Keane - Somewhere Only We Know
1 / dertli saz bu boşa çalınmaz çaldığın reva mı
Yaşımı başımı alıp belli bir sınırı geçince ve diğer herkesin çocuğu gibi sadece kanla beslenmenin beni kesmediğini acilde geçen sayısız geceyle acı bir şekilde tecrübe edinen annem için işler hiçbir zaman kolay olmadı. Göz ardı etmeye çalışsa bile her zaman kendini hatırlatan ve üzerini örttükçe kabarmış bir biçimde orada durup yüzeyde kendini gösteren anormal bir problemdi benimki.
Kendi içinde işleri ne derece hallettiğini bilemem ama bu konuyla en azından benim karşımda oturup yüzleştiğini hiç görmedim, her zaman hiç sorun yokmuş ve bileğinin bir hareketiyle halledip üzerinden geçebileceği bir mevzuymuş gibi davrandı. Bunun iyi hissettirdiğini söyleyemem çünkü iyi hissettirmedi, her zaman bok gibi hissettirdi.
Aileye yük ve dert kederden başka bir şey getirmeyen bir çocuk olmanın en kötü yanı ailenin aslında öyle değilmişsin gibi davranmasıdır. Getirdiği tüm fiziksel yıpranmalar ve psikolojik travmaların dışında sırf kendini kötü hissetmemen için kötü hissettikleri halde iyiymiş gibi rol kesmelerinin her iki taraf içinde aslında başka bir yıpranma ve travma olduğunun bilincindesindir. Seçemediği bir kaderle yüzleşen ve yazamadığı bir tarihten utanan herkes aşağı yukarı bilir bunu.
Yedi göbekten vampir ve soylu olmasa da sanki öyleymiş gibi davranan bir aileden doğdum. Annem kendini kötü hissettiren her şeyi yok edip üzerine yeni bir hikaye yazmaya sevdalı biri olduğundan madame cocodan aldığı çin malı çanakları her davetinde çeyizinden ince işçilikli gümüşler olduğunu öne sürerek servis etti.
Bu sebepten bana kendimi kötü hissettirmekten yer yer de olsa geri durmadığı ve çoğu zaman beklentisini karşılayamadığımı belli eder biçimde üzerime diktiği hayal kırıklığı dolu gözlerini gizlemediği için babama karşı içten içe hep minnettar oldum. Söylemekten kaçınsam bile bana en gerçek ve normal hissettiren şeyler o bakışlardı çünkü.
Babam ve ben hiç birlikte koşup avlanmadık. Beni o şekilde tahayyül edemiyor ya da nereye varacağını kestiremiyor ve belki başka bir hayal kırıklığından korkuyordu bilmiyorum. Bizim buralarda kız erkek fark etmez çocuklar genelde ilk koşu ve avlanmalarına babalarıyla çıkarlar. Ben Chanyeol'un babasıyla çıktım. Babamın gözlerinde belki de toplamda beş kez filan gördüğüm rahatlamayla karışık mutluluğu da Chanyeol'un babası abonnim beni üstüm başım kan revan bir halde verandamızdan bıraktıktan sonra elini babamın omzuna koyup da her şeyin yolunda olduğunu söylediği zaman gördüm.
Küçüktüm, beş ya da altı yaşlarımdaydım, İlk kez koşup avlanmıştım, doğamın ilk kez bu kadar kontrolsüzce açığa çıktığı birkaç saatti, vücudumda manyak bir enerji patlıyordu ve bir kez koşmaya başlasam Rusya'ya kadar çıkarım gibi bile geliyordu. Yani gözümde fer ve odaktan başka her şey vardı ama yine de o bahçede ağzım burnum ellerim kan bana ne olduğunu ve içimden ne çıktığını çözmeye çalışır ve evi parçalama isteğimle baş etmeye çalışırken yine de şiddetle solumuş ve annemin her sene yenisiyle değiştirdiği keçe guguk kuşlarının önünde öylece durup onları izlemiştim. Herkesin kasedi ne kadar ileri sararsa sarsın kare kare hafızasına kazınmış birkaç görsel hatırası vardır, benimki de o sahneydi.
Chanyeol'un babası abonnimle her pazar avlanmaya ve yarı çıplak koşup vahşileşmeye devam ettim, ek gıdaya geçer gibi başka tür besinlere ihtiyaç duyana kadar. Babam uzun bir süre gerçek bir beslenmeyle dengelenmemi reddetti ve çılgın para döküp iyi desteklenmiş pahalı serumlarla beni ayakta tuttu. Bu bana fikren hiç koymadı ama neden olduğunu hala tam olarak bilmesem de annemin çok ağırına gitti. Bu mesele yüzünden cam çerçeve bırakmadıkları bir gece yarısının sabahında, kıyamet gibi bir kış vardı hiç unutmuyorum, en kalın kabanımı giydirip beni otobüs durağına çekiştirdi. O gün birlikte insanların arasına karıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aya benzer yüreğim
Fanfiction''bu ay çöreği çok çirkin'' ''kaderi bu sana benzettim'' ''aya yani'' ''gece güneşini tercih ederim''