°Final°

208 20 44
                                    

Bu umut denen ses hiç susmaz mı?
Hiç çekmez mi frekanslarını üzerimizden..?

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
{1 ay sonra}

Elimdeki son çilekleri de pastanın üzerine koyduktan sonra biraz da süsleme serpiştirip buzdolabına yerleştirdim.

Bugün Taeyong'un doğum günüydü ve her şeyi kendim hazırlamak, kendi ellerimle yapmak istiyordum.

Fırından çıkarttığım kurabiyeleri de soğuması için bir kenara bıraktım.

Bay Moon'un bana hastalığının daha da kötüye gittiğini söylediği günden beri diken üstündeydim ve Taeyong'u  yalnız bırakmamaya özen gösteriyordum.

Onu sürekli güldürüp, neşelendirmek için çabalıyordum.

O uyuduğu zamanlarda ise, bir kenara sinip sessiz sedasız ağlıyor,içimde biriktirdiğim hüznü boşaltmaya çalışıyordum.

İnanmıyordum kötü olduğuna, inandıramıyordum kalbimi.

Ne zaman inanmaya kalksam, umut denen his kendini belli ediyor ve beni kolları arasına alıyordu.

Dolaba özenle yerleştirdiğim kırmızı elbisemi ve Taeyong'un siyah takım elbisesini elime aldım.

Onun da bu özel günde güzel giyinmek isteyeceğine ve hastane kıyafetlerinden kısa bir süreliğine de olsa kurtulmak isteyeceğine emindim.

Kıyafetleri yatağın üzerine bıraktım. Ardından ikisini de ayrı ayrı bir gamboçun içine yerleştirdim.

Balonları ve diğer süslemeleri alması için Jisung'u görevlendirmiştim. Ayrıca doğum günü için gereken her şeyi hastaneye taşıma konusunda da bana yardımcı olacaktı.

Kapının açılma sesini duyduğumda, daldığım düşünceleri bir kenara bıraktım ve odadan çıktım.

"Ben geldim abla."

Aşağıdan seslenen Jisung'u duyunca, yüzüme ister istemez bir tebessüm yerleşmişti.

"Hoşgeldin."

Elimdeki poşetleri yere bırakıp, kollarını açtı ve sarılmamı bekledi. Ben de hiç beklemeden  kollarının arasındaki yerimi almıştım.

Sesli bir şekilde kıkırdadı:

"Bakıyorum da bugün çok neşeli ve enerjiksin. Acaba bunun sebebi Taeyong abinin doğum günü mü?"

"Sanırım öyle."

"Kaç yıllık ablamsın, bir kere bile benim doğum günüm için bu kadar hazırlık yapmadın. Anca kıytırık bir pastayla geçiştir."

"Aşk olsun Jisung. Ne kadar nankörsün. Bütün doğum günlerinde herkesten önce ben hatırlar ve kutlarım."

"Tamam ya tamam. Sana da şaka yapılmıyor. Hemen ciddiye alıyorsun."

"Neyse. Boş boş konuşmayı bırakalım. Ben daha Taeyong'un hediyesini tam manasıyla bitiremedim. Sana dediğim fotoğrafları da çıkarttırdın mı?"

"Evet çıkarttırdım. Hepsi mavi kutunun içinde."

"Tamamdır. Çok teşekkür ederim kuzucum. Sen olmasan bütün bunları hazırlayamazdım. Bana çok yardımcı oldun."

"Ne demek ablacım, lafı bile olmaz. Ben bunun için varım."

Yanağına minik bir öpücük kondurup geri çekildim.

Mavi kutunun içindeki bütün fotoğrafları aldım ve Taeyong'a hediye olarak hazırladığım fotoğraf albümünün sayfalarına birer birer yerleştirdim.

Baby Don't Cry | Lee Taeyong #wattys2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin