Yazar ve psikoterapist Amy Morin'in,Psychology Today dergisinin Şubat sayısındaki yazısını seninle paylaşmak istedim.
Şikayet Etmeyi Bırak.
Ailene, arkadaşlarına, eşine ve iştekilere sürekli birilerini veya bir durumu şikayet etmek seni çözüme değil probleme odaklar. Enerjini problemi tekrar tekrar anlatıp sempati toplamaya değil, çözmeye ver.
Sürekli şikayet, sadece durumu değil, durum karşısında kendi tutumunu da kontrol edemediğini gösterir.
Hislerini Sorumluluğun Altına Al.
Moralini, nasıl hissettiğini başka insanların davranışlarının belirlemesine izin verme. Arkadaşın seni gittiği yere davet etmediği için kötü hissediyor ya da eşinin annesi seni eleştirdiğinde küplere biniyorsan bu onların senin üzerinde güç sahibi olduğunu gösterir. Başkalarının düşünce ve davranışlarını kontrol edemezsin. Ama kendi hislerini kontrol ederek zarar görmemeyi başarabilirsin.
Sağlıklı Sınırlar Çiz.
Yersiz suçluluk hislerine kapılmak, ne istediğini, neye ihtiyacın olduğunu söylemek yerine susmak, sürekli fedakârlık yapmak ya da saldırganlaşarak kırıldığını saklamaya çalışmak gibi davranışların hepsi gücünden vazgeçtiğini gösterir.
Eğer bir fedakârlık yapacaksan, bunu başkaları sizi ''zorladığı', ''başka şans bırakmadığı'' için değil ,kendi seçimin olduğu için yap.
Duygusal ve fiziksel sınırlarını sağlıklı çizersen enerjini fazla çaba göstermeden yukarıda tutabilirsin.
Kurban Psikolojisine Girme.
İşim için şunu feda ettim, eşim için bunu yapmak zorunda kaldım, arkadaşlarıma ayıp olmasın diye evet demek zorunda kaldım gibi sürekli kendinden verdiğini anlattığını fark edersen dur ve bir düşün. Bu senin sürekli dram yaşayan bir kurban rolü üstlendiğini işaret ediyor olabilir. Verdiğin kararların istemediğin bazı sonuçları olabilir ama kararı sahiplenerek çıkış yolları aramak da senin elindedir.
Affedin.
Seni kıran veya haksızlık eden birine karşı taşıdığın öfke diğer kişiyi değil seni cezalandırır. Sana yanlış yapan birini düşünerek harcadığın zamanı aslında kendinden çaldığını unutma. Gücünüzü geri almanın en iyi yolu karşındakini affetmektir.
Affetmek karşındakinin yaptıklarının kabul edilebilir olduğu anlamına gelmez. Hayatına tekrar girebileceği anlamına da gelmez.
Affetmek karşındakinin davranışlarının seninle değil kendi kapasitesi ile ilgili olduğunu fark edip, sana zarar veren öfkeyi içinden atmaktır.
Kendi Değerini Başkalarının Ne Düşündüğü Değil,Sen Belirle.
Eğer kendi doğruların net değilse, başkalarının düşünceleri seni kolayca etkiler.
Unutmayın ki herkes hayatı kendi süzgecinden geçirir ve pek çok farklı önyargı ile karşılaşabilirsin. Önemli olan inandığın, doğru bildiklerinle tutarlı yaşamandır.
Eğer değerini başkalarının seninle ilgili olumlu izlenimleri belirliyorsa hayatın sürekli birilerini memnun etmekle geçer. Herkesin seni sevmesi gerekmez, yaşam tarzını onaylamaları da gerekmez. Tabii ki yapıcı eleştirilere kulak ver ve değerlendir ama kendine asla başka birinin hakkında düşündüklerinden değer biçme.
ve son olarak,
Farklı Olmaktan Korkma.
Özgüven eksikliği ve sosyal kaygılar çoğunluğa uyum sağlamak için farklılıklarını yok edip, başkalarına benzemeye çalışmana yol açabilir. Ancak çoğunluğa uyum sağlamak için kendini gizlemeye çalışmak aslında enerjini tüketir ve gizlenerek mutlu olmak zordur.
Vaktini ve enerjini senin farklı olduğun için eleştiren ve dışlayanlarla değil, olduğun gibi kabul eden ve seven, farklılığınla dünyaya renk kattığın için değerini bilen insanlara saklayın.
''Ah O Gerçek Sandığımız Dostluklar!'' adlı yazımda da yazdığım gibi;
Kendinden utanma.Çok mu iyi kalplisin,çok mu düşüncelisin,çok mu affedicisin? Her ne olursa olsun kendi çizginden vazgeçme bakarsın bunlara layık biri çıkar karşına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aslında Hepimiz Birer Savaşcılarız!
Non-Fictionişe yarayabilirim,işe yarayabilirim,işe yarayabilirim,ben işe yarayabilir miyim ya?