19

9K 767 189
                                    

Not: Bu kitap Epsilon yayınevi aracılığıyla basılmış olup, yalnızca 20 Bölümü Wattpad'te bulunmaktadır. İlk defa okuyanlar ya da yeniden okumak isteyenler, kitaptaki haliyle buradan okuyabilir. Sevgiler.

***

19

Masalda, Külkedisi gece on iki olmadan baloyu terk etmek zorundaydı; aksi takdirde üzerindeki güzel elbise dâhil her şey eski haline dönecekti. Balkabağından yapılmış gösterişli at arabası, aslında bir sıçan olan arabacısı ve at arabasının arkasından koşan altı kertenkeleden dönüştürülmüş altı uşağı... Külkedisi, prensin ihtişamından dolayı saatin nasıl geçtiğini bir türlü fark edememiş. Akrep ve yelkovan tam gece yarısını gösterip çanlar çaldığında aklı başına gelse de iş işten neredeyse geçmek üzereymiş. Koşarken tek ayakkabısını geride bıraktığında, o ayakkabının aslında onun tüm hayatının değişmesine sebep olacağını bilmiyormuş. Düşünüldüğü zaman sadece bir ayakkabıydı. Ama işte o bir ayakkabı, ister prensin azminden deyin ister kader böyle istemiş... Külkedisini ve prensi sonsuza dek mutlu etmiş.

Bu akşam düğünden ayrılıp eve gelirken yol boyu bu masal dolanmıştı zihnimde. Geride bıraktığım düğün tıpkı masalda tasvir edilen gösterişli balo gibiydi. Düğüne giderken bindiğim araba, arabayı kullanan şoför ve bizi arkadan takip eden korumalar da aynı şekilde.

Bu akşam sadece bir prensten yoksundum. Gerçi konumunu ve görünüşünü düşünürsek aslında bir prensle dans etmiş sayılırdım. Üstelik herkesin meraklı bakışları eşliğinde... Ama işte ne Çağrı masaldaki prensti, ne de ben Külkedisi. Başrollerini bizim paylaştığımız bir masal, Külkedisi gibi romantik ve mutlu sonla bitmezdi çünkü.

"Ya şu fotoğrafların mükemmelliğine bir bakın,'' dedi Sedef elindeki telefonu bize doğru uzatarak. "Rüya hepsinde inanılmaz güzel çıkmışsın bebeğim.''

Eve birkaç saat önce gelmiştim. Ama internette, düğünle ilgili haberler benden çok daha önce eve gelmiş; arkadaşlarımın yorum konusu olmuştu. Doğrusu bu kadar çok haber sitesinde yer alacağımı tahmin etmemiştim. Kendimi epey tuhaf hissediyordum.

"Ben en çok bunu beğendim,'' dedi Buğra. "Omzunun üzerinden böyle arkaya bakıyormuş gibi yapman çok doğal ve seksi durmuş.''

Bahsettiği fotoğraf karesi aslında poz değil, tamamen habersiz bir çekimdi. Beyaz Aslan ve Sara'ya doğru bakıyordum. Neyse ki karede onlardan eser yoktu da gözlerimdeki saçma ifadeden ötürü kimseye açıklama yapmak zorunda kalmayacaktım.

"Valla aşkım,'' dedi Buğra konuşmaya devam ederek. "Ben olsam yayınevini, kitabı bir kenara bırakır tüm ilgimi sadece bu aileye verirdim. Baksana, seni artık iyice yanlarına alıp düğünlere filan götürüyorlar. Hani Çağrı'yla elektrikleriniz filan uymuş olsa çoktan o aileye gelin bile gitmiştin, benden demesi.''

Söylediği şeyin hayali bile yüzümü buruşturmama neden oldu. Ne Akarslan soyadını almaya niyetim vardı ne de Çağrı'yla bir sonsuzluk yaşamaya. Muhtemelen bu hayatımın en büyük hatası olurdu. Bunu şu an düşünmem bile çok saçmaydı.

"Beni yakıştıra yakıştıra cidden o adama mı yakıştırdın,'' dedim öylece yüzüne bakarak.

Buğra, "Ay götüm,'' dedi gözlerini devirerek. "Ben imkânsız bir hayal kurup seni onunla düşünüyorum da sen kalkmış onu beğenmiyorsun.''

"Çünkü beğenilmeyecek biri,'' dedim kendimi savunarak. "Bu dünyada her şey para ve güç değil.''

"Bana fakir edebiyatı yapma gözünü seveyim,'' dedi Buğra baygın bir ifadeyle. "Kabul et işte, adam kusursuzluğun beden bulmuş hali. Öyle bir adamın yanında olmak için kaç bin kız sıraya girer sen biliyor musun?''

Bir Rüyanın PeşindenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin