Şanslıysanız, hayatınızda birkaç heyecanlı an yaşama zevkine ermişsinizdir. Adrenalinin vücudunuza damarlarınızı patlatırcasına pompalandığı, kalbinizin kulaklarınızda attığı, gözlerinizin önünde karaltıların uçuştuğu o değerli dakikalar, hafızanızdan kolay kolay silinmez. Ne seversiniz onları ne de nefret edersiniz. O duyguya aşık olursunuz sadece; vücudunuza yaptığı iyilik ve kötülükleri ayırt edemediğiniz o tatlı zirvede kalmaktır size haz veren. Kendinden kolay kolay vazgeçirmez. Esiri olmuşsunuzdur bile.
Haz... bambaşka bir duygudur. Kelimelere sığamayacak, sığsa bile anlamı havada kalacak tatlı bir histir. Kendisine öyle bir aşık eder ki etkisinden asla kurtulamazsınız. Anı kaybettirir size; ne geçmişte ne gelecekte ne de şimdiki zamanda yaşatır bedeninizi. Ruhunuz benimki kadar ölüyse onun yaşadığı zaman dilimi sabit kalmıştır ama beden... Beden her saniye ölüp yeniden doğar. Tıpkı bir anka kuşu gibi.
Sigaramı dudaklarıma yavaşça değdirirken zihnimden geçen düşünceler yüzümdeki tebessümü engelleyemiyordu. Her yorgun sabah farklı bir yatakta, farklı kolların arasında uyanmak, dünyamın tahammül edilebilir tek gerçeğiydi. Kafamı sola çevirip o gün hangi bedenin yanında uzandığımı tahmin dahi edememekti beni hayata bağlayan.
"Günaydın." Gelen sesin sadece bana özel olan düşüncelerim bölmesiyle gözlerimi devirdim. Bir de bir gece beraber olunca onlara ait olduğumu düşünen insanlar vardı. Ayaktaki, elinde bir kahvaltı tepsiyle içeri giren adamın heyecanlı gözlerinde kesinlikle bir umut vardı. Midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramamıştı bu umut.
Yorganı üstümden atıp sigaramı adamın önüme koyduğu tepsideki rastgele bir yerde söndürdükten sonra ayaklandım. Bu hareketim bile cesaretini kıramamış gibi ben kıyafetlerimi ararken arkamdan geldi ve kafasını omzuma yaslayıp ellerini çıplak karnımda birleştirme cüretini gösterdi. Soğuk elleri, karnımdaki ağrıları harekete geçirmişti.
"Okula gitmeliyim." Beni bunaltan kollarını iteklemeye çalıştım ama bir sülük gibi yapışmıştı vücuduma. Böyle devam ederse güzel sahneler canlanmayacaktı, ikimizin mazisinde.
"Yapma," dedi ve belimi bırakmadan, hafif bir güç uygulayarak ona doğru dönmemi sağladı. Koyu kahve gözleri benimkilerle buluşunca, kaburgama bir tekme yemiş gibi hissettim. "En azından kahvaltını yap, hm?" Alnını alnıma yasladığında midemdeki her şeyi ayağına bıraktım. Korkarak bir adım geri çekilmişti ama çok geçti.
Yerdeki, sarı, kahverengi ve turuncu renklerin süslediği, kokusu burnumun direğini paramparça edecek kadar ağır olan ve sıvı demeye bin şahit isteyen katrana baktım. Benim gibi güzel bir varlıktan çıkan bir şey insanı korkutabilir miydi hiç? İç çektim; yapıyordu işte.
"Ah, dün gece çok içtim galiba." Kendi kendime mırıldanarak kıyafetlerimi giymeye başladım. Dün gece nerede olduğumu, ne yaptığımı bile hatırlamıyordum. Güzel bir gece olmuştu gerçi; anılarımda belki birkaç gün yaşayabilirdi.
İçkiler su gibi akıyor, bedenler her köşede birbirlerine sürtünüyorlardı. Ne kadar içmiştim veya gece boyunca kaç kişiyle görüşmüştüm, hiçbir fikrim yoktu ama beni gülümsettiğine göre iyi olmalıydı.
Sonunda giyindikten sonra bana bağırdığını yeni fark ettiğim adama baktım. Dün gece vücudumu kendi izleriyle mosmor yapmadan önce anlayacaktı bir kaltak olduğumu. Şimdi bana bağırmak hiçbir işine yaramıyordu. Eline, cebimden çıkardığım bir miktar para sıkıştırdım. "Halın için üzgünüm." Kulağına, çok yavaş bir şekilde söylenen üç kelime, sesini kesmeye yetmiş de artmıştı. Paranın peşinde olduğunu sanmıyordum gerçi.
Büyülenmiş gibi gözlerime bakıyordu. Ah, bir zavallı daha mı bağlamıştı kalbini bana? Ne de kötüydü bu; benim gibi ruhu olmayan bir kaltağa o dolu gözlerle bakmak.
![](https://img.wattpad.com/cover/167745975-288-k200751.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moth - ChanBaek ✔
FanfictionSeks bağımlısı Byun Baekhyun'un yeni amacı, üniversitesindeki asistan Park Chanyeol'ü yatağa atmak ama en yeni kurbanı olarak seçtiği Chanyeol'ün, kendisinden de karanlık tarafları olduğundan bihaber. × × × Bir kez gülümser ve Düşmüşsündür içine, Iş...