5 Yıl Önce
15 Mart 2016Havada ki kara bulutlar çoğalmış, yağmurun yağacağını haber veriyordu. Eve gitmem için daha 2 saat vardı. O zamana kadar durması gerekiyordu çünkü hasta olmak istemiyordum. Pazartesi finaller başlayacaktı. Gözlerimi camdan çektim ve not tutmaya devam ettim. Ara ara not tutmayı kaçırıyordum. Bunu dert etmem gerekiyordu aslında ama dert etmiyordum. Fazla rahatsın Ahu!
Hoca dersi bitirdiğinde elimde birkaç satır not tuttuğum defterimin sert kapağını kapattım ve kalemim ile birlikte çantaya attım. Amfiden çıkmak için adımlarımı attığımda köşede onu görmem ile birlikte nefesimi tuttum. Orkun. Bana bakışları yüzünden ondan ürküyordum. Aslında cana yakın bir tipti ama bir türlü ona ısınamıyordum. Benimle sohbet kurmak istediği vakitlerde, hep bir bahane bulup kısa kesiyordum. Bana bir ilgisi olduğu kesindi onu kırmak istemiyordum.
Yine o anlardan birisiydi. Çıkış kapısında beni bekledi. Ona hafif bir tebessüm gönderdim. Bana hiçbir şey yapmamış bir insana, kaba davranmak adetimde yoktu. Sarı saçlarını geriye doğru taradı ve gülümsedi. "Nasılsın Ahu?" omzuma astığım çantamın kulpunu daha sıkı kavradım ve yürümeye başladım. O da adımlarını bana uydurdu. "İyi işte dersler falan. Sen?" Ellerini nereye koyacağını bilemeden ceplerine soktu. "Bende aynı. Bugün bir şeyler içmek ister misin?"
Gözlerimi tekrardan ona çevirdiğimde mavi gözleri umut dolu bakıyordu. Evet dememi beklediğini hissediyordum. Buna emin gibiydi aslında ama ben evet demek istemiyordum. Onun ile oyalanmak istemiyordum. Ona umut vermek, aklında başka şeyler oluşturmasına izin vermek istemiyordum. Yüzümü ifadesiz tuttum. "Üzgünüm. Gelemem."
Onu reddetmeme karşın yüzü düştü. Onun üzgün yüzüne bakınca bende üzüldüm ama ifadesini anında toparladı ve soğuk bir hal aldı. Bu kadar çabuk değişmesine şaşırmıştım. "Tamam." Görüşürüz bile demeden gitti. Arkasından bakakaldım. Ona garip demekte haklıydım. Çok garipti.
"Görüşürüz." elim refleks ile havaya kalktı. Onu reddettiğim için kendimi suçlu hissetmiş olabilirdim. Çok uzaklaşmamıştı. Kafasını çevirdi ve çarpık bir gülümseme ile elini havaya kaldırdı. Çantasının kulplarına sarılıp hızla uzaklaştı.
Onun bu andan sonra felaketim olacağını bilmiyordum...
"Nasılsın?" çokta samimi olmadığım bölümden Esra yanıma geldiğinde gülümsedim. "İyiyim. Sen?" o da olumlu cevap verdiğinde yürümeye başladık. Son iki derse girmemeye karar verdim. Yağmur yağmak üzereydi. Hâlâ yağmamıştı. Doluya tutulur isem mahvolurdum. Normal şartlar da yağmurun altında kalmak benim için nefes almak demekti ama lanet finaller!
"Ben derse giriyorum sonra konuşuruz."
"Görüşürüz."
Bahçede tek başıma yürümeye başladım. Etrafta tek tük insan kalmıştı. Havadan mıdır bilmem bir az kasvetli hissediyordum. Kalbim sıkışıyor gibiydi. Bunu önemsemedim ve otobüs durağına ilerlemeye başladım. Karşıdan karşıya geçtikten sonra telefonuma baktım. 14.18 otobüsün gelmesine on iki dakika vardı. Telefonumu elimde tutmaya devam ettim. Oyalanmak için şarkı açtım ve kulaklığımı kulağıma taktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Takıntı Sendromu +18
Teen Fiction"Yüreğimden dökülen her kelimeye adını sakladım. Geceleri seni sayıkladım." Hayatının en güzel yıllarını takıntılı bir adamın yanında geçirmiş bedeni, özgürlüğe açtı. Ondan kurtulmak için bedeninden vazgeçmişti ama ruhundan asla... Ondan kurtulma gü...