aya benzer yüreğim

4 - kapım açık hala sana

Doğuş - Uyan

Çilesiz günüm yok dert ararsan çok bana kaderimin bir oyunu mu bu evresini tamamlayıp yeniden aydınlığa ve güzel günlere kavuşmam kolay olmadı. Fındıkkıranımın en yakın kankası tarafından öpülmemi çok hızlı atlatmış gibi görünsem de gerçekler her zaman görünenin biraz daha derinindedir.

Kaderin gün yüzünü görme bahtına bir türlü erişemediğimden dümdüz fikrin kendisi hakkında konuşmak ve düşünmekten hoşlanan biri değilim. Genel olarak umutsuz romantik ve geberesiye mutsuz olduğumdan ilk bakışta kadere olan inancıyla hayata tutunmayı başarmış birine benziyorum.

Bebeliğimden beri herkes bir elini omzuma koyarken dertli dertli gözümün içine bakıyor ve bazı şeylerin benim elimde olmadığını ima eden süslü laflar ediyor. Bazı şeylerin nedensiz gelişip kaderden olduğu düşüncesinin bütün şıklığı ve hakkıyla kendini suçlayıp bedel ödediğine inandığın bir düşünceden daha çaresiz olduğunu fark etmiyorlar. Bu yüzden kader çizgisinin bir yerlerde belli ölçülerde varlığını kabul edip kaderim mi kadersizliğim mi taşağını sıklıkla çevirsem de ardına sığınıp tüm vurgunları bu fikrin üzerinde yaşamanın sadece gerçek yıkıkların işi olduğuna inanıyorum.

Ne kaderin tam olarak karşısında kesin kes gerçekçi ne de kaderden öte kara görünmez kadar yumuşak bir tutum benimki. Hamur kızartması yerken canımı taze kan çektiren de tam olarak bu tip bir ortalamalık. Kesinkes ve net istediğim şeyler genelde bir elin parmaklarını geçmez.

Bunlardan bir Dorianların büyük oğlu, fındıkkıranım, Do Kyungsoo şi. İstemediğim şeylerden bir tanesi fındıkkıranımın kankisi tarafından öpülmek. Ama öpüldüm. Baekhyun şi dilini ağzıma soktu ve dudaklarımı çekiştirdi, dilli milli bir öpücük ve münasebette bulunduk. Fırtınayı Baekhyun şi'nin beni öpmesinden çok öptükten sonra salağa dönmüş bir şekilde yüzüne bakarken baş parmağıyla dudaklarımı silip sildiği parmağını öpmesi kopardı. Bana öyle yavşakça sırıttı ve topuklarının üzerinde dönerek fındıkıranımı kayıp gittiği bar sandalyesinden kaldırıp götürmek için adımladı. Özetle dümdüz tüydü ve beni nasıl oldu anlamadan dört sene sonra yeniden Jet Sosyete'nin gündem malzemesi haline getirdi.

Dilli münasebetlerim ve seks hayatımın sosyeteyi neden bu kadar ilgilendirdiğini bilmiyorum, ama sabahında zaten boşlukta hissederek uyandığım yurt odamdan çıkar çıkmaz üç adımda bir önüme geleni uğruna çelenk parçaladığım Dorianlar'ın büyük oğlunun kankisiyle telefon seksi yapmadığıma inandırmak, Oh Sehun'u teselli etmek ve annemi telefonda Baekhyun şi'yi odaya atmadığıma ikna etmek zorunda kaldım.

Oh Sehun'u teselli işi tamamen benim yufka yürekliliğimden, gecem hakkında benim hissettiğimden daha büyük bir heyecan ve istek hissettiğinden geceden beri belirli aralıklarla ''Tek yapman gereken sesime gelmekti'' diyerek kendini tekrar edip durdu. Neden sadece sesine gidip dilimi benim için bulduğum herifin ağzına sokmadığımı anlamıyordu, benim için bulduğu herifin ağzına Jongdae niye dilini soktu hiç anlamıyordu, gerçekten bu geceden bir bok anlamamıştı. Ama yine de kampüsün girişinde Chanyeol'un G63'ünün içinde dikilip yollarımıza dağılmadan önce yaptığımız küçük kritiğin sonunda beni ne zaman başıboş bıraksalar kendimi başka bir fındıkkırana öptürmemdeki problemi beni başıboş bırakmalarında bulduk. Chanyeol bana eşlik etmek yerine tüttürmeyi tercih ettiği için suçlu bulundu.

Dolayısıyla ben ve dostlarım ertesi güne akşamdan kalma değil ama akşamda kalarak başladık. Junmyeon nuna teslim tarihinin son gününde staj defterimi imzalamayı ve işleme almayı kabul etti. Böylelikle babamın bağışlarıyla şanına şan katmış kampüsün en yaşlı ama en şık binası olan taş tiyatro binasında senenin açılışı konuşması için Junmyeon nunayı beklerken daha çok yaşıyor ve daha az endişeliymişim gibi görünmeye çalışıyordum. Ekipte tanıdığım tanımadığım herkesin gözü üzerimdeydi. Elalem sağımda solumda Baekhyun şi'nin diliyle yapılmış herhangi morluk ya da diş izi görmek için o sabah fazla istekliydi.