-10-

36 7 4
                                    

  Kötülük bu masum ruhları sarmak istiyordu...

Değerli okuyucum Alaranurr'a ithaf ediyorum❤

      Ayak bastığı yerin her zerresinde, içindeki
hüznün ayak izlerini bırakıyordu Ayaz. Sonra denizin manzarasını izleyebilmek için bir banka oturmaya karar verdi. Ölümün sessizliğini değil, saf ve temiz huzurun sessizliğini dinlemek istiyordu. Acıyla kavrulmuş yüreklerin çığlıklarını değil, kendi benliğini dinlemek ve baş başa kalmak istiyordu. Gözlerini denizin maviliğinde gezdirdi. Denizin kokusunu içine çekti. Havada uçuşan martıların sesiyle, kendi duygu ve düşünceleri birbirine karışıyordu.
    Bunları şimdi düşünmeyecekti. Ama yine de aklına geliyordu işte! Dünya, bütün güzelliklerini gözler önüne sermişken neden insanlar içlerindeki kötülüğü her yere bulaştırmak ve can yakmak derdindeydi? Bu düşünceyle kahverengi gözleri, buğulandı. Siyaha yakın bir renk aldı. Böyle insanların, kalp yerine taş taşıdığına, göreve başladığı günden itibaren karar vermişti. İnanmıştı kötülüğün bu kuşatıcılığına...
   Şimdiyse yine aynı şeyler yaşanıyordu. Genç bir kızın hayatı söz konusuydu. Kim bilir neler gelmişti başına...Neredeydi ve ne yapıyordu? Üç yıl önceki bilinmezlik fırtınası, yeniden gün yüzüne çıkmış ve herşeyi kasıp kavurmaya başlamıştı. Tüm bu bilinmezlik girdabı, onu içine çekmeden önce kendini toparladı.
   Bugün, kayıp kızın arkadaşı Gözde İpek'le görüşmeleri vardı. Ayaz, hiçbir şey için geç değil, diye düşünmeye başladı.
Gitmek için ayağa kalktığı sırada, kotunun cebindeki telefonu titredi. Alıp baktığında ortağı Burçak'tan bir mesaj gelmiş olduğunu gördü:

BURÇAK: yine kahve içiyorum deme sakın Ayaz. Neredeysen Beşiktaş'ta buluşalım. Gözde İpek'le konuşacaktık. Seni bekliyorum...

Ayaz, mesajına baktıktan sonra, söylene söylene yürümeye başladı.

"Emredersiniz  hanımefendi!"Burçak'ı kaç kere uyarmıştı! Ama yine de emri vaki yapmaktan hiç vazgeçmiyordu. Burçak, yine aynı Burçak'tı.
  Düşüncelerini kısa bir süreliğine askıya alarak kızın evinin bulunduğu Beşiktaş'a  doğru yol aldı. Ayaz, Beşiktaş'a varıp, kızın evine girene kadar asıl kişiliğinden sıyrılıp, komiser olan kişiliğine bürünmeliydi. Her zamanki gibi yine Ayaz komiser olmalıydı.
  uzun bir süre sonra Beşiktaş'a vardı. İnsan seline karışmasıysa uzun sürmedi. Ortağıyla tam da konum attığı yerde buluşmak üzere Beşiktaş'taydı. Ayaz'ın gözleri Burçak'ı arıyordu. Ama göremiyordu. Neredeydi bu kız? Hem sıkboğaz edip emir veriyordu! Hem de hayalet gibi ortadan kayboluyordu! İş miydi şimdi bu!

   Ayaz , sinirden köpürnek üzereyken, arkasından omuzuna bir elin yumuşakça dokunduğunu hisstti. İrkildi. Arkasına döndü.

"Pppşşşttt!"

"Burçak, neredeydin?" dedi Ayaz , sesindeki öfkeyi bastırmaya çalışıyordu.

Burçak, yaramazlık  yapan bir çocuk gibi gülümsedi, "Buralardayım komiserim. Neden ki? "
Ayaz, her zaman sakin kalmaya çalışırdı. Ama Burçak , ne yapıyor ne ediyor kendisini çıldırtmayı başarıyordu!

Ayaz, kızgındı.

"Buralardaydın öyle mi, Burçak Hanım? Gerçekten çok açıklayıcı bir cevap! hayran kaldım gerçekten! Tam da istediğim bir cevaptı!" diyerek tepki gösterdi. Ayaz, Burçak'ın  gözüne sokarcasına alaylı bir alkış temposu tuttu.

Burçak, Ayaz'ın bu tepkisine aldırmadı. Zafer kazanmış gibi gülümsedi:

"Ne o komiserim? korkuttum galiba?"
Ayaz, tek kaşını kaldırdı. yüzünü ekşitti:

KARANLIĞIN MELODİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin