[BÖLÜM 9]

247 30 22
                                    

Hani derler ya; intikam soğuk yenen bir yemektir, diye, ben bu söze şimdiye kadar inanmamıştım bile. Fakat inanmam gerekirmiş. İntikam gerçekten de soğukmuş.

Mezarlığa gideli 2 gün olmuştu. Bu süre zarfında çoğu şey gerçeklemişti. İyisiyle, kötüsüyle...

Hoseok ölmemişti, hatta ölmüş gibi gösterilip ismi değişmişti. Hani bizimle mezun olup, kimsenin hatırlamadığı Lee Jongsoo diye biri yoktu. O Hoseok'tu. Kimliğini gizlemek için isim değiştiren, ölmüş gibi davranan bir şerefsizdi. Bunu neden yaptığı ise bariz belliydi, bizden gizlenmek istiyordu.

Dün Tzuyu denen kızın evine tekrar gitmiştik, ama kapıyı açan kimse olmamıştı. Büyük ihtimalle de bir daha o eve gelmeyecekti. Amaçları bize gözükmemekti sonuçta.

Namjoon, Tzuyu ve sevgilisi Jungsoo'yu daha detaylı araştırıp derin bilgi içeren sonuçlar bulmuştu. Jungsoo, yani Hoseok, Tzuyu ile sevgili değildi. Jungha ile beraber yaşadıklarını yeni öğrendiğimiz için Hoseok ile sevgili sanıyorduk. Tıpkı Hoseok'un öldüğünü sandığımız gibi...

MinaS denen kişi kimse bize Sana gibi geliyordu. Bizden intikam almak için çalışan en uygun insandı. Ama bizden sırf intikam almak için Wendy'yi öldürebilir miydi? Bundan emin değildim. Sana'dan emin olmadığım gibi.

Namjoon ve Irene beraber Sana hakkında bilgi bulmaya çalışırken, Seulgi ve Jimin Wendy'nin intihar mektubu ile ilgileniyordu. Wendy intihar etmemişti, bundan emindim. Öyle bile olsa, ölümünden saniyeler önce yazısını değiştirmesi imkansızdı. Bizimle uğraşan kimse, Jin ve Yoongi gibi, Wendy'yi de öldürmüştü. Ve bende onu öldürecektim.

Akıl hastanesinin bahçesinde toplanan hastaları es geçerek Jungkook ve Yerim ile içeriye girdik. Yerim'i buraya getirmek istemiyordum aslında, ama onu yanlız bırakacak da değildim. Bugünden sonra herkes en az iki kişi ile gezecekti. Birini daha kaybetmeyi göze alamazdım.

Yerim Jungkook'u hemen arkasından takip ederken, bende etrafa göz gezdiriyordum. Bugün odaya girmemiz gerekiyordu. O defteri bulup, neler olduğunu öğrenmemiz gerekiyordu.

"Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?" Yanımıza gelen hemşire ile adımlarımızı durdurduk. Geçen geldiğimizde bizimle ilgilenen (!) kişi bu değildi. Şansımız varsa odaya girebilecektik.

Hafif boğazımı temizleyip, gülümseyerek cevap verdim. "Merhaba, kolay gelsin. Biz Min Yoon Gi isimli hastayı ziyarete gelmiştik. Rica etsem bize odasını gösterebilir misiniz?"

Hemşire üzgün bir tonda, "Üzgünüm," dedi. Neden üzgün olduğunu merak eder bir ifadeyle ona baktım. "Hastayı kaybettik."

Yerim, "Ne?" diye bağırıp Jungkook'a boynunu gömdü. Ağlıyormuş gibi yapıyordu. Ya da gerçekten ağlıyordu. Jungkook ise onu biraz ileri götürüp sakinleştirmeye çalıştı. Performansları gerçekten iyiydi. Ben ifademi bozmayarak duruyordum. Şoka girmiş olmam gerekirdi. İlk duyduğumda olduğu gibi.

"Nasıl olur?" Güçlükle sorduğum soru ile hemşire hafif saygıyla eğildi. Onunda bizim gibi etkilendiği belliydi. "Üzgünüm. Hastaneden kaçmıştı. Polisler cesedini buldu."

Gözlerindeki yaşları sildim, cevap vermedim. YoonGi'nin cesedi her gece aklıma geliyor, uykuyu bana haram ediyordu. Hastaneye kayıt olmamak için zor duruyordum.

"Peki, odasını görebilir miyiz?" diye sordum yalvaran gözlerle. Hemşire bir müddet sonra izin verip yolu gösterdi. Sonunda defteri bulabilecektik.

"Şu oda," Hemşirenin işaret ettiği odaya gelince, Jungkook kapıyı açtı. "Lütfen fazla durmayın." Hemşireyi onaylayıp içeriye girdik. Hemşire çoktan gitmişti. Kapıyı ardımdan kapatıp odaya göz gezdirdim. Aklı yerinde olan birinin bile aklını kaçırabilecek derecedeydi. Korkunçtu.

GEHENNA // VRENE² ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin