NEFESTEN;
Güne her gün olduğu gibi ağrılarımla uyandım. Kanları bile silemeden ağlayarak uyuya kalmışım. Uyandığımda kanım, gözyaşım kurumuştu. Aynaya baktım yine berbattım. Ne kadar dayak yesem de, şiddete maruz kalsam da, günlerce aç bırakılsam da pes etmek yoktu. Bir gün ama bir gün Trabzon'a dönüp Tahir'i bulacak bütün bunları geride bırakacaktım. Odadan çıktım Vedat ortada görünmüyordu. İşe gitmiş olmalıydı. Banyoya girdim ılık bir duş aldım biraz rahatlamıştım ama hala her yerim acıyordu. Banyodan çıktıktan sonra üstümü giyinip balkona çıkıp berrak denize baktım. Eski günlere döndüm. Ne güzeldi Karadeniz. Hele Tahir'le bambaşkaydı. Tahir'i hatırladıkça istemsiz gözümün dolmasına ne kadar sinirlensemde artık alışmıştım. Sinirliydim Tahir'e ama onun suçu değildi ki! Babamın beni bir manyağa satması, ta İstanbul'a getirip şerefsizin ellerine vermesi, o manyağın da beni bahçeyi bile çıkarmaz olduğunu nereden bilecekti. Ama hiç mi arayıp sormadı ki beni? Eski günleri, o güzel anları, Tahir'le hayallerimizi düşünürken dalmışım. O daldığım hayallerimden Vedat'ın o iğrenç sesiyle "Nefes nerdesin?" demesi çıkardı. Sesimi çıkarmadım. Odaya bağırarak girdi.
"Hadi karıcım hazırlan ertelediğimiz balayına gidiyoruz"
"Ben senin karın değilim. Evlenmedim senle."
"Evlenemedik ama o günlerde gelecek. Ben seni gezdiriyim evden artık çık diyorum sen niye beni sinirlendiyorsun hayatım"
"Nereye gidiyoruz"
"KARADENİZ'e.."
Beynimden vurulmuşa döndüm. Beni, beni evden çıkarıyor ve üstüne memleketime götürüyordu.
"Hayatım niye bu kadar şaşırdın ki"
"Niye şaşırmayayım sen beni evden dışarı çıkarıyorsun ilk defa"
"Aslında seni götürmeyecektim ama ortaklarımız çok ısrar etti. E bende diyemedim tabi karımı bahçeye bile çıkarmıyorum ki oraya getiriyim. Adamlarla iş yapıyoruz beni kötü tanımasınlar diyip bir ilk yaptım. Eğer hoşuna gitmediyse gelme"
Karadeniz'de Sürmene'ye gitmem tabi kolay olurdu. Hemen "tamam geliyorum" dedim.
"1 saate hazırlan"
Odadan çıkmasıyla bir valize önemli eşyalarımı ve giyecek koydum. Üstümü değiştirdim. O sırada Vedat geldi.
"Canım benim fazla durmayacağız neden bu valizi hazırladın?"
"E kadınların eşyası tabi fazla olur"
"İyi bakalım"
Arabaya eşyalarımızı yerleştirdik ardından yola çıktık. Ben gözümü camdan ayırmıyordum. Koca 8 sene olmuştu. Her şeye en az 2 defa bakıyordum. Ne çok değişmiş her şey. Karadeniz nasıldı acaba?
Saatlerce yol gittik ben uyuya kalmışım. Uyandığımda karşımda Sürmene tabelasını gördüm. Hemen Vedat'a;
"Ortakların Sürmeneli mi?""Evet. Burada da şirketim var bilmiyor musun?"
"Hayır"
Allah aşkına ben ne biliyorum ki sanki?
Sürmene küçük bir yer aslında Tahir'le karşılaşma ihtimalim var ama fazla durmayacağız. Belki de Tahir okulunu bitirmiş yurtdışında veya başka bir şehirde çalışıyordur. Acaba ne oldu? Mimar, doktor, mühendis..
Böyle düşünürken konağın bahçesine gelip durduk. Vedat kapımı açtı.
"Buyurmaz mısın?"
"Ben kendim inerim"
"Ama aşkım bugün bari normal bir çift gibi mi olsak"
Dedi ve ben indim. O sırada Vedat'ın telefonu çaldı.
Mustafa: Vedat Bey adresi bulabilduniz mi?
Vedat: Bulduk Mustafa Bey hatta arabadan iniyorduk tam.
Mustafa: Tamam.
Kapıya doğru yöneldik.
Tahirden;
Kimdu bu abimun öve öve bituremeduğu ortağı. Yıllardır abim İstanbul'a gidiyordu ya da Vedat buraya geliydu. Ama ben gemiden inemeduğum için rast gelemeduk. O yüzden ki abim bugün bizzat eve geturtmuştu beni. Asiye ablam sofraya yemeği koydu ki kapı çaldi.
Asiye: Geldum geldum.
Asiye: Hoşgelduniz.Vedat: Hoşbulduk.
Asiye: Buyrun içeri geçelum.
Mustafa: Oo Vedat Bey hoşgelduniz.
Nefesten;
O sırada ayakkabımı çıkarıyordum ki Mustafa abinin sesiyle irkildim. Yoksa o Mustafa Bey Mustafa KALELİ miydi? Ayakkabımı çıkarıp içeri daldım.
Vedat: Bu karım Nefes..
Ben dahil herkes şok olmuştu. Ama hala Tahir'i göremiyordum ki Mustafa Abinin yana kaymasıyla arkada oturan Tahir'i gördüm. O güzel bal gözlerini..
Tahirden;
O sırada telefona bakaydum ki Nefes ismini duydum 'yoksa' diyip başımı kaldirduğumda Nefes'in o yeşil gözlerini gördüm..
Nefess.. diyip aniden ayağa sıçradım.
Nefesten;
Tahirrr.. Tam adım atacaktım ki o sert eli kolumu tuttu. Kim bu adam dercesine bana baktı.
"Çocukluk arkadaşım" diyebildim sadece.
Vedat ise "çocukluk arkadaşında olsa o adam sana dokunamaz yoksaa.."
Gerisini biliyordum. Olduğum yere kenetlendim.
Tahirden;
O adam kocasi mıydı? Ne gonuşiy bu tipsuz adam. Niye adımıni geru çektu Nefes? Ne dedun lan?
Yazardan;
Asiye hariç herkes hala Nefes'e bakıyordu. O yokken gelin gelmişti Asiye.
Saniye: Kızim.. Nefes.. Sen evlendun mi?
Nefes, Vedat'ın bakışlarını görünce "evet" diyebildi sadece.
Asiye'nin hadin yemeği komutuyla soğuk hava biraz dağıldı.Yemekte Tahir bakışlarıyla Nefes'i sinirli ama sevgiyle bakıyordu. Vedat'tan gizlice Nefes'te Tahir'e bakıyordu. Ama mahcup bir şekilde.
Nefes "Bir bilsen yaşadıklarımı. O bakışların olmazdı. Belki şuan biz evli olurduk..."
Yemekten sonra Mustafa ve Vedat iş konuşmaya başladılar. Nefes izin isteyerek lavaboya gitti. Tahir'de arkasından. Nefes kapıyı kilitlemişti. Tahir kapıyı vurdu.
"Nefes şu kapıyu açar mısun konuşmamuz lazum"
"Tahir git"
"Gitmiyrum"
"Vedat fark etmeden git hemen"
"Neden? Bak açmazsan kapıyu kırarum"
"Sorma işte Tahir git"
Tahir bunun üzerine kapıya yüklendi.
Nefes;
"Hala aynısın hala hödüksün" dedi. Tam dediğinde de ahşap kapı açıldı. Tahir orada kalakaldı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NefTah | Yarım Kaldık
Romance"Yine fırtınamı dindirsen?" "Gel göğsüme sığ yarim desem?"