Yiğit'in anlattıklarının altında ezilmiştim, sanırım.
Eve geldiğimde kimseyle konuşmadan odama geçtim ve kapıyı kilitleyip sırtımı dayadım.
Bacaklarım aniden güçsüzleşip daha fazla direnemediğinde, yenilgiyi kabul edip kapıda kayarak yere oturdum.
Ağlamaya başladım.
Zaten asla bitmeyen, sonu gelmeyen ağlamalarıma bir yenisi eklendi.
Biraz daha ağladım.
Sonra sustum.
Ve tekrar ağladım.
Alperen'den
Karşımda oturmuş, yüzüme bile bakmayan çocuktan ayırmadım bakışlarımı.
Biliyordum çünkü, söyleyeceklerini. Hataydı zaten inanmamız, bir dakikadan uzun sürmeyecek rüyaya. Ne olacaktı peki? Ne sanmıştık ki yani?
Mutlu mu olacaktık?
Ah, hayır. Hayır!
Bu bize ait olamayacak kadar güzel bir sondu. Hatta bir parça da kusursuz belki...
O yüzden son kez olduğunu bile bile baktım yüzüne, aşık olduğum çocuğun.
"Ben," dedi başını kaldırmadan. Yüzüme bakamıyordu, bakarsa yapamazdı ki zaten.
Ya da, yapar mıydı?
"Ben seninle bir şey konuşmalıyım." Sonunda cesaretini toplamıştı, ha? Küçük bir çocuk gibi hissettim kendimi. Hani olur ya, ailesi yanında değildir ve başka birinin evinde kalıyordur bir günlüğüne de olsa? Öyleydi.
Öylesine bir savunmasızlık hissi, vücudumun her zerresine işlemişti inceden inceden.
"Biliyorum," dedim burukça gülümseyerek. Olmazdı, ağlayamazdım.
"Bilmiyorsun!" Bağırdığını çok sonra fark etmiş olacak ki, bize dönen bakışlara anlam veremedi.
"Hiçbir bok bildiğin yok senin!" diye tısladı bu sefer.
Dolan gözlerim adeta benimle savaş ilan etmiş, titreyen bedenime karşı silahlanmıştı.
"Sana delicesine aşık olduğumu bilmiyorsun, Eren."
Fısıltı eşliğinde dudaklarından dökülen sözleri gözlerimiz buluştu.
"Yapma," dedim yalvarır gibi. Eğer o böyle yaparsa gidemezdim ki.
"Beni dinle," az öncekinin aksine sert bakışlarını üzerime sabitledi Kutay. "Sana aşığım. Senin için ölmeyi göze alırım. Sadece çok yeni bu... Bu his bana çok yabancı."
"Devam etme," Sesim çatallanmıştı. Allah kahretsin, ağlayacaktım. "Yalvarırım devam etme."
"Ama yapamam Eren." dedi özür diler gibi. "Seninle olamam. Eşcinsel değilim, üstelik... Üstelik ailem bunu kabul etmez. Çünkü ben-"
Doğru ya, aile.
Benim de önümdeki en büyük engel onlardı artık. Aile.
"Sorun değil," Gözümden akan yaşa bir küfür savurdum.
Değildi de. O ahlak bekçilerinin ne düşündüğü, umurumda değildi.
Fazla bir şey demeye gerek yoktu. Aynı, diyecek bir şeyin olmaması gibi.
"Kutay?" dedim arkamı dönerken yüzüne bakamazdım. Bu sefer asıl ben yapamazdım, bakarsam. "Özür dilerim. Sana bunu yaşatmaya hakkım yoktu. Olmayacak da."