+
Calum ve Valerie şimdi çok yakınlardı. Valerie Calum'un etrafında oldukça güvende hissediyordu ve onun varlığı Valerie'yı sevindiriyordu.
Calum gibi birinin uğrayacağını hiç bilmiyordu. O her zaman karmakarışık bir hayata sahip olan, yalnız, perişan biri olduğunu düşünmüştü, ama Calum, sanki onu öyle değilmiş gibi hissettiriyordu.
Calum da aynı şekilde hissediyordu. Dün gerçekten, uykunun yaklaşık dört saatini almıştı, ve daha canlı ve enerjik hissetmekteydi; kısa bir süre de olsa hissetmek istediği bir şey.
Calum ve Valerie az zaman önce yakınlardaki resim mağazasından gitmişlerdi, Valerie'ye yeni boya fırçaları ve boya almak için.
Etrafta dolaşırlarken, kısa süre önce olan utanç verici bir şeye gülüyorlardı, binalarına yaklaştılar.
''Bana uğramak ister misin? Hiç benim apartmanımda bulunmadın.'' dedi Calum, gülümserken.
Kız başını evet anlamında salladı. ''Evet, tabii ki.''
Binaya doğru ilerlerlerken, kendi apartman katlarına yol alırlarken, Calum Val'ın resim eşyalarını içeren çantayı taşıdı.
Daire anahtarlarını çıkardı ve Valerie'nin önemsemediği berbat dağınıklık için özür dileyerek kapıyı açtı.
İkisi küçük konular hakkında tartıştıktan ve sohbet ettikten sonra, ikisinin arasında sessizlik hakim oldu, ve suskun kaldılar.
Pek rahatlatıcı bir sessizlik değildi, hiç bir sessizlik rahatlatıcı değildi.
''Daireni başkasıyla mı paylaşıyorsun?'' Valerie sordu.
''Evet, arkadaşım, Michael. Bu sıralarda ortalıkta olmaz genellikle.'' Calum açıkça söyledi. Michael hakkında konuşmaktan nefret ederdi. Ona vurduktan sonra; artık arkadaş bile değildiler.
''Sen kendininkini paylaşıyor musun?'' Calum, Valerie'ye sordu. Kız başını salladı. ''Paylaşırdım.''
Calum ona kafası karışmış bir bakış attı ama kız başını tekrar salladı. ''Bu çok karışık, gerçekten.''
Tekrar etraf sessizliğe büründü.
''Bir sorum var, Valerie. Gerçi cevap vermek zorunda değilsin.'' dedi Calum, sessizliği bozarak. Valerie dik otururuken başını salladı.
''Demek istediğim, gece geç saatlere kadar uyanık kalıyorum, uyumakta zorlanıyorum, ve neredeyse her gün bunu duyuyorum - senin apartmanından gelen gerçekten yüksek çığlığı, inanırım ki-''
Valerie onun nereye varacağını bilerek abuk subuk konuşmasını kesti.
''Bu uzun bir hikaye, seni sıkmak istemiyorum.'' Valerie konuştu, damarlarından akan gerginliği gizlemeye çalışarak.
''Bana her şeyi anlatabilirsin. Bana güvenebilirsin; bütün hissettiklerini ve düşüncelerini içine atmak gerçekten iyi değil.'' dedi Calum, ciddi sesle ve ciddi görünmeye çalışarak. Bunu söylerken, Valerie'nin gergin ifadesi yumuşamıştı. Dinlemeyi ve yardım etmeyi teklif etmişti ve o bunu geri çevirmek istemiyordu.
Kendi parmaklarını birbirine geçirmeden ve aşağıya, sert tezgaha bakmadan önce iç çekti.
''Kabuslar görüyorum, bir sürü. Ama beni bu kabuslar hakkında dehşete düşüren şey, hayatımla -çok sıkıcı hayatımla ilgili oldukları gerçeği. Ve arada kendimi ciddi anlamda etkileyecek noktaya geliyorlar. Artık aynada kendime zar zor bakabiliyorum.''
Valerie'nin söylediği Calum'un ifadesini ve ruh halini tam saniyeler içinde değiştirmişti. Mutlu konulardan buna gelmişlerdi - bu her ne ise.
Calum onun için aşırı derecede kötü hissetti. Ama o biliyordu ki Valerie, onun acımasını istemiyordu, sadece yardım istiyordu.
''Demek istediğim, üç ya da dört tane terapiste göründüm, ve hepsi bana, bu bozukluk teşhisinin konulduğunu söyledi. kabus bozukluğunun.''
+
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nightmare disorder | calum hood | türkçe çeviri
Fanfiction''Neden 15b numaralı dairede yaşayan kız gecenin ortasında sürekli çığlık atıyor?'' ©parahmore