver bunları. Zeynep ile kendimi aynı kefeye koymuyorum. Tamamen farklıyız. Şuan ki sevgilin ile ilişkine saygı duymakla beraber deli gibi dalga geçiyorum. Birbirinizi seviyorsunuzdur, aşıksınızdır. Bişey diyemem. Mutluluklar tabii ama hani siz arkadaşken ben birkaç tweet atmıştım. "Kanka ayağı göt ayağı." "Ben hiç eski sevgilimi kıskandırmak için dostumla sevgili hayatı yaşamadım." diye. Siz bunu üzerinize alınmıştınız. Sen arayıp bana azar atmıştın. O gün gerçekten kavga etmiştik. Bende sana bağırmıştım. Sizinle ilgili olmayan birşeyi üzerinize alınıp bana patlamıştınız. Neymiş hanımefendi çok kırılmış, çok alınmış, böyle birşeyi nasıl düşünmüşüm, olamazmış. Kaç gün sonra cidden çıkmaya başladınız? O tweetleri size atmamıştım ama dediğime geldiniz mi? Geldiniz. Hem de o kız sen Zeynep ile çıkarken bizi barıştıran kız. "Birce senin için farklı. O senin için farklı. Siz beraber olmalısınız." gibi şeyler söylediğini sen bana anlatmıştın. Bunları söyleyen kızla bilmem kaç aydır çıkıyorsun. Kız gelmiş bana saçma sapan yorumlar yapıyor. Hakkı yok! Kendimle gurur duyuyorum ama çünkü senin eski sevgililerin gibi değilim. Onlar kadar düşmedim. Hangisi sen beni anlatırken teselli edebilir? Ben seninle birlikteyken senden uzun uzun Tuğçe'yi dinledim.Onu anlatırken sesin titrerdi. Gerçekten sevmiştin o kızı. Gram kötü birşey söylemedim. Kıskanmadım. Terslemedim seni.Trip atmadım. Aksine hayran kaldım ilişkinize. Çünkü benim kitabımda aşk herşeydir. Ben aşıksam eğer karşımdakinin herşeyi olmalıyım. Sevgilisi, kardeşi, dostu hatta annesi. Düştüğünde yarasına üfleyen ben olmalıyım. Bütün dertlerini dinleyen ben olmalıyım. Benim omzumda ağlamalı. Ayrıldığımızda bile bir derdin olduğunda bana gelmeliydin ve geldin. Ben senin istemediğin şeyleri yapan ve güvenini kıran kızım ama yine de en çok bana güveniyorsun. Çünkü ben herşeyin olmuştum. Sevgilinden ayrıldığında sizin şarkınızı defalarca dinleyen bendim. Seni teselli eden, barışmanız için seni destekleyen bendim. Mutluluğunu düşünen bendim. Ne hali varsa görsün demedim, demem. Bunların sebebiyse seninde bende aynı yere sahip olman. İstanbul'da, Antalya'da yanımda hep sen vardın. Sana ağladım, sana güldüm. Yalnızlığın içinden sen çekip çıkardın beni. Annem, babam yokken sen vardın. Sana emanet edilmiştim ben. Sen biliyorsun, herşeyimi sana anlattım. Istisnasız herşeyi anlattım. Sevgilim, abim, dostum ve hatta babam oldun. O yüzden seni sevmekten vazgeçmek zor. Yerini doldurmak zor. Vazgeçtim bende. Evet seni seviyorum ve evet senin yerin dolmaz bende. Ama zaman akıyor. Akan zaman soğutuyor hisleri, acıları. Yapacak birşey yok. Ben hep seveceğim seni. Abimsin. Dostumsun. Babamsın. Gerçek aşkımsın. Doğrumsun. Sadece soğumaya ihtiyacım var. Öyle çok soğumaya ihtiyacım var ki buruş buruş bir tenim, kar beyazı saçlarım olduğunda ve 72 yaşına gelip artık yaş saymayı bıraktığımda torunlarıma seni anlatmış olayım. Seni düşündüğümde kalbimi sıkan damarlı bir el olmasın. Sadece tatlı anılarımızı düşüneyim. Gözlerim dolmasın da dudaklarımda küçük bir gülümseme olsun. Dediğim gibi çok zaman gerek bana.
Bir sürü anının kafamdan silinmesi mümkün değil. Etkilerini azaltsa yeter. Yani sonuçta hangi çift birbirinden habersiz aynı yöntemle intihar etmeye kalkar ki? Bizim dışımızda. Kısaca bunların üzerinden kocaman bir silgiyle geçmem lazım. Ben yazı yazarkende kalemi çok bastırırdım ve silgi kullansamda izi kalırdı yazdıklarımın. Seni ve seninle ilgili şeyleri kalbime ve aklımda dağıtırken de hayali kalemimi fazlaca bastırmışım. Kanatana kadar bastırmışım. Yaralarım geçse de izi kalacak.
Twitter, İnstagram yada Tumblr ile insanların paylaştığı sözler var. Şiirler var. Benim okuduğum şiirler, kitaplar var. Hepsinde beynim senin adını bulup çıkartıyor. Uçurum. Uçurumları sevenin kanatları olmalı. Benim kanatlarım yoktu. O yüzden kayboldum karanlığında. Zemine de ulaşamadım zaten. Kayboldum.
Bugünse 13 Ağustos. Saat 11.08. Bu yazıyı 9 günde yazmışım. Bazen hevesim kaçtı. Bazen işim çıktı. Bu kadar uzun sürdü. İçimde daha söylenecek çok şey var ama.. Ama işte. Gerisi yok.
Neyse ne! Artık uzatmayayım. Kalbimin derinliklerinde bir yerdesin ama kurcalamanın anlamı yok. İyi böyle. Beklemeyi öğrettin sen bana. Seni bekledim bunca gün. Başka bir şey daha öğrendim. Gidecek yerin kalmayınca bana döneceksin. Ben yedek olmak istemiyorum. O yüzden gelme..
Arkadaşlar bazı nedenlerden dolayı bu hikayenin final bölümüydü. Yani bitti. Merak etmeyin daha farklı hikayeler ile karşınıza çıkacağım. Kendinize iyi bakın..
-EniseBusraAkar

ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
Teen FictionAşk kokan bir hikaye değil. Olmayacak. Gerçek bir hayat. Her şey gerçek. Uçurumları sevmek cesaret ister. Bu UÇURUM ve bu GERÇEK. Benim UÇURUMUM ve benim GERÇEĞİM. Şimdi eminsen devam et. Pişman olmaman için elimden geleni yaparım.