Bir fırça darbesi,bir tane daha... Sanki Hayat hayatı boyunca onu ezen,küçük gören,kendinden nefret ettiren insanlardan acısını çıkarıyrodu.
-Belki de onlara teşekkür etmeliyim.Bana nefretten kopan bir parça ilham verdikleri için!
Hızla fırça darbelerini indirdi.Sonra yumuşakça fırçaya sarıldı.Sanki yaşamasını sağlayan şey nefes alamak değilmiş de oymuşçasına fırçasıyla bütünleşti.İçindeki nefret boyayla karışıp tuvale aktığında ve bir nebze olsun daha iyi hissettiğinde gidip banyo yaptı.Saçını tararken birden vücuduna bir titreme geldi.Sonra karnına orada olduğuna emin olduğunu sandığı sanrısal bir sancı saplandı.Çığlıklar atmak istedi.Ama sadece donakaldı.O acı canını öylesine yaktı ki artık öleceğine emin olduğu bir anda bir ses duydu.Ama kim olduğunu göremedi.Her yer kararmıştı çünkü.Bir el hissetti elinde.Elin dokunuşu acısını unutturdu ama her yer karanlıktı hala.
-Elimi uzatmama izin verir misin? diye seslendi tanıdık ses.
-Elini tutmama izin ver lütfen! derken yalvarıyordu ses.
-O zaman sadece belki artık ben de mutlu olurum. dedi ses haykırırcasına.
-Çünkü ben hiç yaşamadım,yaşamanın nasıl bir şey olduğunu göremedim hiç,ben hiç ben olmadım.İşte hep böyle karanlıktı hayatım.derken acı ve hüzün doldu ses.
Sonra karanlıkta bir ışık belirdi.Işık büyüdü ve her yanı sardı.Sonra görüntüler onun gerçek odasının haline büründü.
Bir rüzgar esti.
Kollarını bacaklarına sardı sakinelşmek için bekledi.İleri geri sallandı ve zaman kavramını yitirdi.
Kendine geldi.
Tam olarak hesaplayamadığı belli bir zaman diliminde sadece aptal aptal dikildi.
Giyindi.
Yardımcı kadınla selamlaştı.
Kahvaltısı hazırdı.Sessiz kahvaltının ardından ona evdeki davranışları yüzünden endişeyle bakan kadınla vedalaşıp kliniğin yolunu tuttu.
---------------------------------------------------------
-Merhaba Hayat.
-Merhaba doktor.
-Nasılsın bugün? derken doktor yerine geçti Hayat.
-İyiyim. dedi Hayat.Ama sabah olanları anlatmadı.
Kısa bir sessizlikten sonra doktor konuya girdi.
-Bana üniversiteden bahset,edebiyat mı okumuştun? diye bir soru yöneltti doktor.
-Hayır,Felsefe.
-Devam et. diye onu yöneltti doktor.
-Liseden daha iyiydi.Dostluklarım daha sağlamdı.Çok farklı çeşit insan olduğundan bana katlanacak tipler de vardı.
-Bunu sevdim daha çok anlat lütfen diye istekte bulundu doktor.
-Ben hep özgür olabileceğim ve kimsenin beni tanımayacağı bir yerde yeniden başlamak istemiştim.Lisede her şeyin karıştığı ve tam da vazgeçmek üzere olduğum bir dönemde üniversite hayatımı kurtardı.
-Yani bu ilk umudu buluşun değil.Üniversite de bir umuttu.
-Üniversite bir umut değildi.Sadece ölmemi erteledi o kadar.Yine de yaşamamı sağlamadı.dedi Hayat.
-Bunun hayatındaki yeri neydi?Yani üniversite okumak hep idealin miydi?Hep bekledin mi?
-Bunu çok bekledim,üniversiteyi yani.Bazı hayal kırıklıklarım da oldu tabii.Çok beklediğimden.Ben hep bir şeyler bekledim.Ama hiç yaşamadım.Hayat yağmurlu bir gündü doktor.Ben hep yağmurun geçmesini bekledim.Oysa ah bir yağmurda dans etmeyi öğrenebilseydim!
-O zaman ne olurdu sence?
-O zaman yaşayabilirdim gerçek anlamda ve yaşadığıma sevinebilirdim.
-Biliyor musun?Kendimle ilgili bir şey itiraf edeceğim.Ben de hep kaçtım.Hep bir şemsiye tuttum ve hayatla yüzleşmedim.Ben de hiç dans etmedim yağmurda diye itiraf etti doktor.
-Ama yine de sevdiğim bir yan buldum orada.Ben hep istediğim gibi yazdım.İstediğim gibi çizdim.Asla insanlar ne düşünür diye kendime sınırlar çizmedim.İnsanlar okusun diye romantik ya da heyecanlı şeyler yazmadım.Ne istediysem yazdım dedi Hayat.
-Ve insanlar okudu.
-Ben de çok şaşırdım.
-Ama ben şaşırmana şaşırmadım.Neden biliyor musun?Çünkü sen kendine inanmıyorsun.O kadar ki insanlar asla seni okumaz,sevmez ve sana inanmazlar sanıyorsun.Ama ben seni okuyorum.Kapağına bakıp yargılamadan okuyorum seni.
-Kendime inanmamamda bir sebep var doktor.
-O ne peki?
-Ben her kendime inandığımda her öne çıkmak istediğimde yere düştüm ve parçalara ayrıldım.Artık taakatim kalmadı dedi Hayat.
-Bazıları sigaranın dumanı,bazılarıysa külüdür.Ben hep sigaranın külü oldum.Kanunlar yüzünden hep düştüm.Külün yerçekimi kanunundan küllüğe düşmesi gibi diye ekledi Hayat
Bir an bir sessizlik oldu.Doktor hastasına baktı ve kendini onun güzelliğini ona anlatabilmeyi,dünyanın sunduklarını ona gösterebilmeyi dilerken yakaladı.Kadınsı ince vücudundan tutun büyüleyici yüzüne dek hastası baştan çıkarıcı bir güzelliğe sahipti.Ancak bunu algılayamayacak kadar bozuk bir algıya sahipti.Deliydi.Kaçıktı.Ama doktor ona karşı kendinde bir çekim hissetti.Yasak ve güçlü.
Bir genç bayan adamın hayatına giriyor ve kısacık bir zaman diliminde ona inançlarından tutun şimdiye dek bildiğini sandığı her şeyi sorgulatıyordu.
-Biliyor musun Hayat?Ne kadar güzelliğinin farkında olamasan da çok güzelsin.Ne kadar insanları hayal kırıklığına uğrattığını düşünsen de sen o muzip çizimlerinle,tablolarınla,tabloluk güzelliğinle ve yazılarınla insanlara umut veriyorsun.Ve görüyorum ki körsün.Sen bunları göremeyecek kadar körsün.Sana hep gerçekleri söyledim ben ve gerçek bu.
-Bana inanıyorsunuz doktor ve ben sizi hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorum.Çünkü hep öyle yaptım.Hep önemimi yitirdim.
-Sadece gözlerini aç.Hayatın sana sunduğu şeylere bir bak.Seni herkes okuyor.Sen çok yeteneklisin.Sergilerinden tut dergilerdeki köşelerine kadar.Ben hep insanlara sesimi duyurmayı diledim ve sen şuan olmak istediğim kişisin.Bunun da mı bir önemi yok?
-Süremiz bitti doktor.
Doktor ilk defa bir şey fark etti.İlk defa bu sürenin bitmesini istememişti.İlk defa bir hastayla sonsuza dek konuşmak ister gibi
hissetmişti.
Doktor Hayat'a uzandı ve elini sıktı.Bu temasla Hayat'ın vücudu kaskatı kesildi sonra doktorun dokunduğu yerlerden kafasına dek ağrılar başladı.Bu sanrısal ağrı onun için öylesine gerçekti ki!Hemen elini çekti.
-İyi günler doktor.
-İyi günler Hayat.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumun Kıyısında Yaşamak
RomanceVe bir doktor hastasına uçurumun kıyısında yaşamayı öğretti. Hayat kendi ölümünün yıllar önce planlanmış olduğuna inanan,ağustos ayında etrafı şubatla sarınan,içinde yaşadığı hayata ve kurumlarına uyum sağlayaman bir kaçıktı. Ümit başka insanlar içi...