1.Bölüm "Kaçış Planı"

12.5K 329 231
                                    

Buraya tarihleri alabilir miyim?

İyi okumalar dilerim şimdiden...

🕊️

Gökyüzünden acı bir çığlık misali şimşek veryansın etti. Ardından yağmur daha da fazla yağmaya başladı. Ciğerlerime denizin yosun kokusunu çektim. Bu gerçekten iyi hissettiriyordu. Bacağımı diğer bacağımın üzerine attım ve kolumu bankın sırt kısmına yasladım. Yağmurlu havalarda yaşadığımı hissediyordum.

"Hasta olacaksın. Kalk hadi."

Gözlerimi ona çevirdiğimde elinde siyah bir şemsiye ile bana doğru ilerliyordu. Yanıma oturdu ve benim gibi bacak bacak üstüne atarak şemsiyeyi kafamın üzerinde tuttu. Ben yağmurda ıslanmak için buraya gelmiştim. Kaçmak için değil...

"Şemsiyeyi çeker misin? İstemiyorum."

Beni dinlemedi. Şemsiyeyi tutmaya devam etti. Bir şey demedim. Çünkü beni dinlemeyecekti. Takıntılıydı ve ona söz geçirmek imkansız gibi bir şeydi.

"Hadi gidelim." Elini elime koydu. Ardından yanağıma uzanıp nefesini içine çekerek uzunca bir öpücük kondurdu. Yüzümü ekşittim. "Gidelim." önce o ayağa kalktı. Elimden tuttu ve beni de ayağa kaldırdı. Elini belime koyduğunda irkildim. Uzun zaman olmuştu ama hâlâ onun dokunuşlarına alışamamıştım. Ona karşı maske takmaktan yorulmuştum ama sesimi de çıkaramıyordum. Cehennem gibi o günlere geri dönmek istemiyordum.

Arabaya bindiğimizde, şoför kapıyı kapattı. Cama vuran yağmur damlalarına bakmaya başladım. Saniye de ondan fazla damla cam ile buluşuyordu.

"Günün nasıldı?" bu soruyu duymaktan nefret ediyordum. Bana ödül misali verdiği iki dakikaya gün demesi gülünç geliyordu. "İyiydi."

"Sadece iyi mi? Güzel değil miydi?" sempatik olduğunu zanneden gülümsemesi ile yüzüme baktı. Sahte bir şekilde gülümsedim. "İyiydi hayatım." o da gülümseyerek karşılık verdiğinde kafamı tekrardan cama çevirdim. Eli yüzüme geldi ve enseme kaydı. Tiksinti ile gözlerimi kapattım. Yüzüne bakmamı sağladı. Gözlerim onun mavi gözlerine geldiğinde tekrardan sahte bir şekilde gülümsedim. Beni öpeceğini bildiğim için ona samimi davrandım. Elimi göğsüne koydum. "Senin günün nasıldı hayatım?" Sırtını koltuğa daha çok yasladı. "Güzeldi."

Gülümseyerek karşılık verdim ve kafamı tekrardan cama doğru çevirdim. Yarın ondan kurtulacaktım.

Orkun, 26 Yaşındaydı. Ve takıntı Sendromu olan bir manyaktı. Onu sevmiyordum. Bu mümkün değildi. Lakin ona böyle davranmak zorundaydım. Çünkü psikopattı. Bana zarar vermese bile günlerimi, aylarımı mahvetmeme sebep olabilirdi. Bu yüzden ona karşı taktik değiştirmiştim. Ona, onu sevdiğimi inandırmıştım.

"Yemek yemeğe gidelim mi aşkım?" sonuna eklediğim kelime aşktan soğumama sebep oluyordu. Yine de onu ekliyordum. İyi dememe bile tatmin olmayan birisiydi o. Ona güven vermem gerekiyordu.

Önce tereddüt etti. Bir süre cevap vermedi. Kuşkulu mavi gözlerini bana dikti. Kaşlarımı çattım ve fısıldadım. "Hâlâ bana inanmıyor musun?"

İnanma. Çünkü sonunu getirmek için elimden geleni yapacağım.

"Hayır öyle değil." elim ile ceketini düzeltir gibi yaptım. Gerildiğini hissediyordum. "Nasıl o zaman?" bana güvenmiyordu. Geçmişte kaçmak için kullandığım bahanelerden birini kullanıyorum zannediyordu.

"Tamam." eli ile sarı buklemi geriye doğru attı. Gülümsedim. "Gidelim. Sorun yok." dudağıma bir öpücük bıraktığında hazırlıksız yakalanmıştım. Yüzümü ekşitmemeye çalışarak geriye doğru çekildim. Onun öptüğü bu dudaklarımdan nefret ediyordum.

Takıntı Sendromu +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin