Üçüncü gün
Neredeyse altmış üç saattir yemek yemeyi ve su içmeyi reddediyordum. Kaç saat olduğunu da yalnızca Alexander sık sık hatırlattığı için biliyordum. Zayıflamış, hem fiziksel hem de psikolojik olarak bitkin düşmüştüm. Alexander kendisini engellediğinden beri Ward beni dövmemişti. Hâlâ hayatta olmamın nedeni yalnızca Alexander'dı. Her şeye rağmen hain bir piç olduğu ve soluduğu nefesi hak etmediği dışında kendisine henüz bilgi vermemiştim. Tekrar tekrar ölsem bile Jungkook'u ele vermeyeceğimi söylemiştim. Konuşmayacağımı anlamış olduğunu biliyordum. En azından ben öyle düşünüyordum. Pencereleri olmayan ve güneş ışığının girmediği bu karanlık, rutubetli hapishanedeki tek yoldaşım düşüncelerimdi. İçimdeki ses, hani şu ancak ondan başka duyacak başka bir şeyiniz kalmadığı zaman duyduğunuz o ses, bütün gece bana zulmetmişti. Alexander haklı, bunu biliyorsun, diyordu bana o ses. Üç gün oldu, eğer Alexander haklıysa ve Jungkook bulunduğun yeri biliyorsa neden gelmedi? Neden Yoongi? Jungkook kendini senin hayatını kurtarmak için eleverip Alexander'a istediklerini anlatmadı? Başımı ellerimin arasına alıp ciğerlerimi patlatırcasma boşluğa haykırdım. Gözlerimin kenarından öfke gözyaşları dökülüyordu. Saçlarım terden kafama yapışmıştı. Şortum ve dar tişörtüm de aynı şekilde vücuduma yapıştırıcıyla yapıştırılmış gibiydi. Dizlerim yaralı, bacaklarım sıyrıklarla doluydu. Ne zaman yanlış bir hareket yapsam sırtım yanıyordu ve yaralarımın üzerindeki kabuklar patlıyor ve tekrar kanamaya başlıyordu.
Yanımdaki demir kapının açılmasıyla beraber yankılanan sese rağmen dönüp gelenin kim olduğuna bakmadım.
"Eğer içmemeye devam edersen suyu vücuduna zorla sokacağım." Beni yerden kaldırıp başka bir odaya taşımaya başladı. Direnmedim. Kucağında benimle koridorda yürürken yüzüne bakmadım, tavandaki florasan lambanın ışığı o kadar parlaktı ki bir ara gözümü açıp çabucak kapadım. Temiz hava tenime değdiğinde kendimi sakince verdiği rahatlığa bıraktım. Önce sola, sonra sağa dönüp metal merdivenlerden indik. Dakikalarca kafam suya batırıldı ve bir süre öylece tutuldu. İçgüdülerim beni yanılttı ve çığlık atmak için ağzımı açtım ama bu hareketim yalnızca ciğerlerime daha fazla su dolmasına neden oldu. Vücudum titriyor, ellerimi içine konulduğum konteynerden çıkmak için kabın plastik kenarlarına bastırıyordum ama kendimi suyun dışına itmek için fazla zayıftım. Bu yüzden Alexander beni kolayca suyun altında tutabiliyordu. Ağzımı kapatıp nefesimi tuttuğum zaman bile su ciğerlerimi yakmaya devam ediyordu ve tam boğulacağımı, ölüp huzura kavuşacağımı düşünmeye başladığımda Alexander başımı sudan çekti. İlk isteğim ciğerlerimin açılması için sık aralıklarla nefes almak ve ciğerlerimdeki suyu boşaltmak oldu, yani içgüdülerim beni tekrar aldattı. Gerçekten ölüp her şeyden kurtulmayı tercih ederdim, ama vücudum kendi kafasına göre davranıyordu, kontrol edemeyeceğim bir başka şeydi bu. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki su varili olduğunu yeni fark ettiğim şeyin plastik duvarlarına çarpıyor gibiydi. Saçlarımın uçlarından, çenemden, burnumdan ve kirpiklerimden yüzümün birkaç santimetre ötesindeki varile su damlıyordu.
"Kardeşimle kim çalışıyor?" Alexander'ın sesi sakindi. Hiçbir şey söylemedim. Saçımı çeken ellerini daha çok sıktı. "Abel Setefan Nilsson'la görülmüşsün," diye devam etti. "Onunla kardeşim arasındaki ilişki ne?
Benim arkamdan iş mi çeviriyorlar?"
Cevap vermedim. Kafamı tekrar varile daldırdığı zaman varilin içindeki su yüzüme bir tokat gibi vurdu. Su vücuduma zorla girerken burun deliklerim ve yemek borum deli gibi ağrıyordu. Tekrar dövünmeye, ellerimi tutacak bir şey bulmak için sallamaya başladım, sonunda çember plastik kenarı buldum, ama hâlâ kendimi sudan çekebilecek, Alexander'ın uyguladığı baskıyı alt edebilecek güçte değildim. Kafamı tekrar dışarı çıkardığı zaman yine nefes nefese kaldım. "Bana bir şey söyle Yoongi. Herhangi bir bilgi ver." Dalga geçebilecek kadar bile enerjim kalmamıştı. Git kendini becer bile diyemedim. Uzun bir süre sonra beni odadan çıkardığı zaman sadece bir şey yapabilmişti, tıpkı dediği gibi suyu zorla vücuduma sokmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JEON ° YOONKOOK
Fanfiction-Küfür, smut ve rahatsız edici içerik içerebilir! "Ben sığınman değil kaçman gereken kişiydim. Şimdi diğerlerine seni kurtarmaları için yalvaracaksın. Tıpkı seni kurtarmam için yalvardığın gibi." * "Hangimiz bok çukurundayız şimdi?" Tek kaşını kaldı...