Cayır cayır yanan sol yanımın çığlıklarına kulaklarımk tıkadım.
Uygar, hastanede onunla konuştuğum günden beri mesaj atmamıştı. Ne düşünüyordu, ne planlıyordu bilemesem de memnun değildim.
Onu görmek, hep yanımda olduğunu söylemesini istiyordum. Evet, bencilceydi belki ama bu istekten kendimi alıkoyamıyordum.
Fazla yakın hissediyordum onu. Belki aşk veya hoşlantı değildi ama, kesinlikle alışkanlıktı.
Aklımın bir yanını her dakika işgal eden varlığına inat, aklımın diğer yanı hep Eren'deydi. Bir süredir farklı davranıyordu.
Ortak bir espiri yapılır, herkes gülerdi. Gözlerim ne zaman Alperen'e kaysa, bizden çok ilgisiz bakışlarını yakalardım. Hatta birkaç gündür, güldüğünü bile görmemiştim.
Özellikle Kutay'a karşı çok sertti. Onunla hiç konuşmaz, yüzüne bakmaz olmuştu. En son onları birlikte sigara içerken görmüştüm.
Tamamen boşlukta hissediyordum artık kendimi.
Daha fazla kendime engel olmayıp, Eren'e mesaj attım.
Devrim: Eren'im?
Devrim: Bir derdin mi var?
Evimin direği: Yok yavrum, o nerden çıktı?
Devrim: Ben anlıyorum, Eren. Söyle işte. Kardeşin değil miyim senin?
Evimin direği: Yavrum gerçekten yok bir şey neden böyle yapıyorsun?
Devrim: Senin bakışındaki her anlamı bilirim ben, Eren. Ben seni bilirim.
Devrim: Ama seni daha önce hiç böyle görmedim.
Evimin direği: Ben de daha önce hiç böyle hissetmedim ki.
Devrim: Neyi hissetmedin? Endişeleniyorum, söyle lütfen.
Evimin direği: Aşık oldum.
Devrim: E neden konuşmuyorsun onunla? Her kimse, eminim seni reddetmeyecektir.
Evimin direği: İğrenç biriyim değil mi ben? Belki de ondan çok uzağa gitmem gerekiyordur? Berbat hissediyorum, Devrim. Sadece severek bile onu kirletiyormuşum gibi hissediyorum.