Taehyung derin bir nefes alıp gür kirpiklerini zorlukla kırpıştırdı. Uykusu geldiğinden değildi bu hareketi, aksine oldukça dinçti. Bu hareketin sebebi kapıdan girdiğinde direk gözüne çarpan kızdı. Siyah uzun saçlarını tek eliyle omzunun üzerinden sarkıttıktan sonra siyah kabanını vestiyerde duran görevliye verdi. Kalabalığa bakarken ince, pembe rujlu dudaklarında bir gülümseme oluştu.
Galiba ölüyorum, diye düşündü kalbi tekleyen Taehyung. Dünya'nın son günü ve işte ben O'nu görüyorum. Ama hayır, bu kızı gördüğünde oluşan bir yan etkiydi sadece.
Kız kalabalığa karıştığında omzunda bir el hissetti. Dönüp bakmasına gerek yoktu, kimin olduğunu biliyordu.
"Ne iş?" diye sordu Min Yoongi. Arkadaşlarından yıllarca saklamayı başarmıştı, şimdi de sırrını öylece ortaya dökecek değildi. Bu yüzden sadece omuz silkti. Uzanıp sarı renkli sıvıyı barındıran alkol bardağını kafasına dikti. İşte artık sarı renkli sıvı yoktu.
"Yavaş ol," dedi diğer tarafında tek elini çenesine yaslamış etrafı süzen Park Jimin. Yavaş olursa onu göremezdi. Hızlı olmalıydı. Parti yeni yeni başlıyordu ve Jennie bu gece Jungkook ile konuşacaktı. Bu ana tanıklık ederken mümkün olduğunca çakırkeyf olmak istiyordu. Kalbi zaten kırıktı bir de üzerinde tepinmek istemiyordu.
"Yeterince yavaşım zaten," dedi Taehyung garsonun yenilediği içki bardağının kenarında işaret parmağını gezdirirken. Mutlu olması gerektiğini söylüyordu kendine sürekli. Sevdiği kız da en yakın arkadaşı da mutlu olacaktı. O da mutlu olmalıydı.
"Bir problem mi var TaeTae?" Soruyu soran Jin'di. Kendini zorlayarak kocaman bir gülüş sergiledi. Oyunculuğunu epey geliştirmişti. İçki bardağını havaya kaldırdı.
"Sarhoşken her şey daha eğlenceli. Bilmiyorsunuz sanki." Herkes içki bardaklarını havaya kaldırıp ona katıldığında masadan kahkaha sesleri yükseliyordu. Kimse onun kırık kalbinin çatırdama sesini duymadı. Kendisi de umursamadı zaten.
Telefonu cebinde titrediğinde bakmadı. Kızın şu anda yazacağı hiçbir şey kalbindeki sızıyı durduramazdı. Gözleri masaya gülerek yaklaşan Jungkook'a takıldı. Onun yerinde olmak için nelerini vermezdi. Sevdiği kız tarafından sevilmek için.
Taehyung çirkin bir adam değildi, kendisi de farkındaydı bunun. Gülerken kapanan gözleri ve alnını kaplayan kâkülleri onu tatlı yapsa da yapılı vücudu onun yakışıklı bir adam sayılmasına yetiyordu.
Başarılıydı, popülerdi, iyi dans ediyordu ama sevmiyordu işte. Geçen gece yeni tanıştılar zannediyordu kız. Aynı okulda okuduklarını bile fark etmemişti.
Jungkook masaya varamadan ince bir el kolundan tuttu. Jungkook onu tutan ele doğru dönerken Taehyung gözlerinin doluluğunu gizlemek amacıyla kocaman gülümsemişti.
"O kız kim?"
"Yeni hayranı olmalı."
"Güzel kızmış."
"Beraber matematik dersi alıyoruz, oldukça da zeki."
Arkadaşlarının yorumları sürerken bir tek Taehyung kilitlenmiş gibiydi. Bir el onu dürtünce omuz silkti.
"Güzel kızmış," diyebildi sadece.
Jennie Jungkook'a genişçe gülümseyip elini uzattı. Ne konuştuklarını duymasa da tanıştıklarını anladı. Jungkook da gülümseyip elini uzatmıştı. Kısa bir tokalaşmadan sonra sohbet etmeye başladıklarında arkadaş grubunun dikkati dağılmıştı ancak o hala onları izliyordu. Jennie'nin saçlarını geriye atıp sağ bacağına yüklenmesini, Jungkook'un hafifçe onun burnuna dokunmasını izledi.
"Ben biraz takılacağım," dedi arkadaşlarına. Bu sahneyi görmeye katlanamazdı daha fazla. İçkisini bitirip kalabalığın arasına karıştı. Saatlerce dans etti. Kiminle ya da nasıl olduğunun önemi yoktu. Kalbini bir kenara bıraktı ve kafasındaki düşüncelerin dans hareketlerine dönüşmesine izin verdi.
En son kafasını geriye atarak dansını tamamlamaya karar verdiğinde karşısında duran Jennie içtiği içkilerden kaynaklı diye düşünüyordu. Bu yüzden arkadasını dönerek ilerlemeye başladı.
"Hey!" diye seslenen kız da hayallerinin ürünü olabilir miydi?
"Hey, Taehyung!" Taehyung yavaşça arkasına döndü. Hayal olmasından korkuyordu hala. Fakat kız elini uzatmış bekliyordu.
"Benimle de dans etmek ister misin?" Büzülen dudakları giydiği kıyafetlere oldukça ters düşüyordu. Taehyung normalde kıyamazdı ama kalbi bu gecelik yeterince yara almıştı. Kafasını iki yana salladı.
"Çok yorgunum. Üzgünüm."
Tekrar arkasını dönerken mekanın çıkışına yöneldi. Bu gece ona ağır gelmişti. Çıkarken çalan şarkı burukça gülümsemesine sebep olmuştu.
O kadar hissizleştim ki senin burada olduğunu fark edemiyorum.
Çok yoruldum.
Ne hale geldiğimin çok daha fazla farkına vardım.Cebinden telefonunu çıkardı taksi çağırmak için. Fakat gözüne çarpan şey saatler önce gelen mesajdı.
jennierubyjane: onunla konuşacağım. bana şans dile.
ghostv: şansa ihtiyacın yok. seni sevecek.
yorumları alalıım🧚🏻♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
can u see me? •taennie
Short Storyghostv: kalbinle bak. ghostv: beni görebiliyor musun?