-Günaydın...
O iç ısıtan gülümsemesi ile baktı bana.Gülüşü o kadar güzeldi ki,onu izlerken günaydın demeyi bile unuttum.
-G-günaydın
Hafif bir gülümseme ile karşılık verdim.Umarım sadece minik bir gülümsemedir.Çünkü şuanda nasıl göründüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu.Bana baktı bir süre,sonra kendini tutamayıp güldü.
-Evet,dişlerin çok güzel görebiliyorum.
-Hı?Lanet olsun!..Bir saattir otuz iki diş kızın karşısında mı durdum ben.İyiki gülümsedim sadece (!)
- A-aynen.Kahve içer misin?
Daha fazla rezil olmamak için konuyu değiştirdim hemen.O da fazla üstüne gitmedi zaten.-Vaktin varsa,olur.
-Ben hemen alıp geliyorum o zaman.Nasıl içersin?
-İki şekerli.
- Hemen alıp geliyorum.O da benim gibi iki şekerli içiyordu...Acaba başka benzeyen yönlerimiz varmıydı.Bunları düşünürken hazırlanmış olan kahveleri aldım ve seri bir şekilde yanına gittim.
-Kahven,iki şekerli
Minicik ,bir o kadar da zarif elleri ile kahvesini aldı ve yine o doyamadığım gülümsemesiyle bir yudum aldı.
-Teşekkür ederim..
-Ben teşekkür ederim..Keşke tam şu anda zaman dursaydı ve ben sonsuza kadar onu izleseydim sadece.Baktıkça bakasım geliyordu ve bunun onu rahatsız etmesinden korkuyordum.Ama tam aksine ses çıkarmadan kahvesini yudumluyordu sadece.
Bitmesini istemediğim her şey gibi onu izlediğim an da bitti.Onu izlerken içtiğim kahvenin tadı bile bambaşkaydı...
-Sanırım iş saatin yaklaştı.
Evet ne yazık ki yaklaştı,gitmek istemiyordum.
-Evet yaklaştı.
-O zaman,kahve için tekrar teşekkürler.Çok iyi geldi.
-Önemli değil,gitmeden önce bir şey sorabilirmiyim?
-Tabi
-Yani merak ettiğimden değil de,bu sabah neden bu kafeye geldin?Her sabah burdan kahve alırım.Daha önce hiç rastlaşmamıştık.
-Ö-öylesine burdan geçiyordum,yolum düştü,bir kahve alayım dedim.Yani başka neden olabilirki?
-Yaa,öyle demekki.Nereye gidiyordun?Eline saçının bir tutamını aldı ve oynamaya başladı.Ama çok geçmeden cevap verdi.
-İşe gidiyordum.Sonuçta bu saatte işe giden tek kişi sen değilsin.
-Haklısın,nerde çalışıyorsun?
-Ya sen geç kalmadın mı işine?
-Ofis şurda,giderim ben hemen sen endişelenme.
- Cevap vermek zorunda değilim.
-Şuan trip mi yiyorum acaba?
-Ne alaka ya,neden trip atayım ben.Bu hali çok tatlıydı.İçimden kıskıs gülmem istemsiz olarak dışıma yansımaya başladı.Ama bu haline gülmeden edemiyordum.Birden sımsıkı sarılasım geliyordu.
-Tamam sakin ol,sadece işini sordum.
Teslim olmuş gibi pufladı ve cevap verdi.
-Biraz ilerideki hastahanede pratisyen hekimim.
-Neden bunu söylemekten kaçındın ki,kötü bir şey mi senin için?
-B-birazGözleri dolmaya başlayınca bir terslik olduğunu anladım.
-Anlatmak ister misin?İyi bir dinleyiciyimdir.
İç çekip sıkıntıdan elleriyle oynamaya başladı ve anlatmaya karar verdi.
- Nöbetçi olduğum gün..Acil bir vaka geldi..Farklı farklı yerlerinden defalarca kurşunlanmış bir adam.Benle aynı kademede olan pratisyenler,bende dahil şok olmuştuk.Neyseki başımızdaki görevli soğukkanlı davranıp bizi de yanına alarak ilk müdahaleyi yapmaya başlamıştı.Ama ne yazıkki, o kadar kan kaybetmişti ki hastaneye geldiğinin ilk dakikasında ö-ölmüştü.Yaklaşık bir aydır izindeydim.Yine geri dönüyorum.
Bu durumun ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyordum.O neşeli yüzü gitmiş,yerine hayat enerjisi bitmiş biri gelmişti sanki.
-Senin bir hatanın olmadığını biliyorsun değilmi.Sen bir şey yapamazdın yani.
Yalandan bir gülümse sunmuştu bana.Konuştukça sesi titremeye başladı.
-B-belkide haklısın.Ama o gün orda biz görevliydik.Tamam belki müdahale edebilecek kapasiteye sahip değildik ama ö-ölmesi de hepimiz açısından travma gibiydi.Dahası ölen kişi sıradan biride değildi
Gitgide kötüleşiyordu.Böyle olması içten içe beni de üzüyordu.Onu üzgünken görmek,içimdeki neşeyi bir anda domino taşlarının sırayla devrilmesi gibi yıkıp geçiyordu...
-Ee bugün işe başlıyosun tekrar.Sık sık görüşeceğiz heralde
Biraz neşelenip yüzünün güldüğünü görmek yeterdi bana şuanlık.
-Ya öyle.Sen de git artık geç kalacaksın bak yine
Konuşmasından hala üzgün olduğunu anlayabiliyordum,çokta zor değildi zaten sürekli gülümseyen birinin somurtması hemen farkedilirdi kim tarafından olursa olsun.
- Öğle arası müsait misin?
-Belki,yani büyük olasılıkla evet.Niye sordunki?
-Eğer sende istersen yemek yeriz diye düşündüm.Yani yanlış anlama sadece yalnız yemeyi sevmiyorum.Burdada kısa zamanda tanıdığım tek kişisin.
-Yo sakıncası yok,yeriz tabi.Bende pek hoşlanmam yalnız yemekten.İyi olur.
-Tamam o zaman öğle arası buluşuyoruz
-TamamdırGülümseyip el salladıktan sonra bir nebze de olsa daha iyi olduğunu anladım.Karşılıksız bırakmamış ben de ardından el sallamıştım.
Ofise girdiğimde patron odasındaydı.Gerekli sözleşmeleri imzalamak için kapısını tıklatıp içeri girdim.
-Günaydın efendim
Gözlüğünün üzerinden bir süre bana baktı ve istifini hiç bozmadan konuştu
-Sözleşmeler hazır.İşaretli yerleri imzalaman yeterli
Masasına yaklaştım ve sözleşme maddelerine göz gezdirdim bir süre.Sözleşmeyi imzalarken içimde bir huzursuzluk hissetmeme rağmen pek umursamadan heyecana verdim sadece,imzalayıp geçtim.
İmzaladıktan sonra göz ucuyla kontrol etti ardından hemen arkasındaki parmak izi ile açılan dolabı açtı ve içindeki şifreli kasaya koyup kapattı.Sadece bir işçi sözleşmesini bu kadar önemseyerek saklaması azda olsa tedirgin olmama sebep olmuştu ama belkide disiplinli biri olduğundan bu davranışları bana tuhaf geliyordu sadece.
-Tamam gidebilirsin odana
- İyi çalışmalar efendimBaş selamı verdikten sonra yerime çekildim.Kendimi biraz tuhaf hissediyordum.Annemin olanlardan haberi bile yoktu.En yakın zamanda onunla konuşmalıydım.
(Çok uzun bir zaman oldu biliyorum ama sınavlarım başladığından bölüm yazacak vakti bulamadım.Elimden geldiğince bölüm atmaya seri bir şekilde devam edeceğim.Sizi seviyorum💜Keyifli okumalar💜💜)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yağmur Taneleri
RomanceO gözler..Yine çıkmıştı karşısına.Aklında söylecek binlerce şey var iken o sadece susuyordu.. (Hikaye başta 3.kişi ağzından başlamış olsada sonralardan diyaloglara yer verilecektir.Umarım ilginize ortak olabilirim.)