ÇARESİZ

164 23 1
                                    

Sevgili günlük,

Birini öldürmek kaldırılması güç bir yüktür. Ben bu yükün altında ezildim. Hem de öyle bir ezildim ki, şimdi ruhumun nerede olduğunu ben bile bilmiyorum.

Kaçtım, kovalandıkça daha da kaçtım. Kimse benim yaptığımı bilmedi, kimse fark dahi etmedi.. Oysa her gece kana tutulmuş rüyalardan uyanan bendim, her düşüncede paslı zincirlerle hapsedilen, her güzel uyandığım günde mahvedilen.. Hepsi bendim. Buna dur diyemiyordum, çünkü sonuna kadar suçluydum.

Ta ki ona kadar. İndiğim en son kilo 50 diye hatırlıyorum. Benim gibi hayatı boyunca 75 kilonun altına düşmemiş, uzun boylu bir deveysen, 50 kilo gözüne 10 kilo gibi geliyor.

Kendimi kıymalık et gibi hissettiğim dönemlerde rastlaştığım adam, hayatımın tamamını elinde döndürme lüksünü kendine layık görmüştü. Ya da ben seve seve ona bu lüksü vermiştim.

Artık her önüme gelen şeyde ölü bir bedenin ruhsuz gözlerini değil, onun kenarları yosun yeşili, ela gözlerini görüyordum.

Bu kapkara bir lekeydi, üstelik hala cezamı, vicdan azabımı yeterince çektiğime emin değilken birine böylesine tutulup, bedeninden ayırdığın ruhu unutmak..  Benim değil alnıma, tam da ruhumun üzerine sürülen, koskocaman ve kapkara bir lekeydi. Ve bu leke mendille silince geçmezdi. Bu leke, senin de ruhun azrail tarafından alınana dek orada kalacaktı.

Bunu öylesine kabullenmiştim ki karanlığımda boğulmayı kendime layık görmüştüm. Yemek yemiyor, oturduğum koltuktan kalkmıyor, neredeyse bazı günler su bile içmiyordum. Ta ki o nadiren çıktığım o sokakta, o ağlayan elalarla karşılaştığım ana kadar.

Haberi vardı, olmamalı mıydı? Bilmiyordum. Onun tek bildiği birinin canına kast etmemken, ben bunun her ayrıntısını bilip üzerine geceleri rüyalarıma konuk ediyordum. Ona kadar.

O hayatıma girdiği andan itibaren her hücrem o olmuştu. Ruhuma bulaştırdığım o leke kaybolmamıştı ama benim gözlerime şeffaflaşmıştı sanki. Onu göremiyordum, kendimi mutlu hissetmem normal miydi? Hayır, bana göre katiller mutlu olamazdı. Mutlu olamazdım.

Her görüşümde şükrettiğim adama bir kez de şükür etmeden baktım. Diğerlerinden farkı yoktu ancak bir katilin üzerindeki kara lekeyi şeffaflaştırabiliyordu. Belki de o katil asla olmak istemediği biri olduğu içindir..

Ben katildim. Buraya gelmeden önce, annem, babam ve bir kardeşimle yaşarken.. Kendi kardeşinin suçunu üstlenen bir abi olmak isterdim. Kardeşimi öldürmeseydim belki de olabilirdim.

Hatırlamıyorum, nasıl sapladığımı ona o bıçağı. Küçücüktü bedeni, yaşına orantısız. Kaldıramamış mıydı sadece bir bıçak darbesini? Hem de ben böylesine bir pişmanlıkta sürünürken. Bıçağı sapladığım karnı kan içinde kalırken karnından çıkardığım bıçağı hatırlıyorum, aynı bıçağı kendi karnıma saplayışımı da. Ama benim kurtulup onun ölüşünü en net ayrıntısıyla.

Belki o bıçağı geri çekmemeliydim, belki de çok yanlış bir yere isabet etmiştim. Gerçi bir cana kast edilirken yanlış olur muydu? Yanlış olayın neresinde, hangi cebindeydi? Yanlış hangi göze sığardı, yanlış hangi kalıba uyardı? Yanlış neydi? Yanlış ona bıçağı saplamam mı, yoksa geri çekip kendime saplamam mıydı? Kendi karnımdaki bıçağı geri çekmeyişimde miydi yanlış? Yoksa kardeşinin suçunu üstlenen bir abi olmak isterken suçu kardeşinin üzerine atan bir abi olmam mıydı? Yanlış tam olarak neydi? Elle tutulur muydu, seçilir miydi gözleri? Ağzı var mıydı, kulakları duyar mıydı? Yanlış hangi dine uyardı, yanlışı hangi terazi tartardı? Yanlış hangi göze güzel gelirdi ki? Yanlışı hangi insan kaldırabilirdi?

Yanlış bendim. Yanlış benim bir abi, bir evlat, bir sevgili ya da arkadaş olmamdı. Yanlış benim komşu olmam, yanlış benim akraba olmamdı. Yanlış tamamen bendim, beni ele geçiren kötülük, kin değildi. Yanlış baştan aşağı, eksiksiz bendim.

Yanlış benim gözlerimdi, yanlış benim kulaklarım, ağzımdı. Yanlış askılığımdaydı, yanlış duşakabinimdeydi. Yanlış bu evde, bu koltukta, bu mutfaktaydı. Yanlış bu dünyada nereye giderse gitsin, bir tek benim cebime sığardı.

Yanlış olmayan tek şeyse onu sevmemdi. Bütün kinime, nefretime rağmen, kardeşini öldürmüş ellerime rağmen.. Onun gözlerine bu kadar güzel bakmam, onun ellerine bu kadar güzel dokunmam değildi yanlış. Yanlış buraya gelmemdi, yanlış o bıçak darbesinde ölmememdi.. Yanlış bu hayatın bana sunulmasıydı belki de.

Onu görebilseydim, bir kez! Sadece bir, tek bir kez.. "Her şeyi unuttum ya da unutabilirim sanmıştım. Hayır, bunu rüyalarımda anladım. Kardeşim.. Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim.. O kadar çok pişmanım ki, aşkımla yarışabilecek tek duygu pişmanlığım. Ne olur.. " diyebilseydim..

Ne için yalvardığını bilmeden yalvarmak nedir bilir misin? Ben daha öğrenemedim, çünkü pek yapmıyorum ibadet. Böylesine büyük bir günahla lanetlemişken kendimi kurtaramam da artık zaten. Cehennemi en çok ben hakediyorum, cehennem bir yere gitmemeli. Cehennem bir yerde var ise, beni içine almayı beklemeli..

Evet günlük, onu böylesine seven kalbim aynı zamanda böylesine büyük bir pişmanlık duyuyor. Bu defteri birinin bulup bulmaması umurumda değil artık, katil olduğumu ya da eşcinsel olduğumu öğrenmeleri beni umutsuzluğa itmiyor. Çünkü ben umutsuzluğu geçeli biraz oldu.

Umutsuzluğun biraz ilerisinde, ama o urganı yatağın altından çıkaracak kadar değil.. Korkuyorum günlük, ne yapayım. Ne kadar lanet bir adam olsam da, o elaları bir kere daha göremeyecek olmak beni korkutan. Ölümden değil. Ölümden olsa, kaç kere, dener miydim gitmeyi, kardeşimin peşinden? Karnımdaki yara izi geçmeden daha, sürer miydim o bıçağı boynuma? Ölümden değil günlük, elaları görememek. Ölümden beter.

OlmayacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin