2. Gün

59 2 3
                                    

Sabah yine o iğrenç sesle uyanmadım, bir kâbus nedeniyle normal saatimin 1 saat öncesinde uyandım. Rüyamda gördüklerim ise beni bu saatte uyanmamdan daha çok şaşırttı. Rüyamda alyanın ölü bedeni canlanıyordu ve bana yatağımın ucunda bana bakıyor birşeyler fısıldıyordu. Sakın yapma sakın benim katilimle sevgili olma! Bana böyle şeyler fısıldıyordu ve sevgi dolu ancak hüzünlü gözleriyle bana bakıyordu. yastığım Adeta bir kova suya batırılmış gibiydi. Hemen yüzümdeki teri silip başımı geri yastığıma koydum. Bu ne ya? Şaşkındım hem de çok. Ayağı kalktım ve yüzümü yıkamak için lavaboya doğru yürümeye başladım. Lavaboya girdim, kapımı kapattım ve aynanın karşısına geçip aynadan kendime baktım. Başaracaksın Alyanın katilini bulacaksın kendi kendime gaz veriyordum ancak bir yandan da korkuyordum Alyayı öldüren birisi beni neden öldürmesin ki? Kafamı iki yana salladım hızlıca ve elimi yüzümü yıkadım. Ve okula geç kaldığımı farkedip çabucak üsütüme bir şeyler geçirdim, ayakkabımı giydim, ve çabucak evden çıktım. Dışarı çıktığımda ayakkabılarımı bağlamadığım için yere düştüm. Arkamdan bir el beni kucağına aldı. Kimin beni kucağına aldığını görmek için yüzüne baktım, baktığımda beni kucağına alan kişinin buzdan kalp olduğunu anladım. "Lan buzd-" "bana buzdan kalp deme" dedi her zamanki o soğuk tavrıyla. Sesimi yükselttim "buzdan kalp" birazcık inatçı olabilirim. "Çok inatçısın" evet evet biraz fazla inatçıyım. "Tamam indirirsin umarım beni" gözlerini devirip indirdiğinde ayağımı burktuğumu farkettim ve tam düşücekken barış beni tuttu. "Tamam bırak" "sus" dedi ve kucağına alıp beni okula getirdi. "Hayır ben yürüyemiyor muyum barış? Bıraksan yürüyeceğim ama se-" yine sözümü kesti. "Artık susarsın umarım yol boyunca konuştun ya hani" sabır çektim ve sustum.

Sınıfa çıktık ve kapıyı açıp sırama oturttu kendi de yanıma oturdu. "Kalksana şuradan dolu benim yanım" gözlerini devirdi. "Kim oturuyor" dedi yine o iğrenç soğuk tavrıyla. Bende ona uyup soğuk r şekilde konuştum. "Alya" dedikten sonra gözlerim doldu. "Alya mı?" kafamı sıraya koydum ve gözyaşlarımı durdurmaya çalıştım. Öğretmen henüz gelmemişti ve herkes Alyayı konuşuyordu. Arkamdaki çocuğun dediklerini çok net duyuyordum. "Alya ölmüş biliyor musun? Ay inek" hızlıca ayağa kalktım ayağımı umursamadan çocuğa doğru hızlı adımlar ile ilerledim ve çocuğa tokat attım. "Ne diyorsun lan sen kapa çeneni Allahın belası" diyerek bağırdım. "Hepiniz susucaksanız Alyanın ölümü ile ilgili hiçbirşey duymayacağım" diyerek bağırmaya devam ettim. "Yosun sakin ol* dedi barış yanıma doğru gelirken. Ben ise sadece gözlerimi devirirken barışın yanıma ulaştığını farkettim. "Ne var barış" "hadi gel çikolatalı süt alalım sakinleşirsin" elini uzattı tutmam için. "İstemiyorum" dedim ve yerime oturdum. Galiba barış sap gibi kalmıştı.

Öğretmen sinirli ve hızlı bir şekilde sınıfa girdi. "Yosun!" gözlerimi devirdim. "Geldi yine trafik lambası" diye mırıldandım "ne bu saygısızlık yosun?  Berk'e tokat atmışsın Bu yaptığın hoş mu?" "peki ya berk'in Alya hakkında inek demesi hoş mu hocam?" hoca öyle mal gibi kaldı. Haklıyken haksız yerine konulmayı sevmiyorum. Ve burda sonuna kadar haklıydım. "Yosun benimle bu şekilde konuşmaya devam edersen disipline gitmen için elimden gelen'i yapacağım." hızlıca çantamı koluma takıp kapıyı açtım ve oradan çıkıp merdivenlerden aşağıya doğru hızlıca ilerlerken kolumu birisi tuttu. Kolumu tutanın kim olduğunu görmek için kafamı hızlıca ona çevirdim. "Ne var barış?" sinirliydim ve burada suçsuz olan birisini üzmek istemiyordum. "Böyle yaparak disipline gitmeyi mi düşünüyorsun?" disiplin ya da okul gram umrumda değildi. "Umrumda olsa sence böyle mi yaparım?" "umrunda olsun o zaman" bu söze karşılık sadece gözlerimi devirdim "bırak kolumu" kolumu kendime doğru çekiyor onun ellerinden uzaklaştırmaya çalışıyordum. "Öğretmenden özür dile" "eğer kolumu tutmaya devam edersen kötü olacak" hâlâ kolumu tutmakta ısrar ediyordu. "Sana kolumu bırak dedim neyini anlamıyorsun" "korkmuyorum" bunu sen istedin   tekme atıp kendimden uzaklaştırdım ve kaçmaya başladım. "Yosun" bağırışlarını duysamda umrumda değildi.

Parkta çocukların eğlenişini, gülüşlerini, sinir pençelerini, ağlamalarını ve korkmalarını seyrediyordum. Gözlerimi kapattım, derin bir nefes aldım. Yanıma birisi oturmuştu bunun kim olduğunu görmek için sağıma döndüm. Gelenin barış olduğunu gördüğümde çantamı aldım ve ayağa kalktım. Tam ben kalkıcakken kolumdan tuttu. "Neden kaçıyorsun yosun?" "ben hiçbir şeyden kaçmıyorum ayrıca kolumu tutmaktan vazgeç bence" kolumu onun ellerinden kurtarmaya çalışırken beni oturduğu banka yanına oturttu. "Yosun neden böyle davranıyorsun?" "nasıl davranıyor muşum?" "bana karşı çok soğuksun ve triplisin" "çünkü buzdan kalplere buzdan kalp olmak gerekiyor ve tripli değilim" bana doğru yaklaştı ve elimi tuttu. "Yosun bak belki çok şaşıracaksın, benden böyle bir şey beklemeyeceksin ama ben bunu söylemek istiyorum" ne olacağına dâir hiçbir fikrim yoktu, suratına öyle mal mal bakıyordum. "Ne demek istiyorsun barış?" "yosun" adem elması yavaşça hareket etti. Çok heyecanlıydı ve ne diyeceğini bilmiyordu. Sanırım erkek olmanın zorluklarından biri de bu "yosun, ben" tekrar yutkundu. "Ben seni seviyorum" gözlerim âdetâ çıkarcasına büyüdü, çok şaşırmıştım çünkü her gün aralıksız kavga ettiğim biriydi.

Gizemli OkulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin