3. BÖLÜM

270K 14.4K 4.3K
                                    

İyi okumalar :)

"Bu galoşlar 12 numara ayak için mi yapılmış anlamadım ki!" diyen Mete elindeki galoşu ayağına geçirmek için hamle yaptı. Ayağına küçük gelen galoşun yırtılmasıyla bir kez daha başarısız olmuştu.

"Doğru tahmin, çocuklar için olan kutudan alıyorsun," diyen Seda'yı duyduğunda yaptığı hatanın farkına vardı. Birkaç gün kampa alışma süreci adı altında kampta kalıp öğlene kadar uyuduktan sonra yeni güne erkenden uyandırılarak başlamak hiç hoş olmadı. Yabancı eğitmenlerin ve çocukların olacağı bir kreşe gidip çoçuklarla ilgileneceğimizi duyduğumda ise iyice keyfim kaçmıştı. Çocukları sevsem de dillerini anlamayacağım için işim zor gibi duruyordu. Giymemizi zorunlu tuttukları galoşları giyip hazırlandık.

Sessizliğimizi bozan Müdür Bey, "Beyin yaşıtlarınla vakit geçirmeye hazır mısın Yağız?" diye sorduktan sonra bıyık altından gülümseyerek yanımızdan geçip gitti.

Yüzünü buruşturan Yağız, "Bu etkinliği bana şu lafı söylemek için düzenlemediyse en sevdiğim kazağımın ilmeği kaçsın," deyip fazla galoşlardan birini kafasına geçirdi. "Hayatımda gördüğüm en kinci insan. Kendimi affettirmek için kampın internet sitesini ele geçirip sitenin arka planına yüzü kalp içine alınmış fotoğrafını koydum olmadı. Diğer dil kamplarıyla ortak yaptığımız etkinliklerde o kampların öğrencilerine "En büyük müdür bizim müdür," diyerek onu övdüm olmadı. Boydan fotoğrafıyla pankart yaptırıp kampın girişine astım yine olmadı. Daha neler neler yaptım sonu aynı. Nerede hata yaptım anlamıyorum."

"Dur ben sana nerede hata yaptığını sayayım. Bir," diyen Mete tek parmağını havaya kaldırdı. "Siteyi ele geçirince site çöktü adam günlerce onunla uğraştı."

İkinci parmağını da kaldırdı.

"İki, o diğer kampın müdürüyle bizim müdürün arası bozukmuş. Diğer müdür senin yaydığın o lafı bizimkinin çıkarttığını düşününce olay çıkardı etkinlik mahvoldu."

Son olarak üçüncü parmağını da kaldırdığı eliyle Yağız'ın başındaki galoşu çıkardı.

"Üç, kampın girişine astığın o pankartın üstüne "Dikkat müdür çıkabilir!" yazmışlar. Bil bakalım bunu kimin yaptığını düşündü?"

"İşte bunlar hep önyargı..."

Kafasını sağa sola sallayarak söylenen Yağız, görevlilerin yönlendirdiği tarafa yöneldi. Onun peşinden gidip oldukça büyük olan bir kapıdan içeri girdik. Kapının ardında bizi karşılayan oyun alanlarını görünce bu etkinliğin o kadar da kötü bir fikir olmadığına karar verdim.

"Bu nasıl kreş? Benim gittiğim kreşte ufak tefek oyuncaklar dışında bir tane çitlerle çevrili küçük bir alan vardı. Sözde oyun alanıymış. Koyun gibi doldururlardı bizi oraya. Bir süre sonra psikolojimiz nasıl bozulduysa hocadan bir şey isteyeceğimiz zaman seslenmek yerine meliyoduk," diyen Can top havuzunun içine atladı.

O, iç hesaplaşmasıyla meşgulken üç tane kadınla birlikte bizim bulunduğumuz alana giriş yapan çocuklar bir anda etrafımızı sardı. Hoca olduğunu düşündüğüm kadınlardan bir tanesinin şaşkınlıkla izlediği Can'ı yuvarlandığı topların arasından çekip çıkardık.

"Akşama kadar çocuklar size emanet, herhangi bir sorun istemiyorum," diyen müdür, sözü hocalara bıraktı. Onlar da çocuklarla eğitici oyunlar oynamamız ve kötü örnek oluşturabilecek davranışlarda bulunmamamız gerektiğiyle ilgili kısa bir konuşma yaptıktan sonra bir köşeye geçip oturdular. Etrafımızı saran çocuklar onları eğlendirecek herhangi bir şey yapmamız için gözlerimizin içine bakarken telefonunu cebinden çıkarıp havaya kaldıran Yağız, ne kadar iyi bir örnek olabileceğini gösteren o soruyu sordu.

Türk'ün Londra'yla İmtihanı (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin