°9°

237 43 23
                                    

Bazen insan bazı şeyleri kendine dahi itiraf edemez. Ama karşısındaki insanlar,daha kendine bile itiraf edemeyeceği şeyleri onlara itiraf etmesini bekler.

Ne kadar da imkânsız görünüyor öyle değil mi?

Öncelikle o insanın kendisine itiraf etmesini,kabullenmesini beklemeleri gerekirken,ısrarla üzerine giderler.

Hatta bunu bir çoğumuz yapıyoruz. Karşımızdaki insanın psikolojisini önemsemeden bazı konuları dayatıyoruz,zorluyoruz.

Ama bu yaptığımız karşımızdakinin daha da çıkmaza girmesini sağlamaktan başka bir işe yaramıyor.

Çünkü o insan daha kendi içindeki çıkmazlardan bile çıkamamıştır.

İnsanı en çok yoran çıkmazlar,her zaman kendi içindeki çıkmazlardır.

Çünkü insanın memnun etmesi en güç,en zorlayıcı baş düşmanı kendisidir.

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Tekrar gözyaşlarım akmaya başlamıştı.

Taeyong'un uzattığı fanusu titreyen parmaklarımla kavradım:

"Ama nasıl? Bu nasıl olur Taeyong? Bunun sende ne işi var?"

"Gerçekten her şeyi unutmuşsun Eunsun. Ama sana kızmıyorum. O zamanlar sen daha çok küçüktün. Ben ve ailem sizin evinizde uşak olarak çalışıyorduk. Babam o zamanlar beni dövdügünde her defasında kaçıp senin yanına gelirdim. Sende benimle oyunlar oynar ve ilgilenirdin. Ama yanından ayrıldığımda sırf kaçtığım için tekrar ve tekrar dayak yerdim. Bunu bildiğim halde yine de geldiğim,sığındığım yer her zaman senin yanın olurdu. Hayatta bütün sevdiklerimin ellerimden kayıp gitmesine sebep olan babam,bu seferde senin ellerimden kayıp gitmene sebep olmuştu. Baban babama çok güvenirdi. Ama babam bu güveni de boşa çıkarttı. Annenin mücevherlerini çaldı ve suçu evdeki masum bir çalışana attı. Baban hiçbir suçu olmadığını söylemesine rağmen masum olan adamı işten kovdu. Ama ben o küçük bedenimle bile dayanamayıp hırsızlığı yapanın babam olduğunu,o adamın hiçbir suçu olmadiğını söylemiştim. Bunun ardından kazandığım yine vücudumdaki morluklar olmuştu.Baban çok öfkelendi ve bizi evden kovdu. Ben de o sırada seni son bir kez görmek için kaçmıştım. Yanına gelip sana sımsıkı sarılmıştım. Sen de üzülmemi ve ileride beni bulup,benimle evleneceğini söylemiştin. Tam odandan çıkacakken de elime bu fanusu tutuşturmuştun.Sen benim ilk aşkımdın ve son olacaksın Eunsun."

Taeyong'un kurduğu her cümleyle,beynimde canlanan anılar kocaman gülümsememe sebep olmuştu.

Çocukluğumu ara sıra kesik kesik hatırlıyordum. Ama anılarımdaki siyah saçlı,küçük çocuğun yüzünü bir türlü anımsayamıyordum.

O çocuğun,bana huzur veren o çocuğun Taeyong olduğunu öğrenmek... Paha biçilemez bir duyguydu.

Gözlerimi elimdeki fanusa indirdiğimde,hala aynı durduğunu fark ettim. Ona çok iyi bakmıştı.

Sadece bir farklılık vardı. İçinde ele ele tutuşan bir erkek ve kız figürü vardı.

Figürü elime aldığımda,Taeyong'la gôz göze gelmiştik.

Bana gülümsedi:

"Onu beni bulduğun gece,sen uyurken yerleştirmiştim fanusun içine. Çünkü ben kendime sôz vermiştim Eunsun. Seni ne olursa olsun bulacaktım ve bu fanusu verecektim. Bizim aşkımız çocukluk aşkından ibaret olmayacaktı. Her gün seni bulma umuduyla yaşadım. Ama gel gör ki beni bulan sen oldun. Tıpkı küçüklüğündeki gibi iyi kalpli ve merhametliydin ve senin yüzüne ilk baktığımda yıllardır ritmi hızlanmayan kalbim,maraton koşmuşçasına hızlanmıştı. "

Baby Don't Cry | Lee Taeyong #wattys2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin