-ARA BÖLÜM-

458 23 0
                                    

AYNI GÜNDE İKİ BÖLÜM... XD.

NEYSE İÇİMDEN GELDİ VE YAZDIM. İYİ OKUMALAR.

Malikane, Talmadge Malikanesi’ne aşırı benziyordu. Eski bir mimarisi vardı ve sahiplerinin mütevazı olduğu bahçeden belliydi.

Yine de bahçe mütevazıdan çok yas tutuyormuş gibiydi. Kuru çimler, gösterişsiz ağaçlar…

Bahçeden içeri girdim ve çamaşır asan Suzette ile karşılaştım. Kumral saçları omuzlarına dökülüyordu. Yüzünde her zamanki gibi neşeli ama yorgun bir ifade vardı.

“SUZİE!”

Suzette bana döndü. Beni fark edince ağzı kulaklarına vardı. “Jillian! Ne hoş sürpriz bu böyle?”

Güldüm. “Sürprizden daha fazlası…”

2 HAFTA SONRA

Sorgusuz sualsiz işe alınmak gerçekten benim için büyük nimetti. Baron Bradford demek ki o kadar cömert bir insandı. Suzie camları silerken ben de yerleri paspaslıyordum. Her ne kadar ellerim temizlik yapmaktan aşınsa da dört dörtlük çalışmalıydım. Burada alacağım maaş o Ulysses zamparasının evinde aldığımın iki katıydı.

Suzie uzun süredir konuşuyordu ama aklım Dorian’da olduğu için ben dinlemiyordum. Suzie bağırarak “Hey, Jill! Beni dinlemiyor musun sen?” dedi.

Güldüm. “Hayır, yani evet de hayır. Aklım karışık.”

Toz bezlerinden birini bana fırlattı. “İki saattir sana ne anlattığımı duymuyor musun yani?”

Ne anlattığı konusunda en ufak bir fikrim yoktu. “Kusura bakma, Suzie.”

Kıkırdadı. “Affedildin. Eee, Baron hakkında ne düşünüyorsun?”

Dudak büktüm. “İyi biri gibi. Gerçi kaç haftadır burada çalışıyorum ama yüzünü bir kere bile görmedim. Sadece bir kere bahçede dolaşırken uzaktan gördüm. Acılı birine benziyor.”

Suzie başını salladı. “Evet. Siyahtan başka renk giymez. Yüksek veya sert bir sesle konuşmaz. Yumuşak huylu biridir.”

Kaşlarım çatıldı. Baron mükemmel birine benziyordu.  Bence her insanın bir arızası olmalıydı. “Hiç kötü özelliği yok mu?”

Suzie tekrar kıkırdadı. “Kötü özelliği mi? Yok. Hatta fazla kusursuz. Ne kadar yakışıklı olduğunu bir görsen… Aynı senin gibi gözleri var. Mavi… Uzun boylu. Yapılı biri yani beş kişiyle kavgaya girse mutlaka o kazanır. Bir de ensesine gelen gür saçları var. Hani şu Fransız komutanlara benziyor.”

Bana attığı toz bezini geri fırlattım. “Ne o, evlenmeyi mi düşünüyorsun Suzie?”

“Bir soylu ve bir hizmetçi, ha?”

Suzie’nin lafı karşısında irkildim. Dorian birkaç gündür aklımdan çıkmıştı. Yani sadece onunla ilgili hayaller kurmaktan başka içinde bulunduğumuz durumu sorgulamıyordum. Beynimi başka işlere yönlendirmekte başarılıydım ama tekrar girdiğine göre elimde başka çare yoktu. Dorian her aklıma geldiğinde boğazıma oturan yumru ağlama hissimi tetikliyordu. Yine de güldüm. “Evet, çok garip olurdu. Bir soylu ve bir hizmetçi.”

Suzie tekrar güldü. Her şeyden bihaber olduğu için konuyu deşeceğini anladım. “Evet. Yani düşünsene tüm o sıkıcı görgü kuralları ve bitmek bilmeyen sosyete. Gerçi zengin bir kocaya hayır demem ama…” Suzie gevezeliğine devam ederken kulaklarımı olabildiğince tıkadım.

DORİAN

Gittikçe daha huysuz bir adam olmak en az hoşlandığım şeydi. Artık içki içmeyi bırakmıştım. Ayık kafayla bu acı on katına çıksa da Jillian geri döner umuduyla alkolik halimden arınmıştım.

Günümün her dakikası zavallı gibi geçiyordu. Traş olmayı ve kişisel bakımımı yine Jillian döner umuduyla isteksizce yapıyordum.  

Hayatım çok anlamsızlaşmıştı. Jillian gelmeden önce nasılsa öyle…

Onu bulmak en büyük hayalimdi. Onu bulmak için her şeyimi verirdim. Cidden neden beni bırakmıştı? Bu soruya verebileceğim bir sürü cevabım vardı. Ama beni en çok korkutan yanağımdaki yaraydı. Belki de benden iğrenmişti. Çok güzel bir kızdı ve… Her neyse.

Kalbim olması gereken yerde, yumruk büyüklüğünde kor halinde bir kurşun varmış gibime geliyordu.

Herkes beni reddedebilirdi. Beni hor görüp itebilirlerdi, benden nefret edebilirlerdi. Gülüp geçerdim. Ama Jillian’ın bana attığı kırgın bir bakış beni yere sererdi.

Onu düşünmeden duramıyordum. Aşk böyle bir şeyse neden şiirlerde ve kitaplarda konu ediliyordu ki… Ona dokunduğun zaman her yer cennet bahçesiyken o gittiğinde cehennemden bile beterdi. Saf acı… Gözyaşı.

O, bir bardak su gibiydi. Her zaman ihtiyacım vardı ama uzak kaldıkça çöküyordum. Tamamen. Hatta sudan bile daha değerliydi. Havadan… Her şeyden.

Onu bulmak için her şeyi yapardım. Her şeyi…

YARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin