Taehyung zaman kaybetmeden arabayı evin önüne park etti. Diğerleride onu takip ediyordu. Seri adımlarla evin kapısının önünde bekleyen Jungkook'a doğru ilerledi.
"Neler oluyor Kook?"
Küçük olan kaşları çatık şekilde kafasını evin kapalı olan kapısında çevirdi. Ellerinden biri belinde diğeriyle ise koyu renkteki kapıyı gözteriyordu.
"Sen mesaj attığın gibi geldim hyung. Ama kapıyı açan yok. Evin ışıklarıda kapalı." Jungkook konuşmaya devam ederken telefonunu çıkarıp Joohyun'un numarasını çevirdi. Kulağına götürdüğü telefonla birlikte evin içindende zil sesi duyuldu. "Ve... telefonuda içerden çalıyor hyung." Yanındaki oğlan sözlerine devam ettiğinde telefonu cebine koydu.
Ellerini sıkıntı ile beline yerleştirip merdivenlerde bekleyen diğerlerine döndü. İçinde oluşan endişeyi onlarında gözünde gördüğünde iyi şeyler olmadığını herkesin bildiğini anladı.
"Anahtar yok mu?"
"Hayır. Joohyun'a bırakmıştık."
Seulgi'nin verdiği cevap ile tekrar kapıya döndü Taehyung. İçinden lanet okudu. Bir işleri doğru gitmiyordu. Ne adım atsa arkasından bir sorun geliyordu. Öfke ile önündeki kapıya vurdu.
"Hyung!"
Kendine doğru adımlayan Jungkook'u omzundan itekleyip bu sefer tekme attı demir kapıya. Tüm gücü ile tekrar tekrar vurdu, omzuyla itti. Öyle ki artık ağrımaya başlayan omzu yüzünden acı çekiyordu.
Jimin ve Jungkook defalarca kez engellemeye çalışsa da vazgeçmedi. Ona bir şey olmuştu. Kalbinde hissedemiyordu genç oğlan varlığını. Nasıl bir şey olduğunu anlatamazdı ama beş yıl varlığından haberdar olmasa bile hiçbir zaman şu anda olduğu gibi boş değildi içi. Boğazı acıyor, gözleri yanıyordu.
Onu yalnız bırakmamalıydı. Lanet olası annesi geldiğinde kovmalıydı evden. Kolundan tutup peşinden sürüklemeliydi. Neden yalnız bırakmıştı ki,? On dakikalık yolu bir saate gelemediğini fark ettiğinde Jungkook'a haber vermek yerine kendisi gelmeliydi.
"Yeter Taehyung!" Yanına gelen Seulgi'yi duysada bakmadı genç oğlan. Yumruklarından birini kapıya geçirirken yüzünün iki yanına konulan eller ile durma gereği duymadı.
"YETER! Yeri ile konuştum.."
Seulgi'nin sözleri ile duraksarken genç kızın yüzünü ona çevirmesine izin verip sözlerinin devamını dinlediğini belli edercesine gözlerine baktı.
"Anahtarı varmış. Geliyor." Seulgi öfkeden perişan hale dönen arkadaşını kapıdan uzaklaştırmak için yüzündeki ellerini koluna indirdi. Taehyun'un diğer yanına gelen sevgilisi ile kısa bir bakışmadan sonra, Taehyun'u Jimin'e bırakıp evin kapısında döndü.
Her zaman soğuk kanlı bir kız olmuştu. O yüzden ağlamayacaktı. Ona bir şey olmamıştı. Olmadığını düşünecekti, ki zaten olmayacaktı. Yanında dikilen kırgın çocuğa çevirdi bakışlarını. En gençleri olmasına rağmen hala güçlü bir şekilde ayaktaydı Jungkook. Sanki onlara yaralarını gösterip üzmemek ister gibi her acıyı içine attığını biliyordu Seulgi. Yavaşça ona yaklaşıp sarıldı genç kız. Kollarını kendine dolayan küçüğüne her şeyin iyi olacağını söylemek ister gibi sırtını sıvazladı yavaş yavaş. Kendi içinden sürekli tekrarladığı gibi.
...
Yarım saatlik bekleyişin ardından evin önünde duran taksi ile merdivende oturan Taehyung ayaklandı. Sarı taksiden inen Yerim ne olduğunu anlamaz şekilde elinde anahtarla yanlarına yaklaştı. Dersini bırakıp apar topar buraya gelmişti.
"Neler oluyor?"
Elindeki anahtarı hızla çeken Taehyung ile şaşırıp diğerlerine baktı. Namjoon hariç herkesin suratındaki gerginliği fark ettiğinde ona doğru yavaş adımlarla gelen sevgilisine baktı. Jungkook susarak Yerim'i izledi. Konuşmak istemiyordu.
Taehyung kapıyı açarak içeriye daldı. Etraf darmadağınıktı, gerekli gereksiz her şey yere atılmıştı. Taehyung bunu önemsemedi, halıda olan kanlar dışında.
Kanları görünce bir an duraksadı. Kalbi sıkışıyordu, canı yanıyordu. Ona bir şey olduğuna inanmak istemiyordu.
"Irene!" diye seslendi tüm gücüyle. Odaları tek tek dolaşırken bağırmaya devam etti. "Neredesin güzelim? IRENE!"
Boş evde yankılanan sesi ile merdivenlere yöneldiğinde arkasından gelmekte olan Jimin'i umursamadı. Ne ara çıktığını anlamadığı merdivenlerin başında gördüğü kan izleri endişesini dahada arttırırken Jimin yanına geldi.
"Bu da neyin nesi?"
Nefeslerini git gide daralmaya başladığını hissetti genç oğlan. Yerdeki ve duvardaki kan izlerini takip ederek kendi odasına doğru ilerledi. Kapı koluna tutup yavaşça indirdiğinde kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyor, boğazını biri olağanca gücüyle sıkıyormuş gibi hissediyordu.
Ağır adımlarla odaya girdi. Nefesini tutup görmeyi beklediği manzara yerine boş bir oda ve açık bir balkon kapısı ile karşılaştı. Hayır dedi içinden. Düşündüğü şeyin gerçekleşmiş olmaması için dua etti. Ayaklarını ne kadar hareket ettirmek istese de vücudunun kontrolünü başkası ele geçirmiş gibiydi. Ne elini kapı kolundan çekebiliyor ne de gözlerini kanlı balkondan ayırabiliyordu.
Yanındaki Jimin Taehyung'a hafifçe çarparak balkon kapısına doğru ilerledi. Adımlarından biri balkon zemini ile buluştuğunda tüm evi saran tiz bir çığlık doldu kulaklarına. Jimin anında endişe ile hala kapıda dikilmekte olan Taehyung'a döndüğünde bu sefer ikinci çığlık evin bahçesinde yankılandı.
Yerim'in feryat dolu bağırışları kulaklarına dolmaya devam ederken Taehyung transtan çıkmış gibi sıçradı. Vücudunu saran endişe ile Jimin e doğru ilerledi. Onu sert bir şekilde kenara itip balkon demirlerinden aşağıya baktı.
Eve geldiklerinden beri olmaması için deli gibi dua ettiği şeyi gördüğünde ayaklarındaki tüm enerji çekildi. Kendini kanlı zemine bırakırken kafasını balkon demirleri yasladı. Gözünden akan yaş ile yeşil çimenlerin üzerinde yatan kadına baktı. Yüzü kanlar içinde olan sevdiğine....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEHENNA // VRENE² ✔
FanfictionYıllar öncesine ait duyguları barındıran gözlerine baktığında hafiften sırıttı. Kuruyan dudaklarını ıslatarak çatallı sesi ile konuştu. "Cehenneme hoş geldin Kim TaeHyung." [PAR.A.DİSE'IN 2. KİTABIDIR]