"Resmi bir şeye gerek yok," dedim hızlıca. "Zaten uzun süre kalacağımı da sanmıyorum." Kyungsoo, imzaladığı kağıtlardan kafasını kaldırıp bana baktı. Astigmatı yüksek bir derece olduğu için neredeyse kör gibiydi ama gözlük takmayı kesinlikle reddediyordu, nedenini yıllardır çözemediğim bir şekilde.
Ona bakınca ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum ve bu kafamı karıştırıyordu. Her şeyi geride bırakıp gülmek ve onu doyasıya içime çekmek, en doğru karar gibi görünmüştü bir anda.
"Resmi bir şeye gerek var. Bu kulübe ortak oluyorsun. İnan veya inanma, kulübün kazancı oldukça yüksek. Payını yasal olarak vereceğim sana." Gülmemek için dudağımı ısırdım. Babamın kulüplerinden biri ne kadar yasal olabilirdi ki? "Neden uzun süre kalmayacağını söyledin?" Kayıtsız bir sesle sormuştu ama deli gibi merak ettiğini biliyordum.
Omuz silktim. "İstediğimi alınca gideceğim. Yapmam gereken her şeyi yapmış olacağım."
Kafa sallayıp önündeki belgelere geri döndü. "Her zamanki gibi yani," dedi yavaşça. Ses tonu içimi titretmişti. O güçlü biriydi ve insanlara daima sert tarafını gösterirdi ama zamanında öyle çok ağlamıştı ki omuzumda, surların ardına sakladığı gerçek Kyungsoo'yu sadece benim gördüğümü düşünürdüm. Kendini sadece bana açmıştı ve sonra bir anda kaybolmuştu
"Kyungsoo..." Duygulu, parlak gözlerini benimkilerle buluşturdu. "İyi görünüyorsun," dediğimde iç çekti ama yüzüne ufak bir gülümseme yerleşmişti. Saçlarını, eskiden olduğu gibi kaşlarının altına kadar inen bir kahkul şeklinde kestirmek yerine daha kısa kesip yukarı kaldırmıştı. Vücudu gelişmiş, yüzü olgunlaşmıştı. Dramalardaki oyuncular kadar iyi görünüyordu.
"Sen de iyi görünüyorsun. Hiç değişmemişsin. Konuşurken hala bir bebek gibi dudaklarını büzüyorsun." Cevap olarak dudaklarımı büzdüğümde gülümsedi. Gülümsemesi bir anda yüzünde dondu. Birkaç saniyeliğine duraksadı, gözlerinden karanlık bir ifade geçti. "Seni öylece bırakmamalıydım, Baekhyun. Her şeyim olan senden bir anda vazgeçip gitmemeliydim. Ben..."
"Kyungsoo..."
"Çok üzgünüm..."
"Kyungsoo, sus!" Hızla ayağa kalktım. Ne geçmişten bahsetmek ne de eski anıları, içimi paramparça edene kadar düşünmek istiyordum. Bunu zamanında yapmıştım ve inanın bana, hiç de zevkli bir şey olmamıştı. Ben bu konuları dahi konuşmak istemezken onun rahat bir sesle Özür dilemesi beni çok sinirlendirmişti. "İş dışında lütfen görüşmeyelim."
"Baekhyun, bekle!" Arkamdan seslenmesini umursamadan dışarı attım kendimi.
Öyle sinirliydim ki göğsümde binlerce kibrit yakılmış gibi hissediyordum. Kalbimin olması gereken yer paramparçaydı. Onu çok sevmeme rağmen geçmişi unutamıyordum işte.
Birinin bana unutturmasına ihtiyacım vardı.
Hızlı adımlarla, bir kere orada bulunduğum için yerini hala hatırladığım odaya doğru yürümeye başladım. Kapıyı çalmadan içeri daldım. İşte oradaydı, aklıma hayallerime sığmayan beden; yatağın üstünde sakin bir şekilde kitap okuyordu. Ben gelince hafifçe şaşırıp kafasını kaldırdı. Gözlerindeki saf duyguyu görmek içimi kapkara yapmıştı.
Bir alevdi o. Adımı söylüyor, fark etmeden bütün arzularımı çağırıyordu kollarının arasına. Daha önce kimseyi böyle istememiş, böyle çılgıncasına aramamıştım. Tek bir bakışıyla içimdeki barutu harekete geçiriyor, tek bir mimiğiyle de vücudumun her bir dokusunu yangının içine bırakıyordu. Bir güveydim ne yazık ki ben de. Işığına koşuyordum, sonum olacağını bile bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moth - ChanBaek ✔
FanficSeks bağımlısı Byun Baekhyun'un yeni amacı, üniversitesindeki asistan Park Chanyeol'ü yatağa atmak ama en yeni kurbanı olarak seçtiği Chanyeol'ün, kendisinden de karanlık tarafları olduğundan bihaber. × × × Bir kez gülümser ve Düşmüşsündür içine, Iş...