Lütfen medyadaki müzik eşliğinde okuyun💙
Gözlerimi açtığımda henüz güneşin doğmadığını fark etmiştim. Uzun zamandır aynı pozisyonda durduğum için boynum tutulmuştu. Yatağa tutunarak ayağa kalktım ve gerindim.
Hala uyumakta olan Taeyong'a kaydı gözlerim. Bebek gibi uyuyordu. Üzeri biraz açılmıştı. Hemen yorganı düzelttim ve gözlerimi zorda olsa yüzünden ayırdım.
Odanın içindeki balkona çıktım. Yıldızları incelemeye başladım. Ne kadar da güzellerdi,dünyadaki bunca kötülüğe rağmen parıltılarını asla kaybetmiyorlardı. Ben de onlar gibi olmak isterdim,onlar kadar güçlü olabilmek isterdim. Gece ve Ay onları sabah olduğunda terk etse bile onlar yine de orada durup parlamaya devam ediyorlardı. Doğru aşkı,doğru sevgiyi temsil ediyor gibiydi Yıldızlar. Ne olursa olsun vazgeçmiyorlardı Ay'dan ,Gece'den...
Derince bir nefes aldım ve beraberinde gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım.Yere oturdum ve sırtımı duvara yasladım. Kulaklıklarımı takıp Baby Don't Cry'ın beynimde,tüm vücudumda yankılanmasına izin verdim.
Küçüklüğüm geldi aklıma. O zamanlar nefret ederdim ağlamaktan.
Küçüklükten beri ağlayan bir insan gördüğümüzde susturmaya çalışan biz,büyüdükçe onları susturmaktan vazgeçtik. Çünkü ağlamanın o kadar kötü bir şey olmadığını ve insanı ne denli rahatlattığını geç fark ettik,her şeyi geç fark ettiğimiz gibi.Nasıl ki yağmular yağdıktan, etrafı dolu sel götürdükten sonra gökkuşağı açar,gözlerimiz yaşardıktan sonra da gönlümüzde gökkuşağı açar.
Yani diyeceğim o ki;
Gözler yaşarmadığı sürece,gönülde gökkuşağı açmaz...Sağıma baktığımda Taeyong'un yanımda oturduğunu fark ettim.Yine o derin bakan gözlerini dikmişti gözlerime. Gözünün yanındaki ize takıldı gözlerim. O an o izi öpme isteğiyle dolup taşmıştım. Aynı anda kalbimin ritmi de hızlanmıştı. Kulaklığımın tekini çıkartıp kulağına taktım.
Benim gibi başını duvara yasladı ve o da gözyaşlarını serbest bıraktı. Yıllardır arayıpta bulamadığım huzuru o yanındayken tatmıştım sanki. Ne vardı beni ona bu kadar çeken. Gözyaşları bile farklı akıyordu,ayrı bir güzel süzülüyordu yanaklarından.
Gözlerindeki yaşlar akmaya devam ederken gözlerini kapattı ve boğuk çıkan sesiyle fısıldadı:
"Her şeyinle ona benziyorsun Eunsun. O da bu şarkıyı çok severdi,beraber dinlerdik. İki seneden beri ilk defa kendimi bu denli huzurlu hissediyorum. Ağlaman bile ona benziyor."
Yutkundum gözyaşlarım eşliğinde güçlükle sordum:
"Bahsettiğin kişi kim?"
Ard arda öksürdü. Gözlerini hafifçe araladı:
"Annem. Annem Eunsun. Tıpkı onun gibi kokuyorsun,onun gibi bakıyorsun. Onun gibi çok güzel bir kalbe sahipsin.Ama umarım ki onun kadar üzülüp acı çekmezsin."
Kurduğu son cümleyle ağlamam iyice şiddetlenmişti. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım ve kapalı olan gözlerini hafifçe öptüm. Dudağımdaki o tuzlu tadı hissetmiştim. Gözkapaklarını araladı ve yüzündeki buruk gülümsemesiyle bana baktı. Titreyen parmak uçlarımla gözyaşlarını sildim.
Beni kendine çekip sıkıca sarıldı,hıçkırıkları tüm bedenimde yankılanıyordu. Başımı boynuna gömmüştüm,hiç çıkmak istemiyordum oradan. Daha bir gün bile olmamıştı karşıma çıkalı, ama yıllardır tanıyor gibiydim bu gözleri,bu bakışları,göğsümün üzerinde atan bu kalbi...
Bazı ruhlar evvelden aşinadır birbirine derler ya hani,işte bu söze o an inanmıştım tüm kalbimle. En derinlerimde hissetmiştim bu aşinalığı.Bir elimi saçlarına çıkardım ve pamuktan bile daha yumuşak olan saçlarını okşamaya başladım. Kaç dakikadır sarılıyoruz bilmiyordum ama sarsılan bedeni benden hiç ayrılmak istemiyordu sanki. Bende istemiyordum,hatta ömrümün sonuna kadar ona böyle sarılıp,okyanusvari kokusunu içime çekebilirdim.
Geçen dakikalardan sonra bedenini yavaşça benden ayırdı. İkimizde ağlamaktan güçsüz düşmüştük. Bedenini ayırsa bile ellerimi tutuyordu. Bırakmıyordu. O an keşke ellerimi böyle tutsa ve ömür boyu bırakmasa diye geçirdim içimden.
Dudaklarını araladı ve ellerimi daha sıkı kavradı:
"Göz yaşlarından bile daha parlak olan şu anda ve bundan sonraki her anımda seninle olmak istiyorum. Senin kokunu solumak ve ellerini sıkıca tutmak istiyorum. Bu zorlu hayat yolculuğumda kimse benimle olmadı Eunsun. Annem,babam hepsi beni bırakıp gitti. Peki ya sen,sen benimle olur musun?"
İlk görüşte Aşk'a inanmayan ben,o an tüm kalbimle inanmıştım. Çünkü onu daha yerde kanlar içinde gördüğüm ilk anda bile kalbimin bir parçasının kopup onun kalbine,her zerresine iliştiğini hissetmiştim.
"Taeyong ben zaten hep seninleymişim sanki. Hep seninle solumuşum nefeslerimi. Yanındayken şimdiye kadar hiç tatmamış olduğum huzuru tattım.Yıllardır süregelen bu ömrümde hep bir bekleyiş içindeydim. Neyi,kimi beklediğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Hep bir yanımı eksik hissediyordum. Hep o eksiklik hissiyle yaşadım. Ama artık o bekleyişimin sona erdiğini anladım. Seni ilk gördüğüm anda anladım. Kalbimdeki kayıp yapboz parçamı buldum ve bir daha hiç çıkartmamaya and içerek yerleştirdim. Ben ömrüm yettiği kadar,soluğum yettiği kadar seninleyim. Yaralarımızı beraber saracağız Taeyong,sana söz veriyorum."
Yine hıçkırıklarımız yükselerek geceye karıştı:
"Tüm bu yaraları senin aşkına karşılık yakacağım." dedi.
Gecenin karanlığının üzerimize sindiği bedenlerimiz,bir daha ayrılmamaya and içerek tekrar birleşti...
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Lütfen değerli yorumlarınızı eksik etmeyin 💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Don't Cry | Lee Taeyong #wattys2019
Teen FictionAcı eşliğinde yere yığılsam bile bu senin için olduğu sürece katlanacağım...