6.Bölüm: Black Bar

61 3 3
                                    


Merhaba arkadaşlar yine uzun ve keyifli bir bölüm sizi bekliyor. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar.

Multi-medya = Esim SOYKAN

Hani bazı anlar vardır ya yaşanması anlık ama geçmesi ömürlük olan...
İşte genel ki psikolojimi anlatan özel ama benim gözümde her zaman ki gibi sıradanlık taşıyan bu sözün kısaca anlatımı gibiyim sanki.
Aslında tercümesi zor ama izah etmesi... Ah! Tabiki kolay diyemeyeceğim, çünkü içinde bulunduğum her şey zordu benim için. Zaten bu şekilde olmamın sebebi de bu değil miydi?

Üzerinden kaç saat yada kaç dakika geçti bilmiyorum ama gözlerim hâlâ avuçlarımın arasında ki telefonumun ekranında, gelen mesaja odaklanmış bir şekilde öylece duruyordum. Daha doğrusu mesajın en alt kısmında yazan isme odaklanmış bir şekilde desem daha doğru olur aslında.

Utku... Utku A.

Bu çocuk benim numaramı nerden bulmuştu ki? Hem neden böyle bir şey yazmıştı şimdi? Ayrıca hangi insan sadece bir kaç saat zaman geçirdiği birinin numarasını araştırıp ona böyle bir şey yazar ki? Üstelikte bir daha görüşmeyeceğimizi söylediğim halde...

Ne büyük ironi ama!

Daha fazla beklemenin yersiz olduğunu düşünerek üzerimde ki şaşkınlığa bir son verdim ve önemsizce omuz silkerek telefonu tekrar komidinin üzerine atıp başımı yeniden yastığa koydum. Zihnimi yağmalayan saçma düşünceleri es geçerek kapanmakta olan gözlerime direnmeden kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.

Savaş KARAHAN 'ın Anlatımından

Duygular...

Kimileri için her şey olan bu kelime benim için o kadar basitti ki! Bazen anlatmaya cümleler bile yetersiz kalabiliyordu. Çünkü ben istesem de anlatamazdım.

Tek bir gece...

Tek bir gece insanın hayatını ne kadar alt üst edebilir bunun örneği olarak gösterilmesi gereken kişi listesinde ön sıralarda ki yerimi almışımdır bile.

Ben Savaş KARAHAN!

Acıyla iyileşmeyi, kaybettikçe kazanmayı, üşüdükçe ısınmayı, yıkıldıkça direnmeyi ve düştükçe kalkmayı öğrenen, insanların gözünde duygusuz, acımasız, kalpsiz biri olan kişi... İşte o tam olarak benim!

Uzandığım koltuktan doğruldum ve önümde bulunan küçük sehpanın üzerindeki içkimi yeniden elime aldım. Eve geldiğimden beri tek yaptığım şey buydu. İçmek... Kafamın içinde dönen nahlet düşünceler peşimi bir türlü bırakmıyordu. Bir şeylerle meşgul olup onları unutmanın tek yoluda buydu işte.
Kısa bir anda olsa unutuyordum. Aslında tam olarak unutmak denmezdi buna ama yinede iyi gelen tek şey buydu.

Avuçlarımın arasındaki kadehi tek bir dikişte bitirirken boğazımda oluşan yakıcı hisse karşı gülümsedim. Bunu seviyordum. Zevk aldığım en iyi şey de diyebilirdim. Çünkü kolay kolay hiç bir şeyden haz etmiyordum. Buda benim avantajlarım arasında yer alan nadir şeylerden diyebilirim aslında.

Bir anda salonu dolduran telefon sesiyle yerimden doğruldum ve karşımdaki tekli koltuğa fırlattığım telefonu elime aldım. Arayanın Yiğit olduğunu görmemle hemen cevapla tuşuna basarak konuşmasını bekledim.

" Abi kusura bakma bu saatte rahatsız ettim ama ufak bir gelişme var. "

" Uzatmada söyle Yiğit! "

" Peki abi! Şey, Kenan şerefsizi yine bir işler peşinde galiba. "

" Galiba ne lan! "

" Y-yok yani kesin bir işler peşinde abi. "

Yüreğim'deki SAVAŞ ( Ürgan ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin