Hayat gözlerini odasında açtı.Ruhların ve hayaletlerin peşini bırakmadığı sanrılar dünyasında geziniyordu.Sabahtı.Saatten emin değildi ancak.Zaman kavramı yitmişti.Bazen ona uğruyor ve sonra yine terk ediyordu.O da onu terk eden herkes gibi terk ettiğinde ölmüş geri geldiğindeyse yeniden dirilmiş gibi görüyordu onu.Tıpkı babası gibi.O da çocukluğu boyunca böyle yapmıştı.
Giyinme odasından önce banyoya girdi ve küveti sonuna kadar kaynar suyla doldurdu.İçine girdi.Vücudu parça parça yanarken suyun için daldı ve yüzü kaynar sudan kızardı.Suratı suyun içinde yanıyordu.Sular küvetten taştı.Tüm vücudu suyun içindeydi.Boğulmak üzereydi.Üstelik bu sefer bunu kendisine yapan oydu.Nefes almaktan vazgeçemedi.Yine o küçücük bir çiviymiş ve hayat dev bir tabloymuş gibi ondan gevşeyip gevşeyip geri sıkıştırdı kendini.Asla düşemedi.Tabloyu asla eğemedi.Ama hiç tam sıkı bir çivi de değildi o.Hep gevşekti.Hayattan kopuk yaşıyor.Kurumlarına alışamıyor.Ancak yine de yaşamaktan vazgeçemiyordu.Hep bir sebep arıyor.Sebep aradıkça mutsuz oluyor.Hayaletler onu boğuyor.Ama ne ölüyor,ne de kendi sebebi oluyordu.O uçurumdan atlamıyordu,ama uçurumdan uzakta da yaşamıyordu.O hep uçurumun kıyısında yaşamaya çalışıyordu.Ama uçurumun kıyısında dans edemiyordu.O yükseklikten korkuyordu.Ama uçurumun kıyısında yaşamaya mahkum bir kaçıktı.
Sudan çıktı.Yanan teninin acısını hiç duyumsamadı.Canı hiç yanmadı.Fiziksel acı vücudunu hiç ziyaret etmedi.Giyindi.Kahvaltı adını bilmediği yardımcı kadın tarafından hazırlanmıştı.Beraber yediler.Nezaket sözcükleri haricinde konuşulmadı.Kliniğe gitti.Hemşireler onu karşılarken sanki dudakları oynuyormuş da konuşmuyorlarmış gibi bir yanılsamaya uğradı.
-Hoşgeldin.
-Hoşbulduk.
-Lütfen diye koltuğu işaret etti genç doktor.Doktorun saçlarının ve gözlerinin renkleri birden Hayat'ın tüm dünyasını kapladı ve her yer açık mavi ve bakır rengi doldu.Renkler birbirine karışırken her yer gipgiri bir renge büründü ve sadece doktor kendi renginde göründü.
-Benim ayrımsayamadığım ne var? dedi doktor.
-Bir dünya var dedi Hayat.
-Öyleyse çok işimiz var.Beni de yanında götür.
-Orası senden çok uzaklarda. dedi Hayat.
-Yol param var diye espri yaptı doktor.
-Öyle değil o dünya aşılabilecek bir yol değil ve benim çirkinliğim,benim umutsuzluğum kimseye bulaşsın istemem.
Dizlerini kendine çekti ve yine ileri geri sallanmaya başladı.
-Bugün kendimi küvette boğmyayı denedim.Ama yine bir ton sebep vardı.Okuyucularım vardı.Annem vardı.Daha çizmek istediğim resimler,yazmak istediğim yazılar ve karikatürler vardı çizmek istediğim.Eğer umutsuzlukla yaşamayı öğrenirsem, eğer uçurumun kenarında yaşayabilirsem ,dans edebilirsem olduğum bu korkunç varlığı kabul edip yolumda ilerlersem yaşanacak koskoca bir ömür vardı.
-Ve sen yaşamayı seçtin.
-Belki sadece belki...
-Belki ne?
-Bir adam vardı.Kızkardeşini aynen böyle kaybetmişti.Ve ben bir insanın daha yüzünü kara çıkarmak istemedim.
-Ve o adam bendim dedi genç doktor.
-Elinizi uzatmanıza izin verdim doktor,dedi Hayat
-Peki elimi tutar mısın?
-Bana bir sebep verir misiniz doktor?
-Eğer elimi tutarsan sana başkaları için değil de kendin için hayatta kalmayı öğretirim.
-Peki tüm bunlardan sonra o lanet...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumun Kıyısında Yaşamak
RomanceVe bir doktor hastasına uçurumun kıyısında yaşamayı öğretti. Hayat kendi ölümünün yıllar önce planlanmış olduğuna inanan,ağustos ayında etrafı şubatla sarınan,içinde yaşadığı hayata ve kurumlarına uyum sağlayaman bir kaçıktı. Ümit başka insanlar içi...