Chromeo - Over Your Shoulder
''1200 mil yol buradan'' dedi Sehun. ''Siksen koşamazsın.''
''Kanka Vlad Dükü müyüm ben'' Chanyeol gözlerini belertti. ''Arabam var.''
''Yirmi saat yol'' Kaşlarımı kaldırıp Sehun'a yaslandım. ''Araba tutuyor beni.''
''Seni de ben tutayım.'' Jongdae yüzüne yansıyan ayın ışığıyla yavşak yavşak sırıttı. Sehun elini kaldırdı. ''Bununla yirmi saat geçireceğime ölürüm daha iyi.''
''Chanyeol yirmi saat araba kullanacak kadar taşaklı değil.'' Ellerimi kaldırıp ortama müdahale ettim.
''Vampirim ben.'' dedi Chanyeol. ''Keyfi uyuyorum, biliyorsun dimi?''
''Durma, devam et, eksikliklerimle aşağıla beni.'' İç geçirerek gözlerimi kapattım.
''Dağdan mı indin nedir?'' dedi Sehun.
''Terk edilmenin korkunç acısı ve melezliğiyle aynı anda baş etmek zorunda'' dedi Jongdae. Duraksayıp bana döndü. ''Senin de eksiğin bir değil iki değil.''
Sehun ellerini kulaklarıma kapattı.
''Kahpe Suji'nin Do Kyungsoo şi'yle aleni flörtünün benimle ilgisi nedir?'' Kaşlarımı kaldırdım. ''Ağzını topla ben toplamadan.''
Jongdae sırıttı. ''Gel de sen topla.''
''Ortam çok bozuldu, ahlak kalmadı.'' dedi Chanyeol. İç çekip gözlerini yere, toprağa dikti. ''Hem işine hem kocana hem hayatına, sahip olduğun her şeye dikerler kem gözlerini böyle işte, anneciğim haklıymış.''
''Miyoung omonim mi söyledi bunu?''
''Yok seninki.'' Chanyeol başını kaldırmadan dertlenmeye devam etti.
Lee Suji faciasının üzerinden beş gün geçti. Atlatmasam da dindim, sakinledim. Do Kyungsoo şi onunla ormanın ortasında beklenmedik ama iç rahatlatan bir şekilde hesaplaşmamdan sonra odaya gelmedi. Nerede kaldığını bilmiyorum, Sehun Maseratisi'nde uyuduğunu iddia ediyor. Chanyeol'e göre Seul'un yarısı onunmuş, yer aramasına gerek yokmuş. Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum, eşyaları hala bir zamanlar orada olduğunu ve belki zamanla tekrar olacağını hatırlatmak ister gibi odamda duruyor. Kıyafetleri kıyafetlerimin olduğu rafın yanındaki rafta, birkaç tanesini benim en alttaki boş raflarıma koymuş. Banyoda havluları, diş fırçası ve ayakkabı dolabında ayakkabıları var. Beş gün boyunca onu sadece bir kez haftalık olağan toplantı sırasında Junmyeon nunanın odasından çıkarken gördüm.
Fakülte binasının kare bahçesinin ortasında büyük, şaşalı ve tarihi bir antik havuz bulunur. Bu iç bahçeye havuzlu derler. Havuzlunun karşısındaki nispeten daha küçük ama taş ve çok şık olan diğer bina hocaların binasıdır. İşte Senaryo Enstitüsü'nde, havuzlunun en üst ama en sessiz katında ölüm sessizliği hakimken Junmyeon nunanın kapısının önünde burun buruna geldik.
Bana her zamanki bakışıyla, sanki üzerinden öylece geçtiği bir şeymişim gibi, değil, sanki orada duracağımı ve beni göreceğini biliyormuş gibi doğrudan, gözlerini hiç çekmeden uzun uzun baktı. Belki benim yenilip geri çekilmemi ve ona izin vermemi bekledi, bilmiyorum. Ama ilginç ve tarihte az rastlanan bir sahneyle ben de yenilmedim, Lee Suji ortamızda dikilip ''Sunbaennim'' diye ciyaklayana kadar sürdü bu sessiz savaş.
Önce nuna odadan çıktı zannettim, ya da ortamızda, buralarda bir yerlerde dikiliyor filan. Ama ciyakladığı kişi nuna değildi, nunadan eser bile yoktu, odasının kapısı kapalı, koridor bomboştu. Bütün katta ben, Do Kyungsoo şi ve sunbaennim diye Do Kyungsoo şi'yi yemeye hazır süzgün gözleriyle kahpe Suji'nin cırtlak sesi vardı. Sıçrayan ben oldum, Do Kyungsoo şi hiç şaşırmamış ve o sesi orada duymayı bekliyormuş gibi bir edayla gözlerini benden yavaş yavaş çekip Suji'ye çevirdi. ''Her yerde sizi aradım.'' dedi. Elinde kalın bir kağıt tomarı taşıyor ve gözlerinin önüne sallıyordu. ''Birlikte bakalım da boşlukları dolduralım demiştiniz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aya benzer yüreğim
Fanfiction''bu ay çöreği çok çirkin'' ''kaderi bu sana benzettim'' ''aya yani'' ''gece güneşini tercih ederim''