I'm Lucky

363 32 9
                                    

{...senden başka biri de olabilirdi, şanslıyım...}

**Finn**

Bir anda uyandım ve koltukta uyuya kaldığımı fark ettim. Saat 4.13'tü. Nasıl uyuya kalmıştım ki? Millie hala uyuyordu ve ben de böylece onu uyandırmadan, odadan sessizce çıktım. Tam çıktığım sıra karşımda Noah'ı gördüm.

"Noah?"

"Finn?"

"Napıyosun burda?"

"Tuvalete gidiyordum da..."

"Hıı, anladım."

"Siz napıyodunuz burda?"

"Sanane lan naparsak yaparız!" Sonra birden gereksiz yere fazla bağırdığımı fark ettim ve sesimi alçaltarak konuşmaya devam ettim. "Bir şey yaptığımız yok, uyuyakalmışım. Koltukta yani..."

"Hıı, iyi bari çünkü ben en son bu akşam Jaeden ve Lilia'yı çok uygun yakalamamış olabilirim de."

"Oha!"

"Yok lan! O kadar ileri gitmemişlerdi ama yine de pek uygun sayılmazlardı. Neyse sen hiç söylemedim say."

"İyi tamam. Aşağı gidiyorum ben, gelirsin."

"Aynen. Yalnız bu arada, üçlü koltuğa Gaten yattı."

"İyi bakalım uyusun o."

Aşağı doğru inerken Jaeden ve Lilia'yı düşünüyordum. Gerçi banane! Ama umarım çok sevgili Jaeden arkadaşımız bi boklar yememiştir. "Hössetmek östöyorum!" Sen görürsün hissetmeyi hele bi boklar olsunda! Ama yanarım yanarım, yine Lilia'ya yanarım. Yazık, bu salakla uğraşacak ömür boyu!"

..........

İnanılmaz bir baş ve boyun ağrısıyla uyandım. Bir saniye... Saat kaçtı ki? Saat 10.37! Alarmı duymamıştım. Bir saniye... Ben alarm kurmuş muydum? HAYIR!

O sırada telefonuma erken saatte gelen bir mesajı fark ettim. "Bugün olan tüm dersler iptal. Profesörlerin bir semineri varmış."

Canın cennete dostum!

Yani kısacası herkes geç kalmıştı. Millie ve ben dışında tabii... O sırada Gaten'i uyandırmaya çalışmaya başladım.

"Gaten, kalk lan hadi!"

"Lan, sus bi ya!"

"Olum, geç kalmışsınız. Saat 10 buçuk!"

Bir anda yataktan fırlayarak karga sesiyle herkesi uyandırmaya başladı. "Finn, niye daha önce uyandır mıyosun lan! Geç kaldık senin yüzünden!"

O an evde bir koşuşturma başladı. Tabi, Millie ve benim bu koşuşturmaya dahil olmaması gayet güzeldi

**Millie**

Aşağıdan gelen seslerle uyandım. Telefonuma baktığımda saat 11'di! Yani geç kalmıştık. Ama bir saniye... Ben niye Finn'in odasında ve Finn'in yatağındaydım? Ben burdaysam o nerdeydi?

Kapı aniden açılınca gelen Finn'di.

"Oh, Mill. Aniden girdiğim için üzgünüm. Günaydın!"

"Günaydın Finn ama geç kaldık!"

"Aslında geç kalmadık. Profesörlerin semineri varmış. Yani bugün hiçbir dersimiz yok."

"Bu çok iyi oldu. Peki ya diğerleri?"

"İşte onlar birazcık geç kalmış olabilirler." Tatlış gülümsemesini takınıp duvara yaslandı. Çok tatlıydı!

"Birazcık mı geç kaldılar?"

"Belki daha fazla..."

"Ben tekrardan duşa girebilir miyim? Leş gibi kokuyorum da..."

"Yok canım, o kadar değil."

"Gerçekten Finn, ben ne kadar içtim?"

"Fazla değil ama 2 falan belki."

"Bu bana çok fazla. Neyse ben duşa gireyim o zaman. Temiz bir şeyler verebilir misin?"

"Havluların yerini biliyorsun, ve sweeti giyebilirsin."

"Tamamdır o zaman."

"Bu arada kahvaltı hazırlıycam, waffle yersin değil mi?"

Sesimi kısarak, ağzımı kulaklarımla birleştirip konuştum. "Her zaman."

"Ben aşağı iniyorum."

**Finn**

Wafflelar hazır olduğunda Millie mutfağa girdi.

"Ooo, Finn Wolfhard ile Sofrada!"

"Umarım bir gün aynı performansı sizden de görürüz Millie Hanım!"

"Aşk olsun, Finn! Ben hiç yemek hazırlamadım mı yani?"

"Hazırladın da, en son zehirleniyoduk hatırlarsan!" Pis pis sırıtmaya başladım.

"O benim sorunum değil bi kere! Tarihi geçmiş malzeme alan sensin!"

"Ayy, bu hikayenin sonu bana gidiyor. Hadi kapatalım konuyu."

"İyi olur."

Gülerek masaya oturdu. Kahvaltımızı yapmaya başladık. Bir süre sonra Millie'ye dün gece olanları anlatmak sorunda olduğumu düşünmeye başladım çünkü sanırım hiçbir şey hatırlamıyordu.

"Millie, dün gece için özür dilerim."

"Neden ki?"

"Çünkü seni..."

"Aramızda bir şey mi geçti, Finn? Benim içkili halimden yararlanmadın değil mi?"

"Ne? Hayır, Millie! Asla öyle bir şey yapmam! Beni öyle biri olarak mı görüyorsun?"

"Hayır, ama... Üzgünüm, biraz hızlı yükseldim sanırım."

"Sorun değil, ama sadece sorun şu ki... Seni öpmüştüm. İlk öpücüğünü çaldığım için üzgünüm."

"İlk öpücüğüm olduğunu nerden biliyorsun?"

"Daha önce biriyle öpüşmüş olsaydın bana söylerdin. Bu yüzden tekrardan özür dilerim."

"Çok sorun değil çünkü o senden başka biri de olabilirdi, şanslıyım."

Şaşkındım, neden böyle bir şey söylemişti ki?

O gün tüm günümüzü evde, Netflix ve pizzalarla geçirmiştik. Ama yine de bu çok kolay olmamıştı, bana neden sabah kahvaltıda öyle bir şey söylemişti ki? Yanlışlıkla başka birini öpmek yerine ben olduğum için mi, yoksa... Benden hoşlanıyor olamaz değil mi?

^_^Okurlarım, yeni bölüm geldi ve bir sonraki bölümde neredeyse hazır. Belki bu ölümden 2 saat sonra falan atabilirim. Oy vermeyi ve önermek istediğin bir şey olursa da yorum yazmayı unutmayın. Sizi seviyorum:}

*Bu arada bundan sonraki 1-2 bölümde ağlayabilirsiniz. Burdan Mini Spoiler :d

Instagram: stonwattpad  

I Promise You•FillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin