2. BÖLÜM

375K 15.9K 6.7K
                                    

Gülmekten yaşaran gözlerini silerek konuşan Seda, "Şampuanların içine salça doldurmak nedir ya?" diye sordu. Panelden sonra döndüğümüz kampın kafesinde otururken konu abimin çocukluk vukuatlarına gelince bütün kirli çamaşırları ortaya serilmişti. Benim anlattığım çoğu olayı onların da biliyor olmasına şaşırsam da belli etmedim.

"Neymiş efendim? Berber saçını istediği gibi kesmemiş. Hem de gidip acı biber salçası doldurmuş. Berber Hüseyin abi yetmezmiş gibi gözü yanan müşteriler de dayanmıştı kapıya."

Gururlu bir tavırla omuzlarını dikleştiren abim, "İntikamım acı olacak demiştim," dedi. Hep birlikte yüzümüzü buruşturduk.

"Benim berber de kafamın yanlarını kazıyıp sadece ortasını bırakmıştı. Annem uzanamadığı yerlerin tozunu almak için beni kullanıyordu," dedi Can. Annesinin, Can'ı kucağına alıp tozlu yerlere sürttüğü manzara gözümün önünde canlanınca kafamı sallayarak kendime gelmeye çalıştım. "O günden sonra ne zaman annemi sinirlendirecek bir şey yapsam, "Ben senin için saçımı süpürge ettim." diye duygu sömürüsü yapıyorum."

Masaya gelen garsondan sadece su isteyip siparişimi verdim. Kendi kendine el kızartmaca oynayan Yağız, "Müdür Bey rica etti, bu sene öğrenci dosyalarını ben hazırlayacakmışım," deyip konuyu değiştirdi. Müdürden yediği cezayı henüz sindirememiş gibi duruyordu.

"Dilekçeyle mi rica etti yoksa bizzat sözlü mü?"

Bu imalı soruma cevap vermek yerine omuz silken Yağız, ayaklarının yanında duran dosyaları alıp masanın üzerine koydu. "Akşam yemeğine kadar bunların hepsinin bitmiş olması gerekiyormuş. Payınıza düşen dosyalar ellerinizden öper." Herkes itiraz edip, yardım etmeyeceklerini belirtince kaşları çatıldı. "Şu an burada bulunmanızı sağlayan belgelerin bu dosyalarda olduğunun farkında mısınız?"

Tehdit açıktı ama kimse ciddiye almadı. Yağız'ın onlara gerçek anlamda zarar verecek bir şey yapmayacağını ben bile biliyordum.

"Tamam ya, siz bugün bana yardım edin. Ben de size bir hafta boyunca hiç bulaşmayayım."

"Yemezler, en son bu cümleyi kurduktan iki saat sonra diş macunuma kil karıştırmıştın."

Tehdit ve teklif hamleleri işe yaramayan Yağız son kozunu oynadı. "Neyse, daha fazla vakit kaybetmemek lazım. Bir sorun olursa ulaşabilmek için aldıkları babamın numarasını değiştirmekle işe başlayayım," dedikten sonra dosyalar arasında kendi dosyasını bulup içini karıştırmaya başladı. Bir yandan da bize kaçamak bakışlar atıyordu. "Sizin de herhangi bir şeyi değiştirmeniz gerekiyorsa on tane dosyayı düzenlemek şartıyla istediğinizi yapabilirsiniz."

Öksürerek boğazını temizleyen Can, "En iyisi ben de sana yardım edeyim," diyerek dosyalara doğru uzanıp on tanesini önüne çekti. İlk avını gururla süzen Yağız ikincinin kim olacağını görmek için bakışlarını masada oturan herkesin üzerinde gezdirdi. Sessizce aldığı on tane dosyayı kucağına koyan Başak hepimizin onu izlediğini fark edince "Ne var? Kayıt olurken aceleyle verdiğim vesikalık fotoğrafta çok kötü çıkmışım. Onu alıp yenisini koyacağım," dedi.

Bir insanın vesikalık fotoğrafta güzel çıkma ihtimalinin, benim İngilizce sözlük yazma ihtimalim ile aynı olduğu hakkında derin düşüncelere daldığım sırada diğerleri de birkaç dosya alıp işe koyuldu. Yağız'a yardım etmek isteyen tarafta olduğum için ben de aldım. Dosyaların en başına koyulmuş kağıtta yazan sıraya göre diğer kağıtları yerleştirmemiz gerekiyordu.

"Babamın telefon numarasında üç rakamının bulunmasına bu kadar sevineceğimi hiç düşünmemiştim," diyen Yağız, "Üç en sevdiğim rakam çünkü tek bir kalem hareketiyle hiç iz bırakmadan sekize dönüşebiliyor," diye devam etti.

Türk'ün Londra'yla İmtihanı (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin